Futbol ruhunu televizyona mı sattı?
Şike soruşturmasıyla geciken Spot Toto Süper Lig, yayıncı kuruluşun da talebiyle bir ilke tanık oldu ve sıkıştırılmış bir dört hafta yaşadı. Daha doğrusu, dört haftayı İngiliz usulü yaparak iki haftaya sıkıştırdık. Buna bağlı olarak takımlarımız 11 günde dörder maç yaptılar.
Artan maç trafiği bir yandan taraftarın kafasını karıştırırken, diğer taraftan bu tempoya alışkın olmayan futbolcularımızda da sakatlıkların artmasına neden oldu. Bu yoğunluğu yıllardır yaşayan Premier Lig'de, işte bu konuda geçen hafta BBC, Kırmızı Şeytanların tam 25 yıldır hocalığını yapan Sir Alex Ferguson ile bir söyleşi yaptı. Bu söyleşide Manchester United Teknik Direktörü Ferguson, yayıncı kuruluşların İngiliz futbolu üzerinde çok fazla nüfuz sahibi olduğundan yakındı.
Şeytanla el sıkıştığınızda bunun bedelini de ödersiniz!
BBC'ye verdiği mülakatta yayıncı kuruluşun gücünden şikâyetçi olan Ferguson özetle; "Televizyonların bu gücünün futbola sağladığı büyük miktardaki paradan kaynaklandığını" vurguladı. "Futbolun ruhunu televizyon şeytanına sattığını" iddia eden Ferguson, "televizyon tanrılaştırıldı, bizler de bedelini ödüyoruz" dedi.
Ferguson, BBC'ye yaptığı açıklamada, "lig fikstürünü, tamamen yayın hakkına sahip kuruluşların kontrol ettiğini, çarşamba gecesi Avrupa'da, cumartesi günü öğle saatlerinde de İngiltere'de maç yapmalarının kendilerini tuhaf duruma düşürdüğünü" belirtti. "Bu kuruluşların, istedikleri takımı istedikleri saatte oynattıklarını" ifade eden Ferguson, televizyonları şeytana benzetmekten de geri kalmadı ve ekledi: "Şeytanla el sıkıştığınızda bunun bedelini de ödersiniz" dedi.
Ünlü İskoç teknik adam ayrıca, "Premier Lig'in yayın haklarının dünya üzerinde 200 kadar ülkeye satıldığı gözönüne alındığında, kulüplere ödenen paranın yeterli olmadığını" da sözlerine ekleyerek "durumdan hiç memnun olmadığını" dile getirdi.
Ferguson televizyondan şikayet ederken, diğer taraftan Futbol Federasyonu eski Başkanı Brian Barwick de, "futbolun televizyona aşırı şekilde bağımlı hale geldiği fikrine katıldığını" belirtirken, "televizyon gelirlerinin aynı zamanda Manchester United'ın Ferguson yönetiminde kaydettiği başarıda önemli bir rol oynadığını; televizyon yayınlarından en fazla kazanç sağlayan kulübün de Manchester United olduğuna" dikkat çekti.
Aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere, Premier Lig'in yayın hakları, 2013 sezon sonuna kadar üç yıllığına yaklaşık 2 milyar euro'ya BskyB ve ESPN tarafından satın alınmıştı.
Her hafta Premier Lig maçları 200 milyon ülkede yayınlanıyor ve 470 milyon insan tarafından izleniyor.
Ferguson'un elde ettiği yayın gelirini yeterli bulmadığı Manchester United, geçen sezon Premier