Gaziantep’e liman şart
2014’ün ilk köşe yazısını yazmak nedense bana ayrı bir heyecan verdi. 13 sayısıyla ilgili batıl inançtan mıdır bilinmez, 2013 senesinin uğursuz bir sene olduğuna inandırmışız kendimizi. Kimle konuşsam, çok şükür 2013 geride kaldı diyor. İnsanların kendilerini bir mucize ile yeni gelen yılda, her şeyin süper geçineceğine inandırmış olmaları, hem şaşırtıcı, hem de düşündürücü. Kötü bir sene miydi, üzerine tartışılabilir elbette; ama karmaşalarla dolu olduğu muhakkak. Son haftalardaki yazılarımda çokça değindim nasıl bir yılı geride bırakıp nasıl bir yıla başladığımıza, o yüzden tekrar etmek istemiyorum; ama özetle zor bir yıla başladığımızı düşündüğümü belirtmeden de geçmek istemiyorum. Haydi hayırlısı..
Aralık’ın son haftası, Güneydoğu Anadolu İhracatçılar Birliği tarafından Gaziantep’de düzenlenen bir organizasyonda ihracatı geliştirme yönünde bilgi ve deneyimlerimi paylaşmaya çalıştım. Un ve mercimek sektörlerinin ülkemiz açısından son derece önemli markaları ve üreticilerinin genelde firma sahipleri ve aynı zamanda profesyonel temsilcileri orada idi. Onlarla daha fazla nasıl ihracat yapılabileceğini konuştuk ve tartıştık bol bol. En son Gaziantep’e liman yapılması gerektiğine kanaat getirdik. Tabi bunun için önce denizi de getirmek gerekiyor. Yok yok, şaşırmadım, bu tabi ki espri, ancak yazımın geri kalanını okuduğunuzda, sizler de keşke böyle bir imkan olabilseydi diye düşünmekten kendinizi alamayacaksınız. Öncelikle genel anlamda ihracatın neden önemli olduğu konusundaki görüşlerimi paylaştıktan sonra, Gaziantep’in bu konudaki potansiyelini yeterince kullanamamasının asıl nedeninden bahsedeceğim size. Ve tabi, sadece onların değil, yörenin farklı pazarlara açılamamasının temel nedenlerini de.
İhracatın ülkeler için öneminin gerek cari, gerekse dış ticaret dengesi açısından son derece önemli olduğunu hepimiz biliriz. Yanı sıra, istihdamın artması ve ülkede kişi başına düşen gayri safi hasıla gibi pek çok değerde de ihracatın payı büyüktür. 2013’de ihracat rekoru kıramadık ve 2012rakamı ile hemen hemen aynı yerde tamamladık. İhracat rakamının artması kadar, katma değeri yüksek ürünlerin ihracatına yönelmemiz de son derece önemli. Daha basit bir ifade ile, ülkeye bıraktığı kar marjının dişe dokunur değer taşıyor olması. Teknoloji değeri yüksek ürünler bu grubun başında geliyor elbette. Ancak ülkemiz açısından, tarım ürünleri ve onlardan elde edilen bitmiş gıda ürünlerinin de ihracatının arttırılabilmesi son derece önemli. Gaziantep bölgesi, pek çok farklı ürün grubunu ihraç edebilmesi ile örnek gösterdiğimiz şehirlerden bir tanesi. Sanayi gelişmiş, ihracata son derece alışkın ve aynı zamanda çalışkan bir şehir. Tekstil yoğunluklu bir kent olarak bilinen Gaziantep’te; konfeksiyondan halıya, mercimekten bisküvite, bisikletten una kadar pek çok farklı ürün üretiliyor ve ihraç ediliyor. Gaziantep’in coğrafi konumu ve kültürel yakınlığı sebebi ile, başta Irak olmak üzere, Ortadoğu ile olan ticareti son derece gelişmiş durumda. Ancak her geçen gün bölgede tırmanan olaylar, artık bu ülkelere yönelik potansiyelin azalması ve tahsilat riski endişesini iyiden iyiye arttırmış sanayicilerin yeni pazarlara yönelme arzusunu. Ancak, önemli bir sorunları var. Özellikle; katma değeri düşük olan gıda ürünlerinin maliyetine, navlunun etkisi yüzde 10’lar mertebesinde. Fiyatın çok büyük tercih belirleyici olduğu bu sektörler açısından işte bu durum çok büyük bir dezavantaj oluşturuyor. Yaklaşık 300 km.uzaklıkta olan Mersin limanına kadar olan ara taşıma maliyeti, bir anda Gaziantep’te üretilen ürünlerin fiyatını yukarı çekiyor ve rekabet şanslarını neredeyse tümüyle ortadan kaldırıyor.
Peki, olması gereken ve beklentileri ne diye baktığımızda, Ulaştırma Bakanlığı’nın maliyetin aşağıya çekilmesi konusundaki tedbirlerini dört gözle bekler durumdalar. En iyi çözüm demiryolu gibi görünüyor, ancak bu konuda henüz somut bir adım ve girişim ise ne yazık ki yok. Bir yandan ihracatımız artsın isterken, bir yandan 300 km.mesafenin maliyeti sebebi ile önemli bir potansiyeli kaçırıyor olmak son derece üzücü. İhracatçıya sunulabilecek bazı teşvik ve destekler merhem olabilir, ama kalıcı çözüm olmaz. Denizlerden istifade etmeyi yeterince başarabilmeli, bunun için de limanlara ulaşma maliyetlerini asgariye indirecek çözümleri arttırmalıyız, aksi halde Gaziantep’in de, benzer illerin kaderi de çok farklı olmayacak ve 500 milyar dolar ihracat hedefine ulaşabilmekte kolay olmayacaktır.