Geçici koruma statüsündeki Suriyeliler gerçeği
Türkiye iki seçimle hem meclis hem de cumhurbaşkanını seçti. Seçimi değerlendirdiğimizde üç konu öne çıkıyor. Birincisi, ekonomik yapının halk üzerinde yarattığı olumsuzluk terör konusunun gerisinde kaldı ki bu da coğrafyanın getirisi… İkincisi ise her ne kadar geride kalsa da bundan sonraki süreçte en çok konuşulacak konunun ekonominin durumu olacağı… Son olarak ise bu iç politik değerlendirmelerin dış politika konularına da doğrudan etkisinin olacağıdır.
Bu etkinin ilk ayağını geçici koruma statüsündeki Suriyeliler oluşturuyor. Bu konu güvenlik, ekonomik, sosyal ve demografik tüm değerlendirmeleri içerisinde barındırıyor.
Ülkesi dışına göç eden Suriyelilerin yüzde 50’si Türkiye’ye gelmiştir. Türkiye’de kayıt altına alınmış Suriyeli sayısı toplam 3 milyon 373 bin 967 kişi. Türk nüfusuna oranı yüzde 3.81. Suriyeli genç nüfusun toplam Suriyeli sayısındaki oranı yüzde 19.08 olurken, 10 yaşın altındaki Suriyelilerin sayısı ise toplamın yüzde 29,42’si kadar.
Tedirginlik veren konuların başında Suriyelilerin yalnızca yüzde 1.84’ünün kamplarda yaşaması geliyor. Diğerleri şehirlerde yaşıyor. Bu durum kontrolü sorunlu hale getiriyor. Kilis, Hatay gibi şehirlerde yaşayan Suriyelilerin nüfusa oranının büyüklüğü şehirlerin yönetimini zorlaştırıyor. Şehirlerde yaşayan Suriyelilerin yaşam koşullarının kötülüğü, uzun vadede, suç oranlarının artmasına ve bununla beraber sosyal sorunlara neden olacaktır. Ve bu da insanımızı güvensizliğe itiyor.
Diğer bir sorun, Türkiye’nin yaş ortalaması 33.1 olurken, kayıtlı Suriyelilerin yaş ortalamasının 22.6 olması. Suriyelilerin yaklaşık 1 milyon 300 bininin farklı iş kollarında çalıştığı görülmekte. Bu konu iki noktada sıkıntılı. Birincisi, genç işçi talebinin Suriyeliler üzerinden yürütülmesi ki hem kayıtsız, ucuz çalıştırılarak sömürülen bir yapı ve devletin vergi kaybı hem de ülkemizdeki işsizlik sorununa çözümsüzlük yaratılıyor. Gönderdiğiniz zaman iş gücü kaybının yaratacağı etki bu kişileri geri göndermenin en büyük zorluğu. Bunların yanında kayıt dışı ve ruhsatsız iş yeri açma ile yaratılan haksız rekabet, sağlık, eğitim ve güvenlik personeli istihdamının maliyeti gibi dolaylı maliyet ve kayıplar da cabası…
Konunun Türkiye’ye ekonomik maliyetinin toplamı konusunda çeşitli rakamlar ortaya atılmakta. Bu maliyet kişi başı olarak hesaplanmakta. Ancak Suriye ile olan ekonomik ilişkilerin kaybı ve Türkiye’nin güvenliği için Suriye’de konuşlanmadan dolayı ortaya çıkan askeri harcamalar, maliyeti çok daha yukarı çekiyor. Bu durum salgın ve Ukrayna-Rusya kriziyle birleşince Türkiye ekonomisinde büyük yaralar açtı. Bunun bedelini halk olarak ödüyoruz.
Tüm bunları geride bırakacak sorun ise demografik değişimin gelecekte yaratacağı kargaşa olacaktır. Bugün Türkiye’deki Suriyelilerin yarısı 0-18 yaş, 1 milyon 200 bini ise 19-39 yaş arasında. Doğurganlık yaş grubundaki kadın sayısı 785 bin 561’dir. Türkiye’de 2022 yılı verilerine göre doğurganlık hızı 1.62 oldu. Bu durum, doğurganlığın nüfusun yenilenme düzeyi olan 2.10'un altında kaldığını gösteriyor. Suriye’de doğum hızı 2.7 olurken, Türkiye’deki Suriyeli kadınların doğurganlık hızı 5.3 seviyesinde.
Bu oranın büyüklüğünün yanında “istenen doğurganlık” hızı 4.2. Demek ki, Türkiye’deki yaşam Suriyeliler için giderek daha kolay ve sürdürülebilir hale gelmiş. Dolayısıyla ne kadar kişiyi ülkesine geri gönderirseniz gönderin, bu nüfus artışıyla aynı sayılarla karşılaşmanız neredeyse kesin. Bu durum ekonomik, sosyal ve siyasi yükün hiç eksilmemesi ve demografik yapının bozulması anlamı taşıyacaktır.
Görünen o ki, geçici koruma altındaki Suriyelilerle ekonomik krizin derinleşmesi, işsizliğin artması, eğitim kalitesinin düşmesi, sağlık hizmetlerinin pahalılaşması anlamına geliyor. Suriyelilerle birlikte Türkiye’deki düzensiz göçmenleri de dikkate alırsak ekonomik, siyasi, sosyal ve güvenlik kaygılarımızın yükselmemesinin imkânı yok.