Futbolun ruhunu değiştiren adam: Johan Cruyff
Geçen hafta bir futbol bilgesini sonsuzluğa uğurladık. Hızı, attığı müthiş çalımları ve golleriyle “Sarı Fare” olarak anılan, 70’li yıllara damgasını vuran Johan Cruyff’u 68 yaşında kanserden kaybettik.
Futbola şüphesiz ki etki eden, oyunculuğuyla akıllarda kalan çok önemli futbolcular var yaşamımızda Pele, Maradona ya da günümüzün Messi’si veya Ronaldo’su gibi. Ama Cruyff çok farklı özellikleriyle sadece akıllarda kalmadı, futbolun gidişatını değiştirdi, ona yön verdi, teorik ve pratik katkılarıyla futbolu daha çok keyif alınır ve izlenir hale getirdi.
Cruyff’u diğer futbolculardan ve futbol adamlarından ayıran en önemli özellik bir futbol devrimcisi olmasıydı. Futbolu ve daha sonraki yıllarda teknik adamlığını müthiş futbol aklı ve zekasıyla birlikte götürmesiydi. Gerçekten de Cruyff diğer futbolcularda çok sık görülmeyen bir futbol aklı, oyun zekası ve bitiriciliğe sahipti.
Futbol onun için gerçekten bir sanattı. Bu sanatın gelişimine de ölünceye kadar önemli katkılar sağladı. Daha ölmeden yaklaşık bir buçuk ay önce 4 Ocak 2016’da futboldaki vizyonunu kendi web sayfasından izleyen ve sevenleriyle paylaşıyordu. “Benim vizyonumda performans: teknik+taktik+eğitim+ finansın toplamından oluşur” diyordu.
Günümüzde bu vizyona dayalı oyun anlayışı, futbol felsefesi olan kaç teknik adam ya da futbolcu var bilemiyorum ama Cruyff son günlerinde bile futbol üzerine, kendi adına kurulan üniversite ve vakıflara bağlı kuruluşlarda konferanslar veriyor ve futbolun içinde bulunduğu sorunlara çözüm yolları bulmaya çalışıyordu.
Her zaman güzel futbolun peşinden koşan bu futbol bilgesinin futbolunu televizyondan da olsa izleme şansı bulmuş şanslı insanlardan birisiyim. Futbolda çoğu ilkler onun zamanında yaşandı. Her zaman futbola farklı bir bakış açısı yakalamaya çalışan ve onu bir sanat olarak gören Cruyff gerçekten de bir futbol virtözüydü. Oyunu okuma ve yönlendirme yeteneği, öldürücü pasları, hızı, tekniği ve gol vuruşlarıyla modern futbolun yer yüzündeki en önemli temsilcisiydi. Oyuncuyken bir orkestra şefi gibi takımını yönetirdi.
Cruyff’u bakın öğrencisi ve kendi deyimiyle “saha içindeki generali” olarak gördüğü, bugünün en başarılı teknik adamlarından Pep Guardiola nasıl anlatıyor. “Cruyff bir katedral inşa etti ve biz sadece onu yeniliyoruz”. Bu söz Cruyff’un futbolda nasıl bir yer ve öneme sahip olduğunu ortaya koyması bakımından çok önemli.
Cruyff’un oyun anlayışında tüm takım birlikte hareket eder. Oyun içinde, futbolcular sürekli yer değiştirir. Tüm futbolcular her yerde oynayabilecek bir yetenek ve yetkinliğe sahiptir. Bu nedenle numaraların onun oyun anlayışında çok fazla bir önemi yoktur. Kendisi de yine bu anlayışla oyunu oynardı. Belirli bir mevkiide oynamazdı. Bazen onu bir oyun kurucu olarak görebildiğiniz gibi, takım sıkışınca amansız bir golcüye dönüşür, rakip takım sert defans yaptığında da rakip defansın kilidini açan anahtar bir kanat oyuncuya dönüşürdü. Teknik adamlığında da Rinus Michels'in bu felsefesini hep uyguladı.
Cruyff göze hoş gelen futbolundaki yaratıcılığını hep veciz laflarla ifade etmekten hoşlanırdı. Örneğin, çoğu futbol adamının oyuncularına ilk olarak öğretmeye çalıştıkları en önemli cümle ona aittir. “Futbol basit bir oyundur ama onu basit oynamak zordur”.
Bugünün Barcelona'sının başına geldiğinde, uzun mücadeleler sonunda Barcelona’da oyuncu gelişimine katkı sağlayacak ve alt yapıdan oyuncu yetiştirmeye yönelik akademi “La Masia”yı o kurdurdu. Bu akademiden daha sonra Messi, Iniesta, Xavi, Pique, Puyol gibi efsanelerin yanı sıra, Pep Guardiola gibi teknik direktörler de çıktı.
Cruyff’un futbola en büyük katkısı, 70’li yıllarda Rinus Michels ile birlikte “total futbol”u hediye etmesiydi. Michels'in total futbol felsefesini oyuncuyken sahada, teknik adamken kenarda en iyi uygulayan yorumcusuydu. Barcelona’nın bugün oynadığı pasa ve sürekli alan değiştirmeye dayalı futbol anlayışı “tiki-taka”nın kökenlerini de bu felsefe oluşturuyor. Avrupa’nın hiç beklemediği ve bir süre önlemini alamadıkları bu futbol anlayışı, o yılların ifadesiyle Türkçe’ye “Toplu hücum, toplu müdafaa” olarak çevrilmişti. Bu oyun anlayışıyla 1970-73 arası Ajax ile üç yıl üst üste Şampiyon Kulüpler Kupası’nı müzelerine götüren Michels- Cruyff ikilisi, bize bambaşka bir futbol izlettiler...
Sıradışı bir futbol zekası ve yeteneğine sahip Cruyff, oynadığı dönemde de olağanüstü bir futbolcuydu. Oynadığı takımları yenmek neredeyse imkansızdı. Oyuncuyken, Ajax ve Barcelona'da 3 Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası şampiyonluğu, 9 Hollanda Ligi şampiyonluğu, 6 Hollanda Kupası, 1 La Ligi şampiyonluğu, 1 İspanya Kral Kupası kazandı.
Müthiş futbolculuğunun yanı sıra, teknik direktörlük yaptığı dönemde de başında olduğu takımlarla ve özellikle de Barcelona ile çok önemli başarılar kazandı. Üç sezon başında bulunduğu Ajax ve sekiz sezon başında bulunduğu Barcelona ile 1 Avrupa Süper Kupası, 1 Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası şampiyonluğu, 2 Avrupa Kupa Galipleri Kupası, 4 La Liga şampiyonluğu, 1 İspanya Kral Kupası ve 2 Hollanda Kupası şampiyonluğu kazandı.
Lig’de ve Avrupa’da teknik adam olarak olağanüstü başarılara ulaşan Cruyff, rüya takım Barcelona’nın temellerini o günlerde attı.
“La Masia” sayesinde Avrupa’nın önemli kulüplerinin, yıldızlara para saçan kulüpler olmasından daha çok alt yapıya yatırım yapan, yıldız yetiştiren bir yapıya yönelmelerinde bir ekol; gelişmekte olan ülke futbolları için de kendi yıldızlarını yetiştiren bir rol model oldu.
Kariyerinde futbolcu olarak baktığımızda da Cruyff döneminin en iyi futbolcusuydu. Bunu aldığı ödüllerle kanıtladı. 70'lerde onun kadar ödül alan bir futbolcu yoktu. 1971, 1973 ve 1974 yıllarında Ballon d'Or ödülünü kazanarak, Avrupa'da 3 kez en iyi futbolcu seçildi.
"Cruyff dönüşü" literatüre geçti. Paslaşarak penaltıyı ilk deneyen oyunculardan birisiydi. 1982'de arkadaşına pas vererek kullandığı penaltı, daha sonra "Cruyff penaltısı" olarak adlandırıldı.
24 Mart 2016'da kaybettiğimiz Johan Cruyff gelmiş geçmiş en iyi futbolcularla kıyaslanabilir tabi ki, ancak, Cruyff'un diğer efsane oyunculardan farkı, oyunculuğunda futbola sağladığı pratik katkıların dışında, bir teknik adam olarak futbolun seyrini değiştirecek entelektüel katkısı ve bunları uygulayabilme olanağı bulmasıydı.
Kısacası, futbolun ruhunu değiştiren bir futbol bilgesiydi o. Toprağı bol olsun...