G20’nin diğer yüzü

Prof. Dr. Burak KÜNTAY
Prof. Dr. Burak KÜNTAY DÜNYA’NIN POLİTİKASI [email protected]

Geçtiğimiz haftanın dış politika gündemi tamamıyla G20 zirvesi ile doluydu. Zirve öncesi yapılan açıklamalar, zirveye dair muhtemel öngörüler ve zirve sonrası için muhtemel çıktılar hep tartışıldı. G20 gündemine dair konular defalarca konuşuldu ve üzerine yorumlar yapıldı. Şunu açıkça belirtmek isterim ki; benim bu tarz yaptırım gücü olmayan, uluslararası örgütlerin zirvelerinde fazla bir beklentim olmaz. Ancak bu seferki G20 zirvesi diğerlerinden biraz daha farklı bir küresel ortamda gerçekleşti. Dünyanın içerisinde bulunduğu ekonomik kriz, bundan kaynaklı güvenlik sorunları gölgesinde gerçekleşen zirve, ileriye dönük en azından mesaj verme niteliğinde önemli duruşlar barındırmaktaydı. Bu tarz zirvelerin yapısal olarak iki temel boyutu vardır. Birincisi; toplantının resmi gündemine dair zirvede konuşulan genel konular. İkincisi ise; liderlerin birbirleriyle yaptığı ikili görüşmeler. Ben genel toplantıdan ziyade bu ikili görüşmelerin daha önemli olduğuna inananlardanım.

Zirvenin genel sonuç bildirgesine baktığımızda, iklim değişikliğine dair temenniler ve bunun için harcanması gereken büyük meblağlar var. Niyet güzel, ama bunları ülkeler hayata geçirmeye kalktığında iyi niyet kâfi gelmiyor. Bu bütçeyi ayırmak kolay değil ve hemen olacak bir şey değil. Ama esas kararlar genel itibariyle Rusya ve Çin’i alakadar eden ve onlara yönelik biraz uyarı biraz da tavsiye niteliğinde kararlardı. Çok sert söylemler olmasını beklemek doğru olmaz. Sonuç bildirgesinin altına Rus ve Çin’in de imza atma gerekliliğini düşündüğümüzde kullanılan üslup iyi niyetli temennilerin ötesine geçemez. Zaten ekonomik krizin, enerji krizinin, gıda krizinin ve dolayısıyla güvenlik krizinin temel sebepleri; Rusya ve Çin. Bu iki ülke; COVID-19 testi pozitif çıkan İspanya lideri Pedro Sanchez’i saymazsak, lider bazlı temsil edilmeyen iki ülkeydi. Sorunun bir parçası olan bu iki büyük güç; kimilerine göre iç sorunlarından, kimlerine göre hukuki meselelerden, kimilerince ise tavır alındığı için lider bazlı katılmamışlardı. Dolayısıyla G20 Liderler Zirvesi’nde tavsiye niteliğindeki kararların veya toplantı esnasındaki paylaşımların bundan sonraki günlerde büyük değişimlerin habercisi olacağını ummak fazla iyimserce olur.

İkili görüşmelere gelindiğinde ise her ülkeye değinirsek konuları anlatmaya sayfalar yetmez. O yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı görüşmelere, basın toplantısına ve konuşmasında üzerinde durduğu bizi alakadar eden konulara değinmeyi daha doğru buluyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan; İsveç’ten F16’lara, tahıl koridorundan göçmenlere, iklim değişikliğinden enerjiye birçok konuya değindi. Konuşmasında çok önem verdiğim ve öne çıkmasını doğru bulduğum birkaç önemli nokta var. Bunlardan ilki; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tahıl krizi, tahıl koridoru, enerji krizi gibi noktalardan bahsederken vurguladığı önemli nokta oldu: “Rusya dışarıda bırakılarak bir çözüme ulaşmak mümkün değildir.” Bu nokta çok önemli. Çünkü başta Amerika Birleşik Devletleri, Batı ittifakı haklı olarak birçok konuda Rusya’yı eleştirip, Rusya’dan krizlerin çözümüne dair müspet adımlar atmasını beklerken, Rusya’yı yok sayamaz. Batı ittifakındaki görüntü; şu anki süreçte Rusya her adımı atsın, biz taviz vermeyelim üslubu ile ilerliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı bu vurgu kanaatimce çok önemli.

“Denizler adeta göçmen mezarlığına döndü” bakışı önemli bir vurgu. Gerek ekonomi gerek güvenlik kaynaklı sebepler dünyada nüfus değişimini hareketlendirdi. İnsanlar bu temel iki sebepten ötürü evlerini bırakıp, başta Avrupa olmak üzere kendilerini daha güvenli ve refah içerisinde hissedecekleri yerlere göç etmeye başladılar. Tabi ki bu göçün ekseriyeti düzensiz ve hukuksuz bir göç. Bu da başta Avrupa olmak üzere birçok ülkede güvenlik tehdidi olarak görülüyor. Ancak bunun çözümü göç etmeyi sınırlarda durdurmak değil, göçü oluşturan temel güvenlik ve ekonomik sebepleri ortadan kaldırmak ile başlar. İşte sorunda bu noktada çıkıyor. Çünkü ister göç meselesi ister gıda güvenliği ister iklim krizi ister enerji krizi isterse de güvenlik krizlerinin önüne geçecek esas nokta ülkelerin G20 gibi toplantılardaki nihai iyimser sonuç bildirgelerinden ziyade, ikili görüşmelerde hep bana hep bana duruşlarından belli noktalardan feragat etmek kabiliyetinden geçer. Daha çok silahı olanın üstünlük kurduğu, daha zengin olanın dediğini yaptırdığı bir diplomasi anlayışı ile çözüme varmak hiç mümkün olamaz.

Artık iklim krizi dünyanın çok ciddi bir meselesi haline geldi. Gıda sorunu ve gıdanın eşitsiz dağılımı açlıkla mücadelenin bir unsuru olmaya başladı. Enerji krizi insanların günlük hayatını etkileyen bir unsur oldu. Artık sınır sorunları insanları yerlerinden göç ettiren büyük bir sebep haline geldi. Dünyanın bugün içerisinde bulunduğu bu sorunları bir ya da birkaç devletin lehine çözmek artık bu sorunları ortadan kaldırmaz. Tüm bu meselelerin yegâne çözümü anlayışlı ve çok kutuplu bölgesel gelişmelere önem veren iş birlikleri silsilesi ile mümkündür.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Trump’a az kala 17 Aralık 2024
Suriye 10 Aralık 2024
Malumun ilamı 19 Kasım 2024
Akılda kalan sorular 12 Kasım 2024
Ruhsuz seçim 24 Ekim 2024
Değişen dünya 15 Ekim 2024