Geleceği dünden tüketmiş olmanın bedeli...
Gerek küresel düzeyde gerekse ülkemizde toplam talepte yaşanan daralma ve buna bağlı olarak oluşan veya ağırlaşan sorunlar tüm çabalara rağmen aşılamadı. Bireysel düzeyde gelirlerin azalmaya devam etmesi, menkul ve gayrimenkul şeklindeki varlık değerlerinin erimesi, zorunlu ihtiyaç maddesi fiyatlarının yükselmesi gibi eğilimler bu sonuçta belirleyici oldu, aşırı iyimser beklentilerin etkisi ikinci planda kaldı. Açılan kurtarma ve canlandırma paketleri yaşanan kredi krizini kısmen hafifletse de talep üzerindeki etkisi yetersiz kaldı. Sonuçta ekonomi daraldı, işsizlik ve sorunlu kredilerle beraber kamu dengesi de sarsıldı. Merkez bankaları ve hazinelerin olumsuz eğilimleri terse çevirmek yönündeki çabaları iyice ağırlaşmış yapısal sorunlar nedeniyle yetersiz kalmaya mahkum oldu. Temeldeki sorunlar ve bunları gözardı eden politik tercihler değişmediği sürece de kalıcı çözümün mümkün olamayacağı açığa çıkmaya başladı.
Konuya ülkemiz açısından yaklaştığımızda sıkıntıyı daha iyi anlamak mümkün. Konsolide bütçe gelirlerinin yüzde 70'e yakın bir kısmı dolaylı vergilerden oluşuyor, talep daraldıkça bütçe ve kamu finansman açığı derhal büyümeye başlıyor. Mali sektör de iç borç senetlerinden oluşan büyük portföyü, net yabancı sermaye girişi ile beslenen negatif tasarruf eğilimine bağımlı yapı nedeniyle yıpranıyor. Hal böyle olunca net sermaye çıkışı veya iç talep daralması gerek kamu gerekse mali sektörü olumsuz yönde etkiliyor, belirsizlik ve kırılganlık tırmanıyor. Aslında iç talep ve sermaye hareketi bugüne kadar paralel hareket etti, fakat bundan sonrası için durum farklılaşıyor.
Bu yıla kadar net sermaye girişi yeterli düzeye ulaştığında genel bir rahatlama yaşanıyordu zira iç talep de harekete geçiyordu. Zira üretim kapasitesi döviz kurunda yaşanan yükseliş nedeniyle daralan iç talebi görüyor süratle ihracata yöneliyor, bir süre sonra istihdam kaybı duruyor ve sermaye girişi ile birlikte durum normalleşiyordu; döviz kuru enflasyon ve faizler geriledikçe hem kredi genişlemesi hem de iç talep artışı yaşanıyordu. Artık durum böyle olmayacak, gerek küresel düzeydeki talep daralması gerekse olumsuzlaşan rekabet koşulları bu süreçte belirleyici olacak, net sermaye girişi aşırı boyutlara ulaşsa bile iç talep artmayacak. Çeşitli kampanyalar veya hükümetin açtığı ve açacağı paketler kalıcı bir iç talep artışı yaratmayacak. Net sermaye çıkışı olur ise iç talep daralacak, ihracata yönelim zorlaması yeterli olmayacağı için işsizlik artacak; aksi olur ve Türk Lirası iyice değerlenir ise rekabet gücü kaybı nedeniyle sınai faaliyet iyice yavaşlarken, işsizlik artacak.
İşsizlik arttıkça işini koruyanların gelirleri de reel olarak azalacak ve iç talep zayıflayacak, paranın devir hızı düşecek, borç-alacak zinciri kırılacak, mali sektörde sorunlu krediler kamuda ise büyüyen açıklar kronikleşecek ve güven bunalımı derinleşecek. Gerek yerli gerekse yabancı yatırımcılar zamanla bu durumu daha net bir şekilde algılayacak, beklentiler yolu ile yapılan siyasi yönlendirmenin etkisi sıfırlanacak. Daha önce konuşulmayan, gündeme gelmesine izin verilmeyen konular ancak durum iyice ağırlaştıktan sonra tartışılabilecek...
Düşünün bir kez, 2000'li yıllarda dış kaynak bol iken her türlü hesapsızlığı yaparak geleceği tükettik iç talebi artırmak adına! Özelleştirmeden gelen gelirler nereye gitti? Zorunlu Tasarruf ve Konut Edindirme yardımı geri ödemeleri, varlık değerlerindeki artış ve hesapsız krediler bir süre iç talebi destekledi; fakat bugün azalan faaliyet gelirleri ve yükselen zorunlu ihtiyaç maddesi fiyatları iç talebi daralmaya mahkum ediyor. Tasarruf eğiliminin uzunca bir süre negatif düzeylerde derin dalış yaptığı ülkelerde ertelenmiş talep yoktur; tam aksine geleceğin tüketimi öne çekildiği için yaşanacak talep daralmasını, sorunun temeline inip ciddi bedeller ödemeden önlemek mümkün değildir. Döviz kuru enflasyon ve faizlerde yaşanacak olası eğilimler ancak ve ancak iç talepte yaşanacak daralma hızını ve dalgalanmaları etkileyebilir, fakat terse çeviremez... Kısa vadeye odaklanıp gerçekleri gözardı etmenin bedelinin ödenmemesi söz konusu olamaz.