G20 toplantısından beklentiler
G20 ülkeleri her yıl bir ülkede toplanıyor. Bu yıl ki toplantı bugün Hamburg'da başladı. Bundan herkesin haberi var. Ancak bu toplantıda ne konuşulur diye sorsak, halkımızın çoğunun bir iki sözcükle bile olsa bir tümce kuracağından şüpheliyim. Buna rağmen toplantıdan haberdarız. Çünkü özellikle melez demokrasi ile idare edilen ülkelerin liderlerine karşı gösteriler ile Almanya'nın Türkiye Cumhurbaşkanına uyguladığı konuşturmama rezervi yazılı ve görsel medyada öne çıktı.
Aslında bu konular keşke öne çıkarılmasa, çünkü toplantının içeriğine daha çok hakim olanların protestoları daha önemli. Onlar küreselleşmeyi, onun yarattığı eşitsizliği, küresel ısınmayı, nükleer enerjiyi, işsizliği, kadına yönelik ayrımcılığı protesto ediyorlar.
G20'nin liderleri bu protestoları elbette duyuyorlar. Protesto edilen konular toplantının gündeminde de var. Gündemin genel başlıkları şöyle:
- Küresel ekonomi ve finansa piyasalarında istikrar,
- Ticaretin serbestleşmesine yönelik gelişmeler,
- İltica ve göç,
- Kalkınma, bölgesel eşitsizlikler, yardımları, gıda ve beslenme sorunu,
- Sağlık,
- Dijitalleşme,
- Kadınlar, ayrımcılık ve kadına yönelik şiddet,
- İşsizlik ve İstihdam
Bu konuların hiçbirine itiraz etmek mümkün değil, fakat bu sorunlara toplantıda bir çözüm üretilecek mi? Bu soruya olumlu yanıt vermek mümkün değil. Küçük bir örnek, daha toplantı başlamadın ABD Başkanı küresel ısınmaya ilişkin Paris Anlaşmasından ülkesini çektiğini ilan etti. Neye rağmen? Dünyada en fazla emisyon üreten ikinci ülke olmasına rağmen.
Bir başka veri servetin dağılımına ilişkin. Dünya'da bir milyar doların üzerinde serveti olanların dünya nüfusuna oranı binde 7 ve toplam servetin yüzde 45,2'sine sahipler, buna karşın dünya nüfusunun yüzde 71'i, dünya toplam servetinin sadece yüzde 3'üne sahipler (veriler 2015 yılına ait, kaynak: https://inequality.org/facts/ global-inequality/)
Buna benzer verileri çoğaltmak mümkün. Ancak tablo benzer olacaktır. Çünkü küreselleşme son otuz yılda eşitsizlik üretti. Üstelik bu eşitsizlik sadece merkez ülkelerden çevre ülkelere karşı da yapılmadı. Merkez ülkelerin kendisinde de inanılmaz bir eşitsizlik var. Örneğin merkez ülke konumundaki ABD'de 1970'de hanehalkının yüzde 62'si orta sınıf, yüzde 29'zengin sınıf, yüzde 10'da fakir sınıf da yer olurken, 2014 yılına gelindiğinde orta gelir sınıfında olanların toplam hanehalkını içindeki payı yüzde 43'e, fakirlerin payı yüzde 9'a gerilerken, zenginlerin payı yüzde 49'a çıktı. Yani küreselleşmenin baş aktörleri sadece diğer ülkeleri değil, kendi ülke vatandaşlarını da sömürdüler.
Sonuç olarak dünya GSYH'nin yüzde 80'nine sahip G20'lerin bu toplantısından da bir sonuç çıkmaz, çıksa da olması gereken sonuç olmaz. G20'nin görece fakir ülkeleri de bu tabloya ses çıkarmazlar, çünkü onların yöneticileri de oligark üretmekle ve birlikte rantı paylaşmakla meşguller.
Yani liderler, yarın medyanın önüne çıkacak, çok önemli kararlar aldık yönlü demeçlerini ve pozlarını verecekler, bir daha ki toplantıya kadar da pozlarda, sorunlarda baki kalacak.