Futbola ve spora yeniçeki düzen gelebilecek mi?
Geçen hafta Türk futbolu ve sporunun yönetsel ve yasal yapılanmasına ilişkin ilginç bir haber gazete manşetlerine düştü. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün talimatıyla harekete geçen Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurumu, düzenlediği raporla Türk sporu ve futbolunun adeta bir röntgenini çekti ve sistemin her yönüyle gözden geçirilmesini önerdi.
Çok ilginç saptama ve önerilerle dolu rapora geçmeden önce yine Türkiye Futbol Federasyonu'nun statüsünün değiştirilmesine ilişkin bir yasa tasarısı üzerinde Meclis'in çalıştığını biliyoruz. Alt komisyonda kabul edilen rapor Meclis Genel Kurulu'ndan geçerse, Türkiye Futbol Federasyonu'nun statüsünde önemli değişiklikler olabilecek. Bu yasa tasarısı üzerinde bazı öneri ve eleştirilerimizle ilerleyen haftalarda durmaya çalışacağız.
Bu hafta Devlet Denetleme Kurumu'nun (DDK) raporunu ele alıp irdeleyeceğiz ve görüşlerimizi sizlerle paylaşacağız.
Önce kısaca raporu bir özetleyelim.
Rapor öz olarak neyi anlatıyor?
Yayınlanan DDK raporunda Türk spor kurumlarında, kesin tanımlara dayanan yeni yapılanma önerilirken; mafyalaşmanın önlenmesi, belediye kulüplerinin siyasi çıkar için kullanılmasının yasaklanması, Japonlar'ın sumosu, İngilizler'in polosu gibi geleneksel Türk sporlarının da olimpik spor haline getirilmesi, özerk federasyonların şeffaflaşması, antrenör ve idarecilerin malvarlıklarının açıklanması, belediyelerin spor kulüpleri kurması ve para vermelerinin yasaklanması istendi.
Raporda özellikle futbolda son aylarda gündeme gelen "kayırma" tartışmalarına dolaylı değinilerek, "Özerk federasyonların; kamuoyunda kamu yararı ve tarafsızlık ilkeleriyle uyuşmadığı yönünde kanaatler uyandıran çeşitli uygulama ve kararlarıyla zaman zaman kulüplerin, federasyonların karar alma ve uygulama süreçlerine müdahale edildiği izlenimi doğuracak şekilde beyan ve girişimlerde bulunmaları da özerkliğin ruhuna uymamaktadır" şeklinde ifadelerin yer almasına karşın; Türkiye için büyük potansiyel vaat eden kış sporlarının durumuna ilişkin herhangi bir saptamada bulunulmaması dikkat çekti.
Ana başlıklarıyla rapor
1.Belediye kulüpleri yasaklansın!
DDK, yerel seçimlerde adayların mitinglerde taktıkları atkılar verdikleri birinci lig vaatleriyle gündeme gelen sporun politikacılar tarafından istismar edilmesi tartışmasına nokta koydu. DDK söz konusu rapor ile belediye ve özel idarelerin tesis yapımı ve amatör sporların ve kulüplerin desteklenmesi dışındaki sportif faaliyetlerinin (doğrudan ve dolaylı olarak amatör ve/veya profesyonel spor kulübü kurmaları, spor müsabakaları düzenlemeleri gibi) engellenmesi ve söz konusu kurumların amatör spor faaliyetlerine ve kulüplere yaptıkları bağış ve yardımların kamuoyuna açıklanması gerektiğini düşünüyor.
Bu konuda seçimlerden önce Ankara Büyükşehir Belediyesi bütçesinden önemli bir meblağın futbol takımlarına aktarılması ve bazı ilçe belediyelerinin açılışlarında dini törenler eşliğinde karate tekvando şampiyonaları gibi yarışmalar düzenlenmesi önemli eleştirilere beraberinde getirmişti.
Belediye ve özel idarelerin sporla ilişkilerinin yeniden yapılanmaya muhtaç olduğunu kaydeden DDK, yerel yönetimlere sadece spor tesisi yapımı, bakımı, işletilmesi, amatör spor faaliyetlerini yürütme ve bu konularda amatör spor kulüplerini destekleme görevlerinin verilmesi gerektiğini belirtiyor. Rapor yine aynı zamanda, "Belediye ve özel idarelerin müsabaka düzenleme yetkilerine son verilmesini; -Belediye ve il özel idarelerinin doğrudan ya da dolaylı şekilde amatör ve/veya profesyonel kulüp kurmalarının yasaklanmasını; belediye ve il özel idarelerinin profesyonel kulüplere doğrudan ya da dolaylı yardım yapmasının engellenmesini; amatör spor faaliyetleri ve kulüplerine belediye ve il özel idarelerinin yaptıkları bağış ve yardımların açıklanmasını ve bu suretle şeffaflığın temin edilmesi gerektiğini; bu konunun kamu tüzel kişiliğine sahip tüm kurum ve kuruluşlarla kamu şirketleri olan belediye şirketleri ve KİT'ler için de geçerli hale getirilmesinin uygun olacağını ifade ediyor.
2.Belediyeler konutların ortasına tribünlü tesis yapmasınlar
Ankara'da başta Altındağ Belediyesi olmak üzere konutların arasına tribünlü plastik çimli sahalar yapılması şehir hayatını olumsuz şekilde engellediğinden vatandaşlar tarafından şikayete konu olmuş; ancak belediye bu yakınmalara duyarsız kalmış ve herhangi bir yanıt vermemişti. Cumhurbaşkanlığı DDK raporunda bu tip tartışmalar için ise, "Spor tesisi yapılması ve işletilmesinin teşvik edilmesi, spor tesislerine tahsis edilecek yerlerin tespitinde il veya ilçe danışma kuruluyla Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün görüş ve teklifinin esas alınması ve belediyelerin imar planlarında objektif kriterlere göre spor tesislerine yer verilip verilmediğinin il müdürlükleri vasıtasıyla kontrol edilmesi gerekmektedir" deniliyor.
3.Yolsuzluk, şiddet, şike, dopingle mücadele edilsin!
Cumhurbaşkanlığı DDK, federasyonların gelir-gider tabloları, bilançolar ve yıllık faaliyetlerini esas alan mali tablolarının kamuoyuna duyurulmasını isterken şu önerilerde de bulundu: "Federasyonların başkan, yönetim ve denetim kurulu üyeleri, diğer çalışanlarıyla ücretle görevlendirilen hakem ve antrenör gibi görevlilerin, ayrıca profesyonel spor dallarında, kulüp yöneticileri, sporcular, hakemler, teknik direktörler ve antrenörlerin mal bildiriminde bulunmalarının sağlanması, Federasyonların başkan, yönetim ve denetim kurulu üyeleriyle çalışanlarının Kamu Etik Kurulu'nun görev kapsamına alınması.
Aslında raporun en önemli konularından birisi olarak karşımıza çıkan bu bölüm üzerine biz Doç. Dr. Kutlu Merih ile sürekli olarak uyarılar yapıyor, buna ilişkin taleplerimizi dile getiriyorduk. Özellikle kulüplerde ve federasyonda kurumsal yönetişimi egemen kılabilmenin yolu buradan geçiyor. Zaman zaman TFF kendi mali tablolarını web sitesinde kısa sürelerle de olsa yayınlıyor. Ancak bunun kısa süreli değil, kendi web sitelerinde bir finansal bölüm açarak orada data olarak tutulması sağlanmalı. Sadece TFF'nin değil, aynı zamanda tüm kulüplerin de finansalları bu sitede veri olarak yer almalı.
Özellikle futbolda yolsuzluğun önüne geçebilmek için bu uygulamanın acilen hayata geçirilmesi sağlanmalı. Tüm hesapların şeffaf ve hesap verilebilir konuma getirilmesi yasal olarak düzenlenmelidir. Bu konuya ilişkin biz yazdığımız makale ve futbol yönetimi isimli kitabımızda detaylıca durmuş; bunun kurumsal yönetim ve yönetişim açısından bir zorunluluk olduğunu belirtmiştik.
Bu konuda Meclis Araştırma Komisyonu'nunca 2005 yılında "Türk sporunda şiddet, şike, rüşvet ve haksız rekabet iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi" başlıklı bir önerge ile adı geçen konuların araştırmış ve bunun sonucunda çok önemli bir rapor da ortaya çıkmıştı.
