Geldiğimde… Gelirsem oraya…

Yaprak ÖZER
Yaprak ÖZER HAYATIN İÇERİĞİ

NATO’dan çıkacağım, Sağlık reformunu yıkacağım, Temiz enerjiyi tanımayacağım, Kömüre aynen devam edeceğim, Medyaya haddini bildireceğim, Hatta yetmez Beyaz Saray’dan kovacağım, Ülke dışına yatırım yapanın bacaklarını kıracağım…

Barack Obama’nın 2 dönem gerçekleşen, toplamda sekiz yıllık görev süresi bugün noktalanıyor. Yaptıklarını aksine çevirmeye and içen birine devrediyor görevini. Gece ile gündüz kadar farklı iki Başkan örneği.

Dünya iki kutuplu sisteme kayıyor. Soğuk Savaş yalnızca ABD - Rusya arasında yaşanmıyor: siyah Başkanla sarışın Başkan arasında yaşananlar aslında bireyleri millet, din, dil, ırk farkı fark etmeksizin ayıran duruş. Göstergeler küreselleşmeyle milliyetçilik, eğitimle vasatizm, kadın ile erkek… arasında!

Dönelim Trump’a dünya şaşıp şaşıp kalsa da, “Nasıl oluyor böyle konuşuyor!” ya da “Orası ABD, kurumsal onlar… göreve gelince değişir, düzene uyar” dese de, değişmeyen tek şey Trump’ın kendisi. Şaşırtmıyor, 25 yıl önce ne dediyse bugün de birebir aynısını söylüyor. Trump eşittir sıfır sürpriz! Aşağıda Oprah Winfrey’nin programında 25 yıl önce söylediklerinden alıntı yapacağım.

Oprah Winfrey: Gazetelere ilan verip dış politikayı eleştirdin, sen olsan ne yapardın?

Donald Trump: Düşmanlarımızla zaman kaybetmezdim, boşver gitsin onlar için yapılacak bir şey yok. Ama müttefiklerin sorumluluklarını yerine getirmesini sağlardım. Böyle gitmez. Sen onlar için harcama yapacaksın, onlar karşılığında bir şey vermeyecek. Örneğin Japonlar gelip senin pazarına girecek, sen git Japonya’da bir şey yapmaya çalış bakalım yapabilir misin… Kuveyt’e bak. En fakiri bile krallar gibi yaşıyor. Biz onlar için harcarken neden onlar bize kazançlarından pay vermiyor?

Oprah Winfrey: Siyasetçi gibi konuşuyorsun, adeta Başkanlığa adaylığını koyacakmış gibi. Başkan olmayı planlıyor musun?

Donald Trump: Hayır, ben yaptığım işi seviyorum.

Oprah Winfrey: Sanırım Başkan’dan daha çok kazanıyorsun, o yüzden… Başkanlığa aday olursam, “kazanırım” dedin.

Donald Trump: Kazanırım, ben kaybetmeye girmem. Hayatımda kaybetmedim. Her şeyi yapacağıma söz veremem, ama bu ülkenin daha fazla kazanacağını söyleyebilirim. (1)

Kilit sözler son cümlesi; ülkenin daha fazla para kazanmasını garanti etmek… Şirket gibi! Bundan sonrası için en önemli ipucu. Görünen o ki, diplomasi siyaset değil, karlılık, cirodan söz edilecek…

BİR KOYUP KAÇ ALALIM?

Donald Trump kampanyası boyunca iddia edilenin aksine iyi iletişim yaptı. Başta sosyal medya olmak üzere tüm iletişim kanallarını çok iyi kullandı. Sırrı “güç” ve “isabet” kelimelerinde aramak gerek.

Trump yarıştığı Başkan adayları arasında ve gelmiş geçmiş diğer Başkan adaylarının da yer aldığı mukayeseli bir analize göre medyada en az parayla en fazlasını satın alan kişi. Minimum harcamaya maksimum sütun santim ve maksimum dolar karşılığı elde etmiş.(2) Trump para saçmadan haber saçmış. Araştırma bir aylık çalışma örnekleminde Trump’ın sıfır harcamaya karşın medyada 400 milyon USD değerinde yer aldığını ve açıkcası hiçbir platformdan eksik kalmadığını gösteriyor. Kampanyanın başından itibaren 2 milyar dolar değerinde bir medya gösteriminden yararlandığı hesap ediliyor.

Trump, 13 Kasım 2016’da çıktığı CBS, 60-Minutes Programı’nda “Sosyal medyanın, harcanan paradan daha güçlü olduğuna inanıyorum, sanıyorum ben bunu kanıtlamış oldum” dedi. (3)

PARA PARA

Trump’ın iş adamı tavrıyla 1 koyup ‘çok’ aldığı bu oyun nereye kadar gider bilinmez ama yeni başladığını unutmayalım. Clinton-Trump arasındaki ilk TV düellosunu anımsayın. Milyonların önünde canlı gerçekleşen tartışma programında Trump kendisini, “İlk kez paradan anlayan biri başkan adayı” diye tanımladı. Konuşma boyunca kaç kez para dediğini saymak neredeyse mümkün olamadı. Rivayet o ki, (yorumculara göre) seçmene itici geldi. Demek gelmemiş!

Bu süreç boyunca ofsayta düşen en başta iletişimciler oldu. Tabii manipülasyonu da unutmamak gerek. CNN International’ın anketine göre düello gecesinin kazananı Clinton oldu (yüzde 62), Trump kazandı diyenler yüzde 27’de kaldı. Oysa an itibarıyla Twitter ve Facebook da datalarını paylaştı. Atılan tweet’lerin yüzde 62’si Trump’tan söz ederken Clinton yüzde 38’de kaldı. Facebook’ta paylaşım yapanların yüzde 79’u Trump’tan yüzde 21’i Clinton’dan söz etti. Bu karşılaşmalar böyle devam etti. Seçimde son sandıklar açılana kadar iletişimciler okuyamadı, göremedi.

GÜNAH ÇIKARALIM

Amerikan medyası şimdi günah çıkarmakla meşgul. Trump’ı ciddiye almadıkları gibi onu bir palyaço gibi takdim ettikleri için pişmanlar. Elbet diyet ödenecek… Şimdi Beyaz Saray’dan atılmamak için mücadele verecekler.

Medya başarısızlığını, gözlerini çalışan kesime diktikleri için diğer Amerika’yı göremediklerini ifade ederek yorumluyor. Medya, Trump konuştuğunda kendisini dinleyen işsiz ve eğitimsiz Amerika’yı görememiş. Bizim göremediğimiz, duyamadığımız, okuyamadığımız gibi... Dünyanın her ülkesinde şu an adet bazında üstün olan kesim işsiz, eğitimsiz, umutsuz, öfk eli olan bu kesim.

ALINMASI GEREKEN DERSLER VAR

Medyanın kendisi iletişim dünyasındaki gelişmeleri takip etmekten, gerçeklerden ve sokaktan uzakta. Kimi güce çok yakın ve kör, kimi çok uzak ve sağır. İletişimcilerin bir kısmı çok zengin bir kısmı çok fakir. Gazetecilerin bir kısmı içeride bir kısmı dışarıda. Gazetecilik bilgisayar başında, vatandaş sokakta. Manipüle haber ile güvenilirliği olmayan kontrolsüz haber… İşte size iki kutuplu sistemin bir başka yüzü. Varlık sebebini unutan bu kesim de iki kutuplu sistemin bir uzantısı.

GÖSTERE GÖSTERE GELDİ

Melih Öztalay, 25 yıldır online pazarlama, reklam tanıtım ve stratejik çözümler geliştiren bir iletişimci. ABD Michigan’da kurduğu SmartFinds Marketing adlı dijital pazarlama ajansı ile ulusal ve uluslararası kurumlara hizmet veriyor. Bir süre önce şirketinin Türkiye bağlantısını da kurdu. Öztalay’dan Trump’ın başarısını özellikle iletişim ve sosyal medya boyutuyla yorumlamasını rica ettim:

Donald Trump, Başkanlık sürecinde sosyal medyanın etkisini nasıl kullandı?

Donald Trump girişimci bir iş adamı. Twitter kullanmaya hızla adapte oldu. Zamanlı tweet’ler attı, ne söylemek istediğini iyi biliyordu, riski göze aldı. Benzer iş insanları çoğunlukla geleneksel ve muhafazakar dürtüyle hareket ediyor, siyasi açıdan temiz kalmaya özen gösteriyorlar. Trump, iddalı davranıp söylediklerinin arkasında durursa, kendisini izleyenlerin ve potansiyel izleyicilerin ilgisini çekeceğini gördü, bize de gösterdi. Ne gördü diyecek olursanız, seçmeni gördü. İnternet 1990’lardan bu yana halka açık bir platform. Bu nesil internet ve dijital teknolojiyle büyüdü. Dergi, radyo ya da televizyon gibi mecralar üzerinden iletişim kurmuyorlar.

ABD Başkanlığında etkili oldu mu?

Trump ağzına geldiği gibi konuşarak ya da yazarak risk almış gibi görünse de, hangi başlıklarda konuşacağını ya da hangi konularda muhataplarına yanıt vereceğini iyi dengeledi. Bu arada Türkiye Twitter kullanımında dünya ikincisi, Facebook’da üçüncü, youtube’da 4’üncü sırada… (4) Türk siyasetçiler de sosyal medyada aktif olmalılar, mesajlarını sosyal topluluklara vermek konusunda bu mecrayı “stratejik” olarak kullanmaya özen gösterebilirler.

Mesajları iletmek için nasıl bir ekip oluşturmak gerekir?

Öncelikle içerik ekibi, hedef kitle davranışlarını tespit edip yorumlayacak ekip, otomasyon ve yanıt mekanizmalarını çalıştıracak ekibe ihtiyaç var. Ve marka elçilerine, ayrıca sosyal medya önderlerine de ihtiyaç var.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sessiz katil 18 Ekim 2019
Ben kimim? 20 Eylül 2019
T.C. Holding 06 Eylül 2019