Garantiyi bekliyorlar ama…
Kriz kanunlarından biri daha TBMM'nin gündeminde… Başlığı uzun; "Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı." Ekonomi kamuoyunda Kredi Garanti Fonu olarak biliniyor. İçeriği kısa; ikisi yürürlükle ilgili toplam üç maddesi var. Kanunda öngörülen değişiklik aynen şöyle:
"Geçici Madde 20- Finansman imkânlarını geliştirmek ve kredi sisteminin daha etkin çalışmasını sağlamak amacıyla firmalara kredi garantisi veren kredi garanti kurumlarına 1 milyar Türk Lirası'na kadar nakit kaynak aktarmaya ve/veya özel tertip devlet iç borçlanma senedi ihraç etmeye bakan; ihraç edilecek özel tertip devlet iç borçlanma senedi için müsteşarlık bütçesinde tertip açmaya ve bu tertibe 1 milyar Türk Lirası'na kadar ödenek aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir."
Maddenin ikinci fıkrasında kredi garanti kurumlarına paydaş olacak bankalara Bankalar Kanunu kapsamında sağlanan bazı özendirici istisnalar belirleniyor. Nakit veya senet 1 milyar liralık kaynağın aktarılacağı garanti kurumları ile kaynak kullanımına ilişkin usul ve esasları da Bakanlar Kurulu belirleyecek.
KOBİ'ler umutlu
İş dünyasının özellikle küçük ve orta ölçekli kesimi bu kanunun bir önce çıkmasını bekliyor. Nabız yoklamaları, bu düzenlemeye umut bağladıklarını gösteriyor. Haklılar. Çünkü, mevcut kredi sisteminde bankalarla "barış içinde bir arada yaşama" şansları çok düşük. Temel sorunları şu: Ağır ipotek ve teminat istekleri bellerini büküyor.
Sistem KOBİ'ler sözkonusu olduğunda genellikle kredi kullanımını özendirici değil, caydırıcı işliyor. Bu yüzden çoğu işletme varlığını sürdürebilmek için kendini öz kaynaklarına hapsediyor. Bankaların semtine uğramak istemiyor. Hasbelkader uğrayanlar da bir süre sonra "yakayı" kurtarabilmek için ak ile karayı seçiyor!
İşte bu nedenlerle, KOBİ dünyası, 1 milyar liralık fon güçlendirici kamu katkısını "yetersiz" bulsa da -ki, bu miktar sisteme girdiğinde 10 milyar liralık bir garanti hacmi oluşacağı hesaplanıyor- TBMM'ye sunulan tasarıyı kredi teminat sorunlarını hafifletebileceği umuduyla olumlu buluyor ve destekliyor.
Uygulama önemli
KOBİ dünyası bu tasarıya umut bağlarken, kuşkuyu da elden bırakmıyor. Çünkü, Türkiye'de ekonomiyle ilgili "en iyi" kanunun bile uygulamada "en verimsiz" kanun haline dönüşebildiğini yaşayarak biliyor. Yakın örnek olarak "Anadolu Yaklaşımı" tecrübesini unutmadığı için Kredi Garanti Fonu'nun da aynı akıbete uğramasını istemiyor.
Tasarı mevcut haliyle bu anlamda sorunlu. Tek netlik, devletin fona aktaracağı garanti hacmini "tetikleyici" 1 milyar liralık kaynakta. Güçlendirilecek fonun kurumsal kimliği, nasıl işleyeceği, "sahaya" nasıl yansıtılacağı, bankaların garanti sistemi içindeki rollerinin ne olacağı gibi konular Bakanlar Kurulu'nun yetkisine bırakılıyor.
Bakanlar Kurulu'nun bu yetkisini gereken titizlikle kullanacağını varsaymak zorundayız. Ama, parasal destek kadar garanti sisteminin yapı ve işleyişi de ana hatlarıyla aynı tasarı kapsamında belirlenebilirdi. Böylece, uygulamaya ilişkin belirsizlik ve kaygı ortamı yaratılmamış olurdu.
Mevcut tasarı bunlara cevap vermiyor. Özellikle, TOBB ile KOSGEB'in toplam yüzde 99'luk katılım payıyla oluşturulan ve 1991 yılından beri faaliyet gösteren Kredi Garanti Fonu AŞ'nin yeni "senaryodaki" konumu ne olacak, sorusuna da cevap vermiyor.
Tasarı öyle kurgulanmış ki, bu haliyle kanunlaştırıldığı takdirde, KGF AŞ kendi yolunda devam edebilir; bankalar isterlerse kendi garanti fonlarını kurabilirler; isterlerse KGF AŞ'ye ortak olabilirler ve kaçınılmaz sonuç olarak "çok başlı" ve karmaşık bir sistem ortaya çıkabilir.
Tabii, bir ihtimal daha var: Bakanlar Kurulu bütün bunlara meydan vermeyecek, etkin bir yapılandırma ve uygulama düzenini de öngörebilir. Hangi ihtimal tutar? Onun da cevabı ne bizde ne de KOBİ dünyasında… Meclis ne derse o tutar!