Anılan rapor, " 2002-2003 sezonu Türkiye 1. Süper Ligi'nin son haftalarında oynanan müsabakalar Türk spor kamuoyunda, ilgili kulüp ve kurumlarda alınan sonuçlar ve oynanan futbol itibariyle şüphe uyandırmıştır. Nitekim son haftalarda oynanan müsabaka neticeleri özellikle küme düşmesi muhtemel takımların aldıkları ilginç sonuçlar ve bunun yanında oynanan futbol şüpheleri haklı çıkarmış bulunmaktadır…
Ayrıca son zamanlarda özellikle futbol karşılaşmalarında, seyirciler arasında ve organize olduğu izlenimi veren olaylar yaşanmaktadır. Tribün terörü olarak tanımlanan bu olayların önüne geçilmezse, çok büyük ve üzücü sonuçlarla karşılaşılabileceği" vurgulanarak; sunulan nedenlerle, son beş yıldaki Süper Lig karşılaşmalarında şike yapılıp yapılmadığı, bu alanda mafyalaşmanın olup olmadığı ve Futbol Federasyonu ile Merkez Hakem Kurulu'nun bu iddialar karşısındaki yeri ve tutumu ile son beş yılda her iki kurulda görev yapan başkan ve üyelerin malvarlıklarının araştırılması ve tribünlerde meydana gelen olayların nedenleri ile alınması gereken önlemlerin tespiti için Anayasanın 98 inci ve içtüzüğün 104 üncü maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılması talep edilmişti. Belirtilen konulara ilişkin soruşturma da açılmış, konunun uzmanı bir çok kimse konuya ilişkin dinlenmiş, ancak çok da önemli bir sonuç çıkmamıştı.
4.Kanunsuz yapılanmaların (mafya, terör örgütleri, çıkar grupları vb.) sportif faaliyetlerden uzak tutulması ve bunlarla bilinçli bir şekilde mücadele edilmesi.
Kanunsuz yapılanmaların sportif faaliyetlerden uzak tutulması ve bunlarla bilinçli bir şekilde mücadele edilmesi, Sporda doping, yolsuzluk ve şikeyle etkin bir mücadele sürdürülmesi, şiddetin önlenmesine yönelik projeler üretilmesi ve uygulanması gerektiği değerlendirmektedir."
2005 yılında düzenlenen Meclis araştırma raporunda da konuya ilişkin, "…Son yıllarda, Türk sporu önemli bir aşama yaparak özellikle futbol takımlarımız ve Milli Takımımız, uluslararası karşılaşmalarda ve organizasyonlarda, hepimizin göğsünü kabartan, başarılı sonuçlar almaktadır. Ancak, bir süreden beri, bazı yazılı ve görsel basında yer alan ve kamuoyunu rahatsız eden şike haberleri ve itiraflar, bu başarıları gölgelemekle kalmayıp, genel olarak Türk sporunu zan altında bırakmaktadır. Esasen, futbolumuzu kemiren şike iddiaları yeni olmayıp, her Süper Lig'in sonunda ve özellikle de, son maçlarda gündeme gelmekte ve hatta bu alanda mafyalaşmanın olduğu, yıllardan beri ileri sürülmektedir." İfadeleri kullanılmış ve devamla "Öyle ki, mafyalaşmanın, bu iddiaları araştırmak ve sorumlularını tespit ederek, gereğini yapmakla görevli Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Kurulu'nu da etkisi altına aldığı ve hatta bu kurumlara da el attığı iddiaları yaygındır. Bütün bunlar, futbolumuzu ve genel olarak ta Türk sporunu kirleten gelişmelerdir ve üzücüdür. Dolayısıyla, yüce Meclis bu iddiaları araştırarak, doğru olup olmadığını ve doğru ise sorumlularını tespit ederek, kamuoyunu tatmin etmeli ve Türk futbolunu bu ayıptan arındırmalıdır" ifadesinde bulunulmuştu.
5.Japonların Sumo'su, İngilizler'in Polo'su var; Türkler'in atlı ciriti ve yağlı güreşi niye yok?
DDK raporunda topluma spor bilincinin kazandırılması istenirken şöyle deniliyor. "Geleneksel ve milli kültürümüzü yansıtan spor dallarının ulusal ve uluslararası düzeyde bilinirliğinin sağlanarak Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından tanınan spor dalları (örneğin sumo, polo gibi) arasında yer alabilmeleri konusunda özel önem verilmesi gibi hususlar başta olmak üzere sporun tabana yaygınlaştırılmasına ilişkin gerekli tedbirlerin alınması amaç dışı faaliyet gösteren spor kulüplerinin tespit edilerek spor adını kullanmalarının engellenmesi gibi hususlar göz önüne alınarak, spor kulüplerinin sorunlarına çözüm getirilmesi ve kulüp sayısının artırılması gerektiği düşünülmektedir" deniliyor.
Raporda herhangi bir geleneksel Türk sporu ismi geçmezken, başta Turgay Renklikurt olmak üzere birçok spor adamının amatör sporda patlama potansiyeli gördükleri "kış sporlarına" ve içinde bulunduğu sorunlara ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmaması ise ilginç bir eksiklik olarak karşımıza çıkıyor.
6.Federasyon Başkanları'na en fazla iki dönem
DDK, "Özerk spor federasyon başkan ve yönetim kurulu üyelerinin görev sürelerinin üst üste iki dönemi geçmeyecek şekilde sınırlandırılması, federasyon denetleme kurullarının denetimin gerektirdiği bağımsızlık ve tarafsızlığı sağlayacak idari ve mali özerkliğe uygun bir yapıya kavuşturulması, genel müdürlük ile federasyonlardaki kurullara yapılan atama, seçim ve görevlendirmelerde çeşitli kanunlardaki sınırlama ve yasaklamalara uygun hareket edilmesi ve yapılan hatalı işlemlerin düzeltilmesi, spor kulüplerinin düzenli olarak denetlenmesi gerekmektedir" önerilerinde bulundu.
7.Federasyonların tarafsızlığı sağlansın
DDK raporunda son aylardaki "federasyonlar tarafsız değil" tartışmalarıyla ilgili bir pasaj da yer alıyor. Raporda, "Federasyonların özerkliği, devlet organları yanı sıra kendisini oluşturan kulüplerin ya da faaliyet alanındaki diğer baskı gruplarının etkilerinden uzak, kamu yararı doğrultusunda, bağımsız/tarafsız bir yönetim anlayışının uygulanmasıyla sağlanır. Bu itibarla özerk federasyonların, kamuoyunda kamu yararı ve tarafsızlık ilkeleriyle uyuşmadığı yönünde kanaatler uyandıran çeşitli uygulama ve kararlarıyla zaman zaman kulüplerin, federasyonların karar alma ve uygulama süreçlerine müdahale edildiği izlenimi doğuracak şekilde beyan ve girişimlerde bulunmaları da özerkliğin ruhuna uymamaktadır" saptaması yapılıyor.
DDK, federasyonların özerklikle merkezi idarenin etki ve yönlendirmesinden kurtulduklarını, kuralları kendilerinin koyduğunu belirterek, "Ancak gerek kendi uygulamaları gerekse kulüplerin tutum ve beyanlarından dolayı, özerkliğin gerekleri tam anlamıyla tesis edilememiştir. Bu nedenle idari ve mali özerkliğin sağlanmasında gerek federasyonlarca gerek federasyon oluşturan tüm unsurlarca gerekli çaba ve davranışın gösterilmesi gerektiği düşünülmektedir" görüşünü savunuyor.
8.Federasyonların sayısı azaltılsın
Raporda, federasyonların denetimlerinde saptanan eksiklik ve hataların giderilmesi gerektiği belirtilirken, "Federasyon sayılarının gözden geçirilmesi, özerk spor federasyonlarına devlet katkısının asgari düzeyde ve proje bazlı olarak sürdürülmesi, kendi gelirleriyle giderlerini karşılayamayan özerk spor federasyonlarının "özerklik' statüsünün yeniden değerlendirilmesi" önerisi getiriliyor.
9.Ücretlere dikkat
DDK, sponsorların yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerine ilişkin bilgileri Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'ne göndermelerini, genel müdürlükte nitelikli personel sayısının artırılmasını, genel müdürlüğün kendi ihtiyacı dışında antrenör istihdam ederek özerk federasyonların antrenör ihtiyacını karşılaması uygulamasına son verilmesini de istiyor. Özerk federasyonlarda Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü personelinin görevlendirilmesine ilişkin uygulamaya son verilmesini öneren DDK, "Özerk spor federasyonlarında istihdam edilen personel ile başkan ve kurul üyelerine verilmesi düşünülen mali haklar ve spor hizmetlerinde görevlendirileceklere ödenecek ücretler, özlük hakları ve harcırahların "kaynakların verimli kullanılması' ve "ücrette adalet' ilkeleri göz önünde bulundurularak düzenlenmesi gerektiği"ni ortaya koyuyor.
