Gayrimenkul satış kazancı istisnası misyonunu tamamladı mı?
Ersun BAYRAKTAROĞLU
Bu yazımda hükümet tarafından Meclis’e sevk edilen en son Torba Kanun Tasarısı’ndaki maddelerden biri olan Kurumlar Vergisi Kanunu’nun (KVK) 5. maddesinde yer alan “gayrimenkul satışlarına ilişkin yüzde 75’lik istisnanın yüzde 50’ye indirilmesi” ne ilişkin düzenlemeye ilişkin görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Nedir değiştirilmesi planlanan söz konusu istisna?
KVK’nın 5/e maddesinde yer alan istisna kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların yüzde 75’lik kısmının yasada yer alan diğer şartların da yerine getirilmesi halinde kurumlar vergisinden istisna edileceğini hüküm altına almaktadır. Sadece gayrimenkullere yönelik olmayıp, iştirak hisseleri ile kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışında da uygulanmakta olan istisnanın “gayrimenkullerle” ilgili kısmının vergi tasarısı ile yüzde 75’ten yüzde 50’ye indirilmesi planlanmaktadır.
Yasada yer alan şartların gerçekleştirilmesi halinde elde edilen satış kazancı normal oran olan yüzde 20 ile değil de fiilen yüzde 5 ile vergilendirilmektedir.1 Ayrıca ve çok önemli olarak söz konusu istisnadan gayrimenkul ticareti ve kiralaması ile iştigal eden kurumlar, başka bir ifade ile gayrimenkul ya da inşaat şirketleri zaten yararlanamadığından istisna en başından beri daha çok üretim ve imalat sanayiinde faaliyet gösteren KOBİ’ler tarafından kullanılmaktadır.
Gayrimenkul satış kazancı istisnasının gerekçesi
Kanun koyucunun yasal düzenleme yaparken mutlaka bir gerekçesi olması gerekir. Dolayısı ile söz konusu istisnanın var oluş sebebi için gerekçelere bakmak gerekir.
Gayrimenkul satışlarına ilişkin istisna vergi yasamıza yeni girmiş bir istisna değildir. KVK’da 1984 yılından beri geçici maddelerle yer almış ve en son bir önceki yasamız olan 5422 sayılı Kanun ile kalıcı maddeler arasına girmiştir.
Önceki KVK’da 2005 yılbaşından geçerli olmak üzere 5281 sayılı yasa ile eklenen kalıcı maddenin gerekçesi şöyledir: “ KVK’nın 8’inci maddesine eklenen bent ile 1984 yılından bu yana kurumların mali bünyelerinin güçlendirilmesi amacıyla, tam mükellef kurumlar açısından uygulanan, gayrimenkul ve iştirak hisseleri satış kazancı istisnasına ilişkin uygulamanın kalıcı hale getirilmesi amaçlanmıştır.” Söz konusu yasanın yerini alan ve halen yürürlükte olan 5420 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun ilgili maddeye ilişkin gerekçesi ise şu şekildedir: “…İstisnanın amacı, kurumların bağlı değerlerinin ekonomik faaliyetlerde daha etkin bir şekilde kullanılmasına olanak sağlanması ve kurumların mali bünyelerinin güçlendirilmesidir…”
Her iki gerekçede de açıkça yer aldığı gibi söz konusu düzenlemenin ana amacı, yani kanun koyucunun tanıdığı istisna sayesinde daha düşük oranda vergileme yoluyla ulaşmak istediği amaç “kurumların mali bünyelerinin güçlendirilmesi, bağlı değerlerinin ekonomik faaliyetlerde daha etkin bir şekilde kullanılmasının sağlanmasıdır”. Zaten kanun koyucunun hedefi olan bu amaca ulaşabilmek için söz konusu istisnadan “gayrimenkul ticareti ve kiralaması ile uğraşmayan” kurumlar, “en az iki yıl” süreyle elde tuttukları gayrimenkullerin satışı karşılığında, “nakit” tahsilat yapma ve söz konusu istisna kazancı “en az 5 yıl süreyle şirket içinde kullanmak” şartlarıyla yararlanabilmektedirler. Dolayısı ile istisna her kurumun rahatlıkla yararlanabileceği bir istisna değildir. Gerekçelerde çok açık olarak belirlenen “mali bünyeyi güçlendirme” (nakit tahsilat, 5 yıl karı şirket dışına çıkaramama şartları) ve “bağlı kıymetleri ekonomiye kazandırma” (Ana faaliyeti gayrimenkul ticareti ya da kiralaması olmayan kurumların en az iki yıl süreyle elde tuttukları gayrimenkuller için yararlanmaları) amaçlarına hizmet etmektedir.
İstisna misyonunu tamamlamış mıdır?
Dünyanın 2008’de başlayan ve etkileri çeşitli ekonomik ve siyasi krizlerle bugün de hissedilen kriz dönemini henüz atlatamadığı ve ülkemizin de bu global krizden bir şekilde etkilendiği açıktır. Böyle bir ortamda, ülkemizde özellikle de üretim ve imalat sektöründe faaliyet gösteren ve geçmişten gelen yüksek enflasyon ortamı nedeniyle kaynaklarının önemli bir bölümünü bağlı bir kıymet olan gayrimenkule yatıran kurumların mali bünyelerini güçlendirmek, borçlarını azaltmak, gayrimenkule bağladıkları kaynaklarını ana faaliyet alanları olan üretim ve imalat faaliyetlerine yönlendirmelerini sağlamak üzere kendilerine vergisel avantaj sağlayan söz konusu istisna ile teşvik edilmelerine artık gerek olmadığını iddia etmek ne kadar doğru olur bilmiyorum.
Bana göre söz konusu istisna henüz misyonunu tamamlamamıştır. Dolayısı ile de vergi yükünü yüzde 5’ten yüzde 10’a artırmak ( hele de söz konusu değişikliğin tasarıda yer aldığı şekilde 2017 yılı kazançlarına da uygulanacağını, bir anlamda yıl biterken yıl içinde mevcut ekonomik koşullar ve mevzuat hükümleri çerçevesinde verilmiş ticari kararları boşa çıkaracak şekilde bir anlamda geriye yürütülerek uygulamak) bence yasanın “ruhuna” ve “ekonomik şartlara” uymamaktadır.
Üretim fabrika binasına sahip olunmadan, ona para bağlanmadan da yapılabilmelidir. Hatta sanayicinin kaynaklarının tümünü ürün geliştirmeye ve üretime yönlendirmesi teşvik edilmelidir. Bu, mevcut hükümetin de beklentisi iken bir anlamda üreticiyi, sanayiciyi cezalandırıp, mevcut vergi yükünü yüzde 100 artırmak bir taraftan ana faaliyetine yoğunlaşmak için kaynak arayışı içindeki sanayici ve üreticiyi zor durumda bırakırken; diğer taraftan da “makul fiyatlarda” konut/iş yeri ihtiyacı olan kullanıcılara konut/ iş yeri üretimi için uygun koşullarda “arsa” arayışında olan gayrimenkul sektörü oyuncularının önemli bir kaynağına ek maliyet getirmek demektir. Sizce mevcut ekonomik ortamda buna gerek var mıdır? Meclisteki komisyon ve genel kurul görüşmeleri sırasında söz konusu istisnaya ilişkin düzenlemenin yukarıda saymaya çalıştığım hususlar göz önüne alınarak tekrar değerlendirilmesi dileği ile.
(1) Kazancın yüzde 75’i istisna edildiğinden vergilendirilecek olan bakiye yüzde 25’lik kısma yüzde 20’lık Kurumlar Vergisi oranı uygulanınca fiili Kurumlar Vergisi oranı yüzde 5’e düşmektedir.