Futbolun başına bela menajerlik sistemi
Futbolun daha parasallaşıp endüstriyel döneme evrilmediği dönemlerde, yani 1990'lı yıllardan önce futbol yaşantımızda menajerlik kavramıyla çok karşılaşmamıştık. Çoğu futbolcu menajer olarak ya babasını ya da avukatını kullanıyordu bu dönemde. Futbolcu haklarının kulüpler karşısında korunup kollanması, kontratların yapılması ve transfer kuralları hakkında futbolcuların yeterli bilgi ve birikimi yoktu. Aslında böyle bir sistem ve gelenek daha futbolda henüz filizlenmemişti ki, 1995'te futbolda yeni bir çığır açacak Bosman Kuralları'nın uygulanmaya başlanmasına kadar.
FIFA'ya göre 2000'li yılların başında sadece 33 futbolcu menajeri vardı ve bunların çoğu da bu işi FIFA lisansı almadan yapmaktaydılar. Bugün FIFA lisansıyla menajerlik yapanların sayısı altı bine ulaşmış durumda.
Günümüz futbolunda menajerlik sistemi gerekli ama...
Şüphesiz ki, bugün futbolcuların transfer dönemlerinde her türlü yasal ve finansal haklarının kulüplere karşı korunması ya da kulüp çıkarlarının futbolculara karşı savulması ve kollanmasında düzgün ve denetlenebilen bir menajerlik sistemine ihtiyacımız var. Sektörün milyar eurolara ulaşan büyüklüğü böylesi bir kurumu zorunlu hale getiriyor.
Ne var ki, bu sistemsel zorunluluk bazı açıkgöz ve kötü niyetli menajerin piyasayı ele geçirmiş olmaları nedeniyle, sisteme yarardan daha çok zarar veriyor günümüzde. Bu olumsuzlukta şüphesiz ki, FIFA'nın bazı düzenlemelerde gecikmiş olması ya da göz yummasının büyük sorumluluğu bulunuyor. Futbolda oyuncu ücret, maaş ve bonservis bedellerinin çok hızlı artmasına karşın, FIFA'nın başta menajerlik sistemi olmak üzere bazı düzenlemelerdeki yetersizlikleri, kötü niyetli menajerlerin piyasaya girmelerine ortam hazırlıyor. Bu durum doğal olarak, futbolcuların ve kulüplerin açık sömürülmelerine olanak sağlıyor.
Kulüpler ve futbolcular sömürülüyor
Futbolcular ve kulüpler üzerinden milyonlarca euro kazanan bu bir avuç menejer, yasalar ve mevzuatlardaki boşlukları iyi kullanarak, bugün menajerlik sistemini daha farklı bir boyuta taşımış durumdalar. Özellikle bazı kulüp sahipleriyle perde arkasında işbirliği yaparak, FIFA kuralları dışına çıkıp büyük paralar kazanabiliyorlar. Bunu yaparken de en çok İrlanda, İzlanda ve Malta gibi ülkelerde kurdukları iç içe geçmiş off shore şirketler aracılığıyla işlerini yürütüyorlar. Bu ülkelerde şirketler kuruyorlar çünkü, kara para aklamak, vergi kaçırmak, ortaklık yapılarını gizlemek, herhangi bir yasal soruşturma ve incelemeye takılmamak için... Örneğin, menajerlik piyasasında en fazla para kazananlardan birisi olan Pini Zahavi, FIFA kurallarını ihlal ederek İngiltere'de bir çok transfere aracılık etmesine ve bazı transferlerde usulsüzlüklerde bulunmasına karşın maalesef bir ceza almamıştır.
Menejerlik pastasını kimler paylaşıyor?
Futbolcu/takım menajeri ve bunlarla işbirliği yapan kulüp başkanı ve teknik adam olarak kimleri görüyoruz bugün? Dünyada menajerlik piyasasını kontrol eden 15 bilemediniz 20 civarında menajer var. Bunların başında da, Portekizli futbolcu menajeri Jorge Mendes, İsrailli Pini Zahavi, ermeni asıllı İngiliz Kia Joorabchian geliyor. Sektörde önemli oyuncu olan bu menajerlerden bir kaçını sizlerle paylaşacak olursam; 100 milyon euro bedelle Tottenham'dan Real Madrid'e transfer olup rekor kıran Galli futbolcu Gareth Bale'in, Ashley Cole Hart'ın ve Darren Bent gibi popüler futbolcuların menajeri olan İngiliz Jonathan Barnett, Harry Redknapp, Roberto Mancini gibi antrenörlerin menajerliğini yapan İngiliz Paul Stretford, Paul Pogba, Zlatan İbrahimoviç, Mario Balotelli'nin menajerliğini yapmakta olan Hollandalı Mino Raiola, Marco Reus, Toni Kroos, Mario Gotze gibi futbolcuların menajeri Alman Volker Struth ve Pep Gouardiola'nın menajerliğini yapan kardeşi Pere Guardiola'yı sayabilirim. Bu menajerlerle işbirliği içinde olan kulüp sahibi ve teknik adam olarak da karşımıza en çok Chelsea'nin sahibi Abramavich, yine perde arkasında yatırımcı olarak görünen bazı Rus ve Amerikalı milyarderler, Arap petrol şeyhleri ile Uzakdoğu'nun yeni dolar zenginleri ve teknik direktör Jose Mourinho çıkıyor.
Bu menajerler sadece oyuncu transferi ile değil, aynı zamanda kulüp alım ve satımlarıyla da ilgileniyorlar. Abramovich'in Chelsea'yi satın alırken, Pini Zahavi- Jorge Mendes ile ne kadar yakın ilişki içinde olduğu bilinen bir gerçek.
Her sözleşmeden minimum yüzde 10 komisyon
Menajerlik şirketleri oyuncuların transfer ücretlerinin %10'unu alıyorlar. Menejerlik şirketi Gestitute, 200'den fazla oyuncunun menajerliğini yapıyor. Mendes en büyük parayı Cristiano Ronaldo üzerinden kazanıyor. Onunla iş ortağı ve onun reklam ve pazarlama haklarına sahip. Yine, Mourinho'nun Chelsea'ye transferine aracılık eden Jorge Mendes. Mourinho'nun Chelsea'ye gelmesinden sonra Chelsea'ye sattığı oyunculardan çok para kazandı. Arkasından menejerliğini yaptığı üç Portekizli oyuncu Tiago, Paulo Ferreira ve Ricardo Carvalho'yu yüksek tutarlara Chelsea'ye sattı. Yine, geçen yıl temsilcisi olduğu Costa Diego Atletico Madrid'ten Chelsea'ye 32 milyon sterlin gibi bir fiyata transfer oldu. Mendes'in sadece 2014 yaz transferlerinde Kolombiyalı James Rodriguez'i Monaco'dan Real Madrid'e 63 milyon euroya, Real Madrid'den Angel Di Maria'yı Manchester City'e 60 milyon sterline, Porto'dan Eliaquim Mangala'yı Manchester City'e 32 milyon sterline transfer etti. Son üç yıl içinde bu transferlerden Mendes'in 100 milyon euroya yakın para kazandığı biliniyor. Tüm bu işlemler doğal olarak off shore şirketler üzerinden gerçekleştiriliyor.
Son Söz
Bugün menajerlik sistemi kulüplerle oyuncuları, yani futbol piyasasında arz ve talebi buluşturan bir misyondan daha farklı bir kulvara yöneldi. Artık, futbolcular menajerlik şirketine bağlı alınıp satılabilen birer metaya dönüştüler. Gelecek hafta bahsedeceğim Üçüncü Parti Mülkiyet Sahipliği esasında kurulan fonlar aracılığıyla futbolcu sahibi fonlar türedi. Bu oluşum ne yazık ki, futbolu da sömürüyor. Bir yandan kulüpler, kendi istemleri dışında çok yüksek paralara oyuncu transferine yönelmek durumunda kalırken, diğer taraftan daha onyedisindeyken fonun emtiası haline gelmiş futbolcular bu fonlar tarafından alınıp satılıyor, emekleri sömürülüyor. Bu bağlamda yazılanları daha detayıyla okumak, anlamak ve yorumlamak istiyorsanız, Ekim 2015'te İsmail Tokalak tarafından müthiş bir kitap yayınlandı. Kitabın adı: Futbol Dünyasında Soygun ve Sömürü. Ataç yayınlarından çıkan bu kitap bugüne kadar, ilgi alanı olarak Türkçe kaynaklar içinde en yetkin, en doyurucu ve en kapsamlı kitaplardan birisi. Bu yazımızda da İsmail Tokalak'ın bu kitabından maksimum yararlandık. Teşekkürler İsmail Tokalak'a, bu soygun ve sömürünün tüm gerçeklerini belge ve detaylarıyla bizlerle paylaştığı için...
Mendes Beşiktaş'la da iş yaptı!
Mendes sahibi olduğu Gestitute şirketi aracılığıyla Türkiye'de de Beşiktaş ile iyi iş yaptı. Mendes, neredeyse Portekizli ve işe yaramayan bir çok Brezilyalı futbolcuyu Beşiktaş'a iyi paralarla sattı. Bunların çoğu Beşiktaş'ta fazla iş yapamadılar. Faydalarından çok zararları oldu. 2010-2012'de Qaresma'yı 7.3 milyon euroya, 201-14'te Hugo Almedia'yı yıllık 2.5 milyon euroya, 20111'de Bebe'yi kiralık olarak, 2011/12'de Sidnei'yi, 2010-12'de senelik 2.5 milyon euroya Simao'yu Beşiktaş'a sattı. Bu ve benzeri transferler kulübü finansal zorluğa soktu.
Futbolcular nasıl sömürülüyor?
Genç futbolculara ve ajansına bağlı diğer futbolculara çok iyi ve adaletli davrandığı söylenen Mendes'in menajerliğini yaptığı futbolcular üzerindeki en büyük sömürü taktiği, onların ileride kazanacakları transfer paralarının belli oranlarda haklarını önceden satın alması...FIFA, futbolcuların transferleri sırasında belli oranda (%5-10) komisyon dışında, futbolcuların bir mal gibi alınıp satılmasını önlemek için, üçüncü şahısların futbolcuların kazançlarını belli oranda satın almasını ve onların üzerilerinde hak sahibi olmalarını yasaklamış olmasına karşın, Jorge Mendes, elinde bulundurduğu büyük kapital gücü ve kontakları sayesinde bu kurala bir şekilde uymayabiliyor ve haksız kazançlarına devam ediyor.