DDK'nın esas üzerinde durması gereken konu özellikle futbol, basketbol gibi profesyonel spor dallarında yer alan kulüplerin oyuncularının ücretlerine ilişkin gerekli düzenlemeler olmalıydı. Çünkü özellikle profesyonel futbol liginde, bir ücret tavanı ve kulüplerin işletme giderlerine yönelik bir sınırlama söz konusu olmadığı için, kulüpler arasında çok önemli haksız rekabet oluşuyor. Bunun kaçınılmaz sonucu ise iktisadi, mali ve sportif yönden kulüpler arasında derin uçurumlar oluşuyor. Bunun pratiğe yansıması ise daha düşük kaliteli futbol ve dengesiz rekabet oluyor.
10.Özerk spor federasyon statülerinin yeniden değerlendirilmesi
Federasyonların özerkleştirilmesinin Türk sporu için olumlu bir gelişme olduğu belirtilen raporda, Ancak, gelinen aşama itibarıyla özerkleşmeyle ilgili beklenti ve amaçların tam anlamıyla karşılanabilmesi için özerk spor federasyon statüsünün yeniden değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir" deniliyor ve şöyle devam ediliyor: "Hukuki statülerindeki belirsizlik yanında, özerkliğin tanımından teşkilat yapılarına kadar, seçim ve temsil sistemlerinden, mali yapı ve denetim sistemlerine kadar önemli bir dizi yapısal sorunlar yaşanan ve sonuç itibarıyla merkeziyetçi bir yapı ortaya çıkaran özerk spor federasyonları uygulaması yeniden gözden geçirilmelidir.
Özerk federasyonların kamu tüzel kişisi mi özel tüzel kişi mi oldukları tartışmalıdır. Özerk federasyonlar merkeziyetçi yapılara dönüşmüştür. Başarılı olamayan yönetimlerin tekrar seçildiği, hesap verilebilirliğin sağlanamadığı ve Devletten sağlanan idari ve mali özerkliğe rağmen kendi içinde ve üyelerine karşı özerkliğin korunamadığı yapılar haline gelmiştir. Zayıf ve doğrudan merkez teşkilatının emir komutasında hareket eden il temsilcilikleri yöntemi oluşturulmuştur. Özerk federasyon genel kurullarında ise herhangi bir yasal temsil tekeli bulunmayan çeşitli dernek ve örgüt temsilcilerine yer verilerek katılımcılık sağlanmaya çalışılmıştır. Böylece spor yönetiminin derinlik kazanması hususu gerçekleştirilememiş, sporun tüm taraflarının temsil yetkisine sahip alt birlik ve dernekler çatısı altında örgütlenmesi sağlanamamış, demokratik ilkeler, katılımcılık ve belirlenen politikayla hedefler doğrultusunda kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde elde edilmesi ve kullanılması ile hesap verebilirliğin sağlanması gibi amaçlar gerçekleştirilememiştir.
Tüm bu yaşanan hususların temelinde ise katılımcılığı ve hesap verilebilirliği sağlayan demokratik ve özerk bir örgütlenme modelinin benimsenmemiş olması yatmaktadır. Özerk federasyonların kendine özgü bir şekilde yapılandırılması, ancak Anayasa'da buna ilişkin değişiklik yapılmasıyla mümkün olacaktır" değerlendirmesi gerçekten ilginç ve son derece doğru…
11.Milli maçlar TRT'de yayınlansın
DDK raporunda milli maçların sadece TRT tarafından yayınlanması ve yayın hakkının bedelsiz verilmesi isteniyor.
Ayrıca, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün daha çok "spor" alanına odaklandığı, "gençlik hizmetleri" için yeni bir yaklaşım ve organizasyona gerek bulunduğu belirtilerek, "Katılımcı demokrasi kültürünün geliştirilmesine yönelik olarak daha çok gencin" yetiştirilmesi için "Özerk Gençlik Faaliyetleri Federasyonu"nun kurulması öneriliyor.
Sonuç;
Raporun belirttiği konulara ilişkin başta bu sütunlar olmak üzere 2005 tarihli "Endüstriyel Futbol" isimli kitabımızdan başlayarak, "Futbol Ekonomisi" ve özellikle 2008 tarihinde Doç. Dr. Kutlu Merih ile birlikte yayınladığımız "Futbol Yönetimi" kitabımızın çoğu yerinde değinmiş, sorunların tespitine çalışmış ve bunlara ilişkin alternatifler sunmuştuk. Aslında bunların yapılması bizler için bir özlemdi, fakat doğrusu da buydu. Bunlar yapılmalı, araştırılmalı, soruşturulmalı, Türk Spor yapılanması, özellikle de çok ilgi uyandıran ve yıllık 600 milyon Euro'ya yakın bir gelir yaratan futbol yeniden alt ve üstyapı olarak yeniden yapılandırılmalıydı.
Türk futbol üst yapılanmasından hareketle, en son yayımladığımız Futbol Yönetimi isimli kitabımızda ve Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi'nin (FESAM) Kutlu Merih ile birlikte önerdiğimiz üstyapı modelinde yer alan çoğu konuya bu raporda değinilmeye çalışılmış… Bunları son derece olumlu karşılıyoruz. Bununla beraber, bu rapor düzenlenirken, konunun uzmanlarıyla görüşülebilir, daha detaylı ve içerikli bir rapor düzenlenebilirdi diye düşünüyoruz.
Bu bağlamda bu raporu son derece önemsiyorum. Ancak bazı konularda birkaç da katkı yapmak istiyorum.
1.Özellikle sporun finansal yönlerinin denetimine ilişkin çok somut vurgular yapılmamakla birlikte, bu saptamalar ve önerileri ciddiye almalıyız. Devlet tarafından kaleme alınan en ciddi raporlardan birisi olarak karşımıza çıkan DDK raporunda şu konularda daha derinleşilebilir ve somut çözüm önerileri de getirilebilinirdi.
- Bugün başta futbol kulüplerimiz olmak üzere örgütlenme modeli olarak yaşamını devam ettiren dernek yapılanması sorgulanmalı; özellikle çalışmayan "ibra" müessesi nedeniyle dernek yapılanmasının neden olduğu olumsuzluklar üzerinde durulmalıydı. Bu kapsamda bazı futbol kulüplerine haksız ayrıcalık sağlayan "kamu yararına dernek" statüsüne son verecek öneriler getirilmeliydi.
- Futbol kulüplerimizde özellikle finansal yapıya ilişkin somut ve detay analizler yapılmalı, haksız rekabeti minimize edecek, bir finansal model önerilmeliydi. Bu bağlamda tüm kulüplerimiz için başta TFF olmak üzere kurumsal yönetişim tabanlı bir yapılanmaya yönlendirilmeliydi.
- Tüm spor kulüpleri özellikle futbolun gelir ve giderlerini denetleyecek, bağımsız bir spor Sayıştay'ı kurulması önerisi üzerinde durulmalıydı. (Bu konuda bkz. Futbol Yönetimi isimli kitabımız)
2.Kurumsal yönetim ve yönetişimin, profesyonel spor kulüplerinde egemen bir örgüt modeli haline getirilebilmesi için somut öneriler ve yasal düzenlemeler önerilmeliydi.
3.Yine Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi (FESAM) uzmanı Osman Kaya'nın eğitim ve toplumsal bazlı yaklaştığı şiddet ve holiganizme karşı çok değerli önerilerinin de rapora olumlu katkılar sağlayacağını düşünüyorum.
4.Özellikle Dr. Cüneyt SEZGİN'in üzerinde çalıştığı; profesyonel futbol kulüplerinde risk yönetimini sağlayacak yapının, kulüplere egemen kılınması genel finansal yönetim ve kontrol ile daha baştan bazı risklerin elimine edilebilmesi, Türk futboluna artı katkılar sağlayacaktır.
Türk sporuna bir açılım getirmeye çalışan bu rapor, sadece bir rapor olarak kalmamalı. Mutlaka saptanan olumsuzluk, eksiklik ve aksaklıklara karşı Cumhurbaşkanı yasal, yönetsel, iktisadi ve mali önlemler alınması konusundaki ısrarını sürdürmelidir.