Gel gelelim seferberliğe

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

Dünyadaki ekonomik krizlerin sebeplerini inceleyen bilim adamları genelde tamamının finansal kaynaklı olduğunu belirtirler. Peki finansal sorunlar kendi kendine mi oluşur, bunda hiç mi insan payı yoktur sorusu bile, aslında abesle iştigal. Finansal krizlere sebep olan sektörlerden sadece birisidir finans sektörü. Gerçekte her şey tüketicilerin, yani bizlerin davranışları ile ilintili, doğrudan bizlerin tavırlarına ve bilhassa tüketim alışkanlıklarımıza dayalıdır. Neden mi, gelin anlayalım.

Seferberlik konusuna girmeden ve ülkemizde bu alanda yapılmaya çalışılanlara değinmeden önce, evvela neden bu tarz krizleri yaşadığımıza çok genel olarak göz atalım isterim. Bahsettiğim gibi, tüketici alışkanlıkları en temel faktör. Teknolojideki hızlı gelişim, insanlarda önemli bir farkındalığın ortaya çıkmasına neden oldu. Artık internet sayesinde, herkes her şeyi biliyor ve her türlü ürüne ulaşabiliyor. Yetmiyor, ucuzlayan ulaşım maliyetleri ile insanlar dünyanın her yerinde cirit atıyor, her türlü farklı tadı ve ürünü görebiliyor veya satın alabiliyor. Bunda yanlış bir şey var mı, hayır yok. Ancak insanlar tüm bu özgürlükleri kullanırken, bir şeyi kaçırıyorlar; ihtiyaçları kadar tüketmeleri gerektiğini ve ihtiyacından fazlasını satın almasının suni bir arz ve üretim yarattığını.

En basit örnek, dolabınızda ne kadar çok aslında giyemediğiniz elbise, gömlek veya ayakkabı olduğuna bakın yeter, veya çocuğunuzun oyuncaklarına, ötesine çok da gerek yok. Henüz eskimese de yeni bir telefon veya bilgisayar alma merakı, arabalarımıza 5 yaşına geldiğinde yaşlı muamelesi yapıyor olmamız, sürekli yeni kıyafetler alma arzumuz, hepsi birer örnek.

İhtiyacımızdan fazlasını satın almak, satın almak için zorlanmak, kimi zaman finansal olarak yüksek faize rağmen borçlanarak da olsa bunu yapmamız, aslında birer israf unsuru olarak görülebilir. Öyle ya, cebimizdeki kredi kartı bile, bizim borçlanarak gelirimizin üzerinde bir satın alma cesaret ve konforunu bize yaşatabiliyor. Elbette tüketmek ekonomideki durağanlığı azaltır, ancak mantıklı faiz oranları ile borçlanmak kabul edilebilirken, yüksek faizler ve yüksek borçlar sıkıntının çıkış noktası. Oluşan arz fazlasından, gelir seviyesi ve üretkenliği yüksek toplumlar çok da fazla etkilenmezken, yeterince yüksek katma değerli ürün üretmeyen, ama tüketimi son derece üst düzeyde tutan ülkeler ise, son derece olumsuz etkilenmekteler. Sanırım bu son kurduğum cümle size epey tanıdık geldi.

O halde seferberlik kelimesini, en basit hali ile israf kelimesinin zıt anlamlısı olarak tanımlasak çok da yanlış olmaz herhalde. Nitekim, bugün ülkemizde gördüğümüz seferberlik kavramının altında da bu yatmakta. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından seferberlik konusuna dair yapılan, "Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programı"na ilişkin açıklamada, firmaların, yeni ilan edilen logo ile birlikte ürünlerde asgari yüzde 10 indirim uygulayacağı ve 1 Ağustos'tan geçerli olmak üzere bankalar yüksek faizle kullandırılan kredilerin faiz oranlarında yüzde 10 indirim yapacakları bilgisi paylaşıldı. İşletmelerin kullanacakları TL cinsinden kredilere, yüzde 14'e kadar finansman desteği sağlanacak olması da yine seferberlik kapsamında ilan edilen başlıklar arasında. İş dünyası temsilcilerinden, MÜSİAD Başkanı Abdurrahman Kaan, MÜSİAD üzerine düşen görevi yapmaya hazırdır, ekonomi yönetimimizin enflasyonla topyekun mücadele sonuna kadar desteklediğimizi ifade etmek istiyorum derlen, TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik ise, Enflasyonla Mücadele Programı'nın, zorlu dönemden çıkışın en önemli hamlesi olduğuna işaret ederek, “İş dünyası olarak bu programın başarısı için fazlasıyla sorumluluk almaya, görevimizi yerine getirmeye hazırız. Enflasyonun düşürülmesi için en önemli iki adım, sıkı para politikası ve bunu destekleyecek tasarruf tedbirlerini içeren maliye politikasının sürdürülmesidir. Sürdürülebilir güven ortamının dış ilişkilerde değeri bir hayli yüksektir, etkili bir dış politika ekonomimizi fazlasıyla güçlendirecektir.” açıklamalarını kamuoyu ile paylaşırken, konunun destekçisi olduklarını da ortaya koymuş oldu.

Tüm taraflar yüzde on indirim kampanyasına destek vererek, krizi bir an önce atlatabilmenin hesabını yapıyor. İyi ya krizi yaratan biz, krizi yaşayan biz, krizi çözmeye çalışan yine aynı biz. Ve üstelik krize sebep olan faktörleri de, en azından tüketici olarak her birimiz bilsek dahi, uygulamaya geçiremiyor, israfı ve yanlış tüketim politikalarını sürdürüyoruz.

Kıssadan hisse, gelelim benim çıkarttığım sonuca. Krizlere sebep olan ana faktörleri iyileştirmediğimiz, toplumu doğru üretim ve doğru tüketim politikalarına sevketmediğimiz, bilhassa rant gelirlerine bel bağlamak yerine üretim anlamında girişimci olmaya itmediğimiz sürece, biz bu tür korku filmlerini görmeye devam ederiz. Oysaki asıl olması gereken şey; toplumun genetiğine müdahale ederek, bilinçli hale getirebilmeyi sağlamak. Ne demiş Cem Yılmaz; EĞİTİM ŞART.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar