Geçmişten Geleceğe Türk Bankacılık Sektörü: Şimdi sıra sofistikasyonda

Murat YÜLEK
Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ [email protected]

Geçtiğimiz hafta, BDDK, 10. Kuruluş yıldönümü vesilesiyle, "Geçmişten Geleceğe Türk Bankacılık Sektörü" başlıklı sade ve verimli bir konferans düzenledi. Konferansta bankacılık sektörünün geçmişi, bugünü ve geleceği tartışıldı. Birinci oturumda, Boğaziçi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Zafer Toprak ve Doç. Dr. Emine Nur Günay, Osmanlı İmparatorluğu'ndan itibaren bugünlere Türkiye bankacılık tarihini ayrıntısıyla inceleyen sunumlar yaptılar. İkinci Oturum'da, Olywer Wyman şirketi Türkiye temsilcisi Korkmaz İlkorur ve Boğaziçi Üniversitesi'nden Doç. Dr. Ahmet Faruk Aysan ve Prof. Dr Burak Saltoğlu, bankacılık sektörünün düzenleyici ve deneleyici çerçevesini, yapısal gelişmeleri, rekabeti ve risk yönetimi konularında sunumlar yaptılar. En son oturum ise bankacılık sektörünün geleceğinin tartışıldığı bir yuvarlak masa toplantısı niteliğindeydi. Bilkent Üniversitesi rektör yardımcısı Prof. Dr. Kürşat Aydoğan'ın yönettiği oturumda İstanbul Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Kadir Tuna, Başkent Üniversitesi'nden Dr. Şenol Babuşçu ve bankacılık sektörünü temsilen olsa gerek ben yer aldım.

Konferanstan basına yansıyan haber en magazinsel kısmıydı. Açılış konuşmasında Başbakan Yardımcısı Ali Babacan söylediği birçok şeyin yanında bankaların para transferlerinde aldığı ücretin yüksekliğinden şikayet etti. Basına da büyük başlıklarla konferansın bu yönü yansıdı. İlginç olan şey, bu köşede de iki sene önce yer aldığı üzere, Sn. Başbakan Yardımcısı'nın şikayetinin, şubelerden yapılan EFT ve havale ücretlerinin bazen iki kilometre uzaktaki bir hesaba yapıldığında, taksiyle oraya gidip elden ödeme yapmasından daha maliyetli olmasıydı.

Bir iktisatçı, EFT / havale ücretlerinin bu kadar yüksek olmasının ödeme sistemi pazarında rekabet ortamının olmadığı şeklinde yorumlar. EFT/Havale ücretinin "marjinal mailiyeti" sıfır TL'dir. Böyle bir piyasada, rekabetin fiyatları teorik olarak sıfıra doğru baskılaması beklenir. Demek ki bu alt piyasada rekabet yokmuş.

Dr. Şenol Babuşçu sunumunda, önümüzde dönemde artan rekabetle birlikte Türk bankalarının net faiz gelirlerinde (faiz gelirleri eksi faiz giderleri) düşme beklediğini anlattı. Bu, TL risk priminin düşmesi durumunda gerçekleşebilir. Bu durumda bankaların komisyon ve diğer faiz dışı gelirlere olan ihtiyacı daha da artar.

Daha önemli noktalara geçersek, öncelikle önümüzdeki dönemde Türk bankacılık sisteminin büyüme trendinin devam edeceğinin altını çizelim. Ekonomik büyümeyle birlikte gelirin yükselmesi, nüfusun artması, genel bankabilite gelişimi; tüm bu faktörler Türkiye'de tasarruf havuzunun (gelire oranla olmasa da) büyüklük olarak artacağını gösteriyor. Finans kesiminin banka dışı segmentleri (sigorta, emeklilik fonları, sermaye piyasaları, leasing, factoring kuruluşları, vs) tasarruf artışından bankalar kadar pay alamıyorlar. Dolayısıyla bankacılık kesimi aktif olarak büyüyecek.

Ancak sofistikasyon olarak büyümek sayıca büyümekten daha önemli. Acaba önümüzdeki dönemde bankacılık kesiminin sofistikasyonu artacak mı? Her şeyden önce bilanço ya da ipotek bankacılığından, risklerin daha kapsamlı ölçüldüğü gerçek bankacılığa geçebilecekmiyiz? İpotek bankacılığının Japonya ve ABD'yi soktuğu sıkıntıları, ileride de Çin'e yaşatacağı sıkıntılar ortada.

Ben finansal kesimin sofistikasyonunu şöyle tanımlıyorum: "finanse edilmesi gereken" ancak arkasında yeterli bilanço/teminat desteği olmayan projelerin finansa erişimi ne kadar yükseke bir finansal sistem o kadar sofistike hale gelmiştir.

Türkiye'nin dünyada tarihi boyutlarda krizler yaşanırken Türk bankacılık sistemi son derece başarılı bir dönemden geçiyor. Karlılık, sermaye yeterliliği, takipteki krediler gibi hangi açından bakarsanız bakın bugün Türk bankaları altın devrini yaşıyor. Bunda BDDK'nın payı büyük. Önümüzdeki dönemde BDDK'nın bankacılık sektörünün daha "sofistike" hale gelmesine öncülük etmesi başarısını iyice perçinler.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Chief Sustainability Officer 06 Ağustos 2018