Gam II
Bugünlerde hala sohbet yazıları okuyacak haliniz kaldıysa şu karı ölçülemeyen kamu hizmeti üretmekle yükümlü kurumlar konusunu bir bitirmek istiyorum. Bu birlikler, odalar, sivil toplum örgütleri, ajanslar, özel resmi destek kurumları gibi karı ölçülemeyen kamu hizmeti üretmekle yükümlü kurumlar lafı da çok uzun olduğundan bundan sonra bunlara kısaca hizmet kurumları (HK) diyeceğim.Duyanlar duymayanlara anlatsın. Yoksa yazacak başka şeyler de var. Şu kadarını söylemekle yetineyim. Önümüzdeki yıllar için, ülkenin, gelecek nesillerin hayrı için Türkiye’nin özel, resmi, sivil toplum siyasi görüşü, misyonu, vizyonu her ne olursa olsun tüm kurumlarının, iş adamlarının, yöneticilerin ülkemizin temel sorununa eğilmesi ve soruna cevap buldurmayacakişlerle uğraşmak yerine çözüm üretmesi gerekiyor. Türkiye’nin üretmek, üretimden sürdürülebilir servet yaratmak ve bu serveti adilane dağıtacak mekanizmaları kurmak konularında temel sorunları vardır.
Bu sorunları çözmeden şu anda sorunlar olarak algılanan, önümüze konulan hiç bir meseleyi doğru irdeleyemeyiz. Bu sorunların çözülmesinin kişilerin üzerlerine ne bu dünyada ne de ahirette yapıştırılan etiketlerle bir ilgisi yoktur. İşletmecilik ve dış ticaret sohbetleri konusunda yazılarımı karınca kararınca bu amaçla yazıyorum. Yoksa, bu yaş ve arkamdaki kariyerim açısından ne şöhrete ne de beğeniye ihtiyacım yok.
Neyse geçen haftaki yazımda HK’ların jenerik (soysal) işlerini “Üyelerimizin finansal, insan gücü, tesis ve altyapı, enformasyon ve know-how ve işbirliklerine dair kaynak eksikliklerini giderecek ve onların strateji tasarımı, pazarlama ve üretim yönetimi becerilerini artıracak hizmetlerin üretilmesi” olarak vermiştim. Şimdi bu işi biraz açalım. İlk anahtar kelime “üyelerimiz”. Birinci sınıf pazarlama 101 dersi alanher öğrencinin bildiği bir şey anlaşılması güç nedenlerle HK’ların dikkatlerinden kaçar. Bir örnekle anlatayım. Bir yardım kuruluşu yıllık raporunda “Geçen yıl 5000 firmayı eğittik” diyor. Yahu böyle saçma sapan laf olur mu? Firmayı nasıl eğitirsin. Bu firma dediğin şey dershanelere sığmaz, karşına oturmaz. Yapsan yapsan 5000 firmadan bir veya birkaç “KİŞİYİ” eğitmişindir. Tabii bu atlama cehaletten yapılmıyor. 5 bin kişi eğittik dersen adama sorarlar: “Kim? Nasıl seçtin? Neden öyle seçtin? Amaç neydi? Amaca ulaşmak için ne tür bir program hazırladın? Programı neden öyle hazırladın? Beş bin kişiyi eğittin de ne oldu?” diye. Çoğu kurumun bunlara verecek doğru dürüst bir cevabı olmadığı için beş bin firma eğittik derler işin içinden çıkarlar. İnanmayan gider “firmaya” sorar. Peki HK’ların “firmalara” yönelik hizmetleri yok mu? Var elbette. Ürün gamlarını incelerken bu konuda kendiliğinden aydınlanacak. Bu noktada birinci ilkeyi şöyle verip devam edelim: HK’ların hizmet gamı öncelikle bu hizmetlerin hedeflerinin kişiler mi yoksa kurumlar mı olduğu yönünden tasnif edilmelidir. Bu konuyu tekrar ziyaret edeceğiz.
Anahtar sözcüklerden ikincisi “kaynak eksikliklerini gidermek”. Kaynakların neler olduklarını biliyoruz. Kaynak eksikliklerini gidermek konusunda hizmet vermek ne demek bir ona bir bakalım. Aklın yolu bir. Birine bir şeyin eksikliğini gidermek konusunda yardımcı olacak bir hizmet vermenin ilk yolu ona o şeyden vermektir. Para mı eksik? Para verirsiniz; bilgi mi eksik? Bilgi verirsiniz. Yani bu tür kurumların ürün gamlarının ilk sınıfı kaynak sağlamaktır. Bunun zorluklarına ve ne derecede işe yaradıklarına, daha doğrusu neden derde deva olmadıklarına çok değindim.
Sohbetin tamamlanması açısından bu tür hizmetlerin faydasına ileride tekrar kısaca değineceğim. Bir şeyin eksikliğini gidermenin bir ikinci yolu daha vardır: Eksiklikle karşı karşıya olan kişiye o eksikliği nasıl giderebileceğini anlatmak. Yani eksik olan her neyse onu tamamlamak yerine o kişiye bu eksikliğin nereden tamamlanacağını, nasıl tamamlanacağını izah etmek. Sonuç olarak HK’ların hizmet gamlarında kaynak eksiklikleri konusunda iki çeşit hizmet vardır. Kaynak sağlamak ve/veya kaynak sağlama becerisi vermek.
Eğer herkesin aklına gelen sizin de aklınıza geldiyse hemen söyleyeyim: Bir HK’nın tüm üyelerine sorsanız “Kaynak mı istersin yoksa kaynak sağlama becerisi mi?” diye hepsi “Kaynağı ver gerisine karışma derler”. Derler ama...!
Sağlıcakla kalın.