Gazeteler ömürlerini uzatabilir mi?

Güventürk GÖRGÜLÜ
Güventürk GÖRGÜLÜ PAZARLAMA 3.0 [email protected]

 

 

Ekimin ilk günü yirmi civarında günlük gazetenin bir araya gelip, "Gazetelerin içeriği sadece gazetelerindir" başlığıyla tam sayfa ilanlar verdiğini hatırlayacaksınız. Bu açıklamaların ardından, televizyonlarda gazete haberlerinin okunması uygulamasına son verildi. Aynı zamanda internet sitelerinin gazete içeriklerinden alıntı yapması da engellendi.
"Korsangazeteciligeson" etiketiyle twitter'da tartışmaya açılan "haber alıntılama yasağı"nın elbette haklı bir yönü var. Ama "haklı bir yön" yapılan işin doğru, haklı ve tutarlı olmasına yetmiyor ne yazık ki. Hatta haklılığı, tutarlılığı bir yana bırakın, ticari açıdan doğru olmasına bile yetmiyor. Zira Medyatava.com'un derledğii satış rakamlarına göre 38 ulusal gazetenin 4,6 milyon düzeyindeki günlük satışlarında, kampanyanın başlamasından sonra 1-7 Ekim haftasında yalnızca 5 bin 400 adetlik fark oluşmuş. Bu kampanya için biraraya gelen 20 gazetenin satış grafiği ise ayrıca ilginç. Bir önceki hafta günde ortalama 3 milyon 823 bin 542 adet satan bu 20 gazete, kampanyayı başlattıkları hafta olan 1-7 ekim arasında günde ortalama 3 milyon 803 bin 450 gazete satabilmişler. Yani önceki haftadan 20 bin daha az! Demek ki televizyonlarda gazete okunmuyor, internet sitelerinde gazetelerin haberleri yayınlanmıyor diye halk meraktan ölüp gazete bayilerine hücum etmemiş.
Bilgi Üniversitesi'nde öğrencilerimizle birlikte yaptığımız haber sitesi

HaberVesaire.com'da hazırladığımız haberden öğrendiğimize göre söz konusu projenin mimarı Doğan Grubu. Grubun avukatı Hakan Hanlı'nın HaberVs'ye verdiği bilgiye göre kampanyayla "İçeriğin korunması" ve "Basın Kanunu'nun değiştirilmesi" amaçlanıyor. Hanlı'nın ifadelerine göre gazeteler çok büyük yatırımlarla haber üretiyor ve başka başka internet siteleri kendi haberleri sayesinde zenginleşiyor. Eh doğal olarak bu haksızlığa da karşı çıkmak gerekiyor.
Dediğim gibi ilk bakışta intihal veya fikir hırsızlığına karşı mücadele kulağa hoş geliyor. Ancak kampanya, başlangıç noktasından itibaren ciddi sakatlıklar taşıyor. İsterseniz önce başlıktan başlayalım. Gazetelerin iddia ettiği gibi "Gazetelerin içeriği sadece gazetelerin" değil, gazetecilerindir. Yani aslında gazeteler de, gazetelerinde veya televizyonlarında ücretli olarak çalşan gazetecilerin ürettiği içeriği başkaca yayınlarında ve internet sitelerinde diledikleri gibi kullanma hakkına sahip değildir. Bu bildiriye imza atan gazeteler, yazı, fotoğraf, video ve benzeri içerik üreten gazetecilerin üretimini özel sözleşmelerle sahiplendiklerini unutmamalı. Bence "haksız zengineşme" önce burada aranmalı ve engellenmeli. Ancak gazetelerin düşen satışları ve reklam gelirleriyle bu kadar hakkaniyetli bir noktaya gelmeleri biraz zor görünüyor. Zaten basın sektöründe gazeteci örgütlülüğü de bu noktadan çok ama çok uzak.

Gazetelerin bu kampanyası, çoğu yorumcu tarafından "ömrü biraz daha uzatma çabası" olarak nitelendi. Evet ömürünü biraz daha uzatmayı herkes ister ama yoğun bakım odasında bir takım fişlere hortumlara bağlı olarak değil elbette. Gazetelerin çabası biraz buna benziyor. İçeriğin kağıda basılı halini dağıtmak, düşen reklam gelirleri nedeniyle her gün daha az karlı hale geliyor. Ancak gazete ve televizyonların endüstriyel modeli ve politik etkisi, hâlâ kağıda bağımlı. İnternet üzerinden gelen ilanlar toplam gelirler içinde devede kulak kalırken, üretilen içeriği okuyucuya parayla satma çabaları da sonuç vermiyor. Gazete satışlarının yıldan yıla azalması, genç kuşağın gazete okuma alışkanlığının neredeyse hiç olmaması, kağıttan gazetelerin sonunu hızla yaklaştırıyor. Ancak buna karşılık gazeteler alternatif bir ekonomik model geliştirme kapasitesinden de çok uzak görünüyor.
Bilgi Üniversitesi'ndeki öğrencilerimizden gözlemledğimiz "Gazeteden kaçış" olgusunu araştırmalar da doğruluyor. Genç kuşakta fiziksel gazete okuma alışkanlığı neredeyse hiç kalmadı. Daha da önemlisi, gazetelerin internet sitelerinden düzenli haber okuma alışkanlığı da hayli sınırlı. Haberler Facebook veya Twitter gibi sosyal medya ortamlarından paylaşılıyor ve gençlerin büyük çoğunluğu "zaten önemli bir şey olsa paylaşılır" düşüncesiyle günlük gelişmeleri sosyal medyadan izlemeyi yeterli görüyor.

Intel'in önceki gün açıkladığı, 26 ilde 13-29 yaş grubunda 3 bin gençle yapılan araştırmanın sonuçları da bu gözlemlerimizi doğrular nitelikte. Araştırmaya göre Türkiye'de 5 gençten 3'ünün (yüzde 56.9) düzenli internet erişimi bulunuyor. Gençler interneti en çok sosyal ağlara bağlanmak (yüzde 54.7) için kullanırken, yüzde 39.9 oranında haber okumak, yüzde 39.3 oranında da bilgi almak için kullanıyor.
Araştırmaya göre gençlerin günde ortalama 53.5 dakikaları sosyal ağlarda geçiyor. Bilgi paylaşımı da artık sosyal ağlar üzerinden gerçekleşiyor. Gençler e-posta kontrolü için günde sadece 18 dakika harcıyor. İnternette gençlerin en uzun süreli yaptığı ikinci eylem ise ortalama 42.7 dakika ile oyun oynamak. 28.2 dakika ile müzik/film indirmek üçüncü sırada yer alıyor. Bilgisayar sahibi gençler günde ortalama 330 dakikasını bilgisayar başında geçiriyor. İş, sosyalleşme ve eğlence, ortalama 102 dakikayla kullanım amaçlarında birinci sırayı paylaşıyor. Ortalama 78 dakikayla bankacılık işlemleri 2. sıraya yerleşirken, eğitim 72 dakikayla üçüncü sırada yer alıyor. Gençlerin 3'te 1'i bilgisayar başında iş amacıyla günde en az iki saat vakit geçiriyor.

Sonuç olarak genç kuşağın gazete okumak için pek zamanı olduğu söylenemez. Hemen her işini internetten halletmeye alışmış bir kuşak için gazete kağıdı ancak müzelerde görülebilecek bir obje durumunda. Gazetelerin de, yasaklar ve dayatmalarla ömürlerine ömür katamayacakları ortada. Basın-yayın endüstrisinin kitlesel reklamcılığa dayalı gelir modelinin ömrü, dünyadaki petrol rezervlerinin ömründen çok çok daha az. Benim naçizane önerim, var olan enerjiyi ve kaynakları üç beş kuruş peşinde harcamak yerine yeni bir ekonomik model geliştirmek için harcamaları...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Orta vadeli temenniler 21 Eylül 2018