Geçmişten geleceğe sancılı geçiş!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Olağan sayılması mümkün olmayan bir süreçten geçiyoruz. Gerek siyasi iradenin öncelikleri ve gerekse son iki hafta genelinde yaşadığımız terör olayları, bakış açılarının orta ve uzun vadeye kaymasına sebep oluyor. Bu farklılaşma yeni arayışları zorluyor ve her şeyin değişmek durumunda kalabileceği yönündeki algıları güçlendiriyor. Belirleyici olmaya başlayan bu tablo ekonomi cephesini de etkiliyor; artan belirsizlik nedeniyle beklentiler olumsuzlaşıyor, öncelikler değişiyor, ağırlaşmış sorunların oluşturduğu fay hatları kırılganlaşıyor.

Hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız gelişmeler, mevcut sorunlu yapıyı tüm ilişkileri ile birlikte değişmeye zorluyor. Geçerliliğini yitirmeye başlayan varsayımlar, geçmişte şekillendirilen stratejileri işlevsiz hale getirirken, yenilerinin inşasını dayatıyor. Ne kadar süreceği belli olmayan geçiş sürecinin oldukça sancılı olabileceği endişesi güçleniyor; gün yüzü görmeye başlayan çıkar çatışmaları kafaları karıştırıyor. Koşulların değişmeyeceği varsayımına göre kurgulanmış ekonomik ve finansal eğilimler sıkıntı yaratıyor, bilançolar yıpranıyor. Orta Vadeli Program hedefleri kaçınılmaz olarak anlamsızlaşıyor.

Neler olup bittiğini anlamak ve geride bırakmaya hazırlandığımız 2016 senesi genelinde yaşadıklarımızı daha iyi değerlendirmek için, gerçekçi olabilmek ve bakış açılarımızı genişletmek gerekiyor. Söz konusu döneme Çin’de yaşanan sarsıntıların yansımaları ve dolar faizlerine ilişkin endişelerle başlamıştık; yeni ABD Başkanının korumacı söylemlerinin ve dolar faizlerindeki yükselişin yaratabileceği tahribat korkuları ile bitiriyoruz. Arap Baharı sonrasında belirleyici olmaya başlayan riskten kaçınma eğiliminin engellenemeyen belirleyiciliği hep devrede idi. Böyle devam edilemeyeceği algısı kademeli olarak güçlenmeye devam etmişti.
2016 yılına başlarken finansal eğilimleri yönlendirenler, ABD patentli Ortadoğu tasarımı konusunda hala umutlu idiler; fakat durum istemedikleri yönde farklılaştıkça hırçınlaşmaya başladılar. 15 Temmuz sonrasında şekillenmeye başlayan bölgesel işbirliği yönündeki gelişmeler ise, onlar açısından bardağın taşmaya başladığını açığa çıkardı! Oklar yaylarından çıkar oldu! Ülkemizin olağandışı koşullardaki jeopolitik önemi bir kez daha tescil edildi!
Koşullar ve gelişmeler, 20. yüzyılın ilk yarısında iki dünya savaşı arasındakine benzer bir dönemi yeniden yaşadığımızı düşündürüyor. Sorunlar ağırlaştıkça, sürdürülebilir olmayan eğilimler tekliyor; yeni işbirlikleri şekillenmeye başlıyor ve saflar kısmen de olsa farklılaştıkça güç dengeleri değişiyor. Kendi ürettiği sorunları çözemeyen eski düzen hızla çözülürken, uzlaşmazlıkların keskinleşmesi bu sonuç üzerinde etkili oluyor. Mevcut yapıyı korumaya çalışanların ürettiği bilgi kirlilikleri süreci hızlandırmaktan başka bir işe yaramıyor. Evdeki hesaplar çarşıya uymuyor.

Geniş açıdan bakmak ve eskiden olduğu gibi devam edilemeyeceğini anlamak, finansal cephede yaşanan gelişmeleri önemsizleştiriyor. Etkisizleşen kısa vadeli spekülatif beklentilerin yarattığı boşluk, kalıcı çözüm olasılığı sunabilen orta uzun vadeli yeni tasarımlara alan açıyor. Bu evrime yapısal reform söylemleri ile direnmeye çabalayanlar ise, yıpranmaktan kurtulamıyor ve ömrünü tamamlamaya koşuyor. Her kavramın başına yeni kelimesini koyarak mevcudu korumak pek mümkün olamıyor.

Gelişmeler aza tamah edemeyenlerin çoğu hiç bulamayacağı şeklindeki atasözümüzü anımsatıyor. Uzlaşmazlıkları ve geniş kesimlerin çaresizliğini besleyerek güçlenmeye çalışmanın, binilen dalın kesilmesi anlamına gelebileceğini yeniden öğrenmek zorunda bırakıyor!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar