Futbolun endüstriyel gelişiminde finansal aşama (II)

Tuğrul AKŞAR
Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR [email protected]

Geçen hafta futbolun bir oyundan endüstriye nasıl evrildiğini ve nasıl bir strüktürel gelişim ve değişim yaşadığını sizlerle detayıyla paylaşmıştık. Bu hafta da, yine aynı başlık altında ama finansal futbolun rekabeti nasıl bozduğunu anlatmaya çalışacağım. 

Futbolun finansallaşması, rekabeti bozuyor!

Futbolun 1990’lı yıllarla başlayan endüstriyel transformasyon süreci, 2000’lerden itibaren daha farklı bir aşamaya ulaştı. Bu süreçte teknolojinin tamamen televizyon ve internet emrine girmesiyle, kulüplerin kendi faaliyetlerinden yarattığı gelirlerin dışında (başta sponsorluk, halka arz, medya, maç günü gibi futbol gelirleri olmak üzere), çoğu gelirlerinde geometrik artışlar yaşandı. Futbolun yarattığı yıllık parasal gelirin Bu artışlar bir süre sonra bazı liglerde aşırı gelir yoğunlaşması ve buna bağlı servet birikimlerine neden oldu. Başta naklen yayın gelirleri olmak üzere gelirlerdeki sıra dışı artışlar, kulüplerin bütçelerinin büyümesine olanak sağladı. Bu değişim süreci aynı zamanda rekabetin de yeniden yapılandırıldığı bir dönem…

Bu dönemde eşitler arasındaki rekabetin yerini, eşit olmayanlar arasındaki haksız rekabet alıyor. Dengeden uzaklaşan rekabet, büyükler (merkez lig ve takımlar) lehine, çevre lig (küçük lig ve takımların) aleyhine yeniden kuruldu. Dengesiz ve haksız rekabet kendisini sadece yeşil sahalarda değil, aynı zamanda ekonomik ve finansal olarak ta somutladı. 

Avrupa futbolunun 1996-2014 dönemi arasındaki parasal gelirlerine ilişkin (Deloitte’un bugüne kadar düzenlemiş olduğu raporlardan derleyerek) oluşturduğumuz aşağıdaki tablo bize, 5 büyük ligde ve diğer 49 ülke liglerinde parasal gelirin nasıl geliştiğini açıkça gösteriyor. 


cats-034.jpg

Yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere, 1996-2014 arası 5 büyük ligdeki parasal gelirler, %366 artarak, 2.4 milyar eurodan 11.3 milyar euroya ulaşmıştır. Bu süreçte 5 büyük ligin toplam futbol pastasından aldığı pay %64.64 iken, diğer Avrupalı ülke liglerinin payı %35.34’tü. Süreç içinde merkez liglerin payı %56.78’e kadar gerilerken, toplam futbol pastasından aldıkları nominal tutar %366 artarak 11.3 milyar euroya ulaştı. Buna karşın çevre liglerin payı ise %35.34’ten %43.22’ye artarak, pastadan aldıkları nominal tutar %548 artışla, 8.6 milyar euroya yükselmiştir. Bu dönemde %469’luk bir büyümeyle gelirlerini en fazla artıran lig olarak İngiliz Premier Lig olmuştur. 

Kazanılmamış gelirlerin harcanması kulüpleri sıkıntıya sokuyor!

Futbolun gelirlerindeki geometrik artış, futbolun paradoksal yapısını da harekete geçirdi. Kutlu Merih’in futbol literatürüne armağan ettiği, ‘”Gelirler arttıkça, giderler ve buna bağlı olarak zararlar artar” paradoksu, diyalektik olarak kulüpler için çalışmaya başladı.1 Bir yandan aşırı gelir artışı, kulüplerde servet birikimlerini hızlandırırken, diğer taraftan paradoksun etkisiyle kulüplerin artan harcamaları, gelirler ve giderler arasındaki dengesizliğin negatifleşmesine neden oldu. Aslında, kulüplerin bu dönemde gelir-gider dengelerinin bozulmasının temel nedenlerinden birisi ve belki de en önemlisi, kazanılmamış gelirlerin harcanmaya başlanmasıdır. Özellikle, kulüplerin beş-on yıl, hatta onbeş yıla kadar ulaşan, başta stat gelirleri olmak üzere ileride doğacak gelirlerini devir ve temlik etmek suretiyle finansmana yöneldikleri bu dönem, finansal futbol döneminin en ayırt edici özelliklerinden birisidir.

Finansal aşama, borç ekonomisini doğurmuştur

Kulübün geleceğini ipotek altına alan ve hareket esnekliğini azaltan bu harcama yöntemi, çoğu kulübün zaman içinde çok ciddi finansal sıkıntı içine girmesini de beraberinde getirmiştir. Finansal sıkıntı, kulübü borç ekonomisinin kucağına itmiş, bir süre sonra da bu sarmaldan kurtulamayan kulüp ekonomisi finansal dar boğaza girmiştir. Kısacası, borç ekonomisi futbolu finansallaştırırken, kulüplerin de krize girmesine de neden olmuştur. 

Kazanılmamış geliri, finansal gelir yaratma olarak ta değerlendirebiliriz. Finansallaşan futbol ekonomisi bugün sahip olduğu her türlü enstrüman ile kulüplere finansal yaratabilme olanağı sunmaktadır. Ancak, bu süreçte kazanılmamış gelirlerin harcanması, kazanılmış gelirler üzerinde de bir baskı yaratmaya başlamıştır. Buna bağlı olarak, özellikle oyuncuların bonservis bedelleri ile kulüplerin değerlerinde önemli köpükler oluşmuş; bu durum doğal olarak, kulüplerin temel finansal ve iktisadi dengelerinin bozulmasına neden olmuştur. 

Finansal aşama, kulüplerin risklerini artırmıştır

Kısacası, aşırı gelir artışı ve buna bağlı servet birikiminin sağlandığı endüstriyel ve finansal aşama, aynı zamanda kulüpler için finansal, yönetsel ve sportif risklerin de arttığı bir dönemdir. Nitekim, UEFA getirdiği Finansal Fair Play uygulamasıyla bu riskleri minimize etmeye çalışmaktadır. 

Öyle bir noktaya gelindi ki, giderlerdeki artış, kontrol edilebilir olmaktan çıktı. Finansal sıkıntılar ve darboğazlar oluşmaya başladı. Bu süreçte kulüpler adeta, birer ekonomik örgüte dönüştüler. Sahip oldukları yüksek bütçelerle, futbol pastasını daha da büyütüp rekabetin yapısını değiştirdiler. Bu süreçte yeterli servet birikimine ulaşan kulüpler, sportif ve mali anlamda kendi lehlerine haksız rekabet üstünlüklerine ulaştılar. Nitekim, finansallaşma sürecinde bu liglerde bazı takımlarda (örneğin; Almanya'da Bayern Münih, İngiltere'de Chelsea, Manchester City, Manchester United, İspanya'da Real Madrid ve Barcelona, Fransa'da Paris Saint Germain, İtalya'da Inter ve Milan gibi kulüplerde) yaşanan servet yoğunlaşması/artışı, bu kulüplere iktisadi, mali ve sportif rekabet üstünlüğü getirdi.

***
(1) Tuğrul Akşar- Kutlu Merih, Futbol Ekonomisi, Literatür yay., Birinci Basım Haziran 2006, İstanbul, sh. 243.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar