Futbol yasaların üzerinde olabilir mi?

Tuğrul AKŞAR
Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR taksar@gmail.com

Bilindiği üzere Türkiye Futbol Federasyonu'nun (TFF) 6 Ekim 2009 tarihinde almış olduğu bir karar ile Ankaraspor bir alt lige düşürülmüş ve TFF almış olduğu bu kararı  "Kulüplerin ve TFF kapsamındaki birliklerin yapısına ve tesciline ilişkin esaslar ile TFF Statüsü'nün 18/3. ve 76/6. maddelerinde belirlenmiş olan "Hiçbir gerçek veya tüzel kişinin herhangi bir müsabaka ya da turnuvanın dürüstlüğünü herhangi bir biçimde zedeleyecek şekilde birden fazla kulübü yönetemeyecekleri veya kontrollerini elinde bulunduramayacakları" hükmüne bağlayarak gerekçelendirmişti. .

Geçmişte de Avrupa'da aynı gruba ait AEK ve Slavia Prag futbol kulüpleri  de benzer bir olaya neden olmuşlardı. Bu davada da yine konu Türkiye Futbol Federasyonu'nun aldığı karar çerçevesinde gelişmiş, mülkiyeti ENIC gruba ait iki takımdan Slavia Prag küme düşürülmüştü.

Biz de bunun üzerine bu sütunlarda  konuya ilişkin 19 Eylül 2009'da değerli akademisyen Doç. Dr. Kutlu Merih ile yaptığımız "Ekümenik Futbol Hukuku ve Ankaraspor Olayı" başlıklı bir söyleşiyi sizlerle paylaşmıştık. Yine konuyu detayıyla futbolekonomi.com'a taşımıştık.

 Anayasa Mahkemesi'nin kararı, Tahkim Kurulu kararlarına yargı yolu açtı

Ankaraspor'un küme düşürülme kararından sonra konunun yargıya taşınması sonucunda, geçen hafta içinde Anayasa Mahkemesi, Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin açtığı davada, 5894 sayılı Kanun'un, ''Tahkim Kurulu kendisine yapılan başvuruları kesin ve nihai olarak karara bağlar ve bu kararlar aleyhine yargı yoluna başvurulamaz'' ibaresinin, ''... ve bu kararlar aleyhine yargı yoluna başvurulamaz'' bölümünü 2'ye karşı 13 üyenin oyuyla, oy çokluğuyla iptal ederek, konuyu çok farklı ama olması gereken mecraya taşımış oldu. Bunu neden ifade ettiğimizi birazdan açıklayacağız.

Bu konularda  TFF'nin ve UEFA'nın düzenlemeleri

Ankaraspor'un düşürülmesine ilişkin TFF'nin çok açık tescil hükümleri bulunuyor. Bu hükümlere aykırılığa izin verilmeyeceğini TFF daha önceden oluşturduğu yasal alt yapıyla da ortaya koymuş durumdaydı zaten. Ne diyor bu konuda TFF Statüsü ona bir bakalım.

TFF statüsü

Madde 18-3 Hiçbir gerçek veya tüzel kişi (holding şirketleri ve grup şirketleri de dahil) herhangi bir müsabaka veya turnuvanın dürüstlüğünün tehlikeye düşmesine neden olacak şekilde birden fazla kulübün veya grubun kontrolünü elinde bulunduramaz.

Madde 76 - 6 Hiçbir gerçek veya tüzel kişi (holding şirketler ve bağlı kuruluşları dâhil) herhangi bir müsabaka ya da turnuvanın dürüstlüğünü herhangi bir biçimde zedeleyecek şekilde birden fazla kulübü yönetemez veya kontrolünü elinde bulunduramaz.

Kulüp tescil talimatı

Madde 17 -

(1) Gerçek veya tüzel kişiler, aynı ligdeki birden fazla kulübün hakim hissedarı veya yönetim kurulu üyesi olamazlar.

(2) Çoğunluk hisseleri veya yönetime hakim hisseleri aynı gerçek veya tüzel kişiliğe ait kulüpler aynı ligdeki müsabakalara iştirak edemezler. Bu şekildeki kulüplerden birinin sportif başarısızlık sonucu bir alt lige düşmesi halinde bu kulüpler aynı ligdeki müsabakalara iştirak edebilirler.

(3) Ayrı liglerde takımları bulunan söz konusu kulüplerden birinin sportif basarı göstererek bir üst lige çıkması halinde, aynı ligde müsabakalara iştirak etme hakkını kazanacaksa, bu kulüp bir üst lige çıkamaz. Ayrıca başarısının gerektirdiği herhangi bir ayni veya nakdi getiri bir sonraki sırada bulunan kulübe verilir. Bu halde, puan durumuna göre bu kulübün altında bulunan kulüp bir üst lige çıkma hakkını elde eder. TFF tarafından düzenlenen kupa müsabakalarında da bu türden takımların aynı gruplarda yer almamalarına özen gösterilir.

Talimatlara göre mülkiyeti aynı kişi ya da kurumlara ait olan iki takım şampiyonalara katılamaz

FIFA talimatları doğrultusunda UEFA'nın konuya ilişkin vermiş olduğu hükümlere bakıldığında; sahibi ve yönetimi aynı kişi ya da grup olan kulüplerde,  olası aynı şampiyonaya iştirak halinde ancak bu kulüplerden sadece bir tanesi şampiyonaya katılabiliyor. Bu kural artık neredeyse yerleşik bir teamül haline gelmiş durumda. UEFA bu kararını FIFA'nın statülerine dayandırarak uygulamaya alırken; kendisine bağlı federasyonları da aynı uygulamaya yönlendirmiştir.  Bu durum federasyonun  kendi içlerinde bağımsız kararlar almasına olanak sağlıyor.

Peki, geçmiş yıllardaki İstanbulspor - Adanaspor; Kayserispor - Erciyesspor; Oftaş- Gençlerbirliği; Hacettepe - Gençlerbirliği uygulamalarını nasıl yorulmamız gerekecek bu kapsamda?

Gerçekten de Süper Lig'de bu aykırı durumları yaşadık ama o yıllarda bugünkü talimat ve tescil kuralları yoktu. Bu statüler TFF'nin 12 Haziran 2009 tarihli Olağan Genel Kurul'unda kabul edildi. Ve değişen TFF yasası içine de bu kararlar daha sonra monte edildi. Yani gerekçeli kararda da belirtildiği üzere Ankaraspor'un ve Ankaragücü'nün ihlal ettiği maddeler daha önceden yoktu. Keza bir diğer ihlal edilen talimatname yani Kulüp Tescil Talimatnamesi'nin genel metni de yeniden değiştirildi.

Temel iki sorun ve sonuç

Bu konuda temel iki sorun ile karşı karşıyayız. Bunlardan ilki ve en önemlisi, aynı zamanda küresel futbolun global sorunu da olan futbolun yasalar üstü bir yapıya sahip olmasının yani ekümenik yapısının ne kadar doğru olduğu; İkincisi sorun da:  TFF'nin her türlü açık ve net bir şekilde düzenlediği bir durum söz konusuyken, Ankaraspor'un böyle bir kaosa sürüklenmesinde yöneticilerin, yasal, iktisadi, mali ve yönetsel sorumluluklarının ne olacağı konusu…

Avrupa Birliği hukuku futbolun ekümenik yapısına gem vuruyor.  Avrupa futbol hukukunun şekillenmesine yol açan iki önemli davada BOSMAN ve OULMERS davalarında, FIFA  "kendisinin uluslar üstü olduğunu ve ulusal mahkemelerde yargılanamayacağını, ticari bir kuruluş olmadığını, futbol kurallarının hukuk sistemine tabi olmadığını" ileri sürmesine karşın bu iddialar yargıçlar tarafından kabul edilmemiştir. Bu süreç AB Spor Üzerine Beyaz Kitap yönergesi ile bir sonuca ulaşmış ve futbolun AB hukukuna tabi olduğu resmen kabul edilmiştir. FIFA bu bağlamda kendinde varsaydığı ekümenik (yasalarüstü) yetkilere sahip değildir bir "Meşruiyet Açığı" sorunu yaşamaktadır.

Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu bu karar da, bu bağlamda kesinlikle doğru ve AB hukuk normlarına uygun bir karardır.

Aynı zamanda AB sürecinde ekonomik konular futbol hukukuna değil AB rekabet hukukuna tabidir. AB Adalet divanı bu konuda bir çok karar almış ve AB Komisyonu tarafından yayınlanan Spor Üzerine Beyaz Kitap bu olguyu tescil etmiştir. Beyaz kitap özetle, "Yeşil sahalarda olup biten her şeyin  UEFA ve FIFA'nın sorumluluğuna bırakırken, bu işin paraya döndüğü ve hukuksal ilişkinin başladığı noktada, artık futbolun kendi örgütlerinin buna müdahil olamayacaklarını ve oluşan her türlü maddi ve manevi hukuksal durumun AB hukuk normlarına tabi olduğunu" açıkça  belirtiyor.

Konuyu toparlarsak, bu olayda bir çok mekanizmanın yanlış çalıştığı ve futbol hukukunun abartılı yorumlanarak kapsam alanı dışına çıkartıldığı açıkça görülüyor. Tahkim kurullarının yetki alanları ve bunun medeni hukukla ilişkisi Anayasa Mahkemesi'nin bu kararıyla bir kere daha gözden geçirilmiş olacak. Bu sayede ümit ederiz ki, tahkim kurulları denetleme durumunda oldukları federasyon yönetimlerinden de bağımsız bir organ haline getirilme konusunda ilk adım atılmış olur.

Yasayı bilmemek mazeret olmayacağına göre, Ankaraspor yönetiminin de çok önemli hataları görünüyor bu konuda. Aslında TFF kamuoyu gözü önünde gerçekleşen bu sürece seyirci kalmış ve sürece daha sonra sonuç itibariyle dahil olmuştur. Kulüplerin birleşme ile ilgili diyalogları sürerken TFF caydırıcı veya doğru yöntemi gösterici bir irade ile sürece dahil olabilir ve olayın bu noktaya gelmesini önleyebilirdi.

Burada amaç yarışmacı rekabete zarar vermemek ise, kulübe başka cezalar da verilebilirdi. Kulübü düşürmek işin en kolay yolu gibi görünüyor. Ancak bu süreç TFF tarafından daha rasyonel yönetilebilirdi. Kulübün ortaklık ve yönetim yapısı değiştirilebilir ve böyle de devam edilebilirdi. Aslında bu olaylar da ortaya koyuyor ki, bu tür olayların önüne geçilebilmesi için bir çeşit koruyucu yönetim ve hukuk anlayışına da ihtiyaç var. Yani, böylesi bir uygulamaya daha başından izin vermemek ya da tescil için TFF'ya başvurulduğunda "makul bir süre" vererek, sorunu çözümlemek futbolumuz açısından daha iyi olabilirdi.

Bu işte Ankaraspor yöneticilerinin sorumluluğu ne olacak?

Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararın kaosa yol açacağını düşünenler, aynı zamanda bu kaosa neden olan kulüp yöneticilerini de unutmamalılar. Ankaraspor yönetiminin de hukuki sorumluluğu aramak gerekiyor bu konuda.

Çünkü, kulüplerin taahhüt ve yükümlülükleri de TFF Statüsü'nde uluslararası düzenlemelere paralel olarak açıkça düzenlenmiştir. TFF Statüsü'nün 4/2. maddesine göre, "Futbol alanında faaliyet gösteren her kişi ve kuruluş FIFA ve UEFA'nın statülerine, talimatlarına, düzenleme ve kararlarına ve ayrıca fair play kurallarına uygun olarak bağlılık, dürüstlük ve sportmenlik ilkelerine saygı göstermekle yükümlüdür." Yine TFF Statüsü'nün "Üyelerin Yükümlülükleri" başlıklı 13/1-a maddesine göre,"Kulüpler FIFA, UEFA ve TFF'nin statü, talimat, düzenleme ve kararlarına tam olarak uymak ve kendi statü, tüzük veya diğer düzenlemelerinde yer alacak bir hüküm aracılığıyla kendi üyelerinin de bunlara her zaman uymasını sağlamak" yükümlülüğü altındadır.

Bu tür olası risklere maruz kalmamak açısından federasyon ve kulüplerin önünde acil eylem planları duruyor. Günümüz futbolunda futbol kulüpleri, risk yönetimini artık futbolda da hayata geçirmek; bu doğrultuda Kabul edilebilir riskleri alarak yollarına devam etmek zorundalar. Endüstriyel gelişim ve dönüşümün yaşandığı bir süreçte sonuçta, kulüpler yüz milyon dolarlara ulaşan devasa bütçeleriyle her türlü yönetim ve diğer riskleri hesaplayarak adımlarını atmak  durumundadır. Yoksa, daha sonradan yüz milyon liralara ulaşan tazminat istemiyle değil. Ankaraspor örneğinden çıkan çok önemli dersler var. Bu olay da gösteriyor ki, bir kulüp yönetimi, yönettiği kulübü böylesi bir riskin kucağına itmemeliydi ve TFF da zamanında alacağı koruyucu önlemlerle bir kulübün bu şekilde "birilerinin elinde oyuncak edilmesine" izin vermemeliydi.

Evet gerçekten de Ankaraspor'u kim bu hale getirdi? Ve bu kişilere ilişkin hangi yasal yollara gidildi? Bu konuyu da gözden kaçırmayalım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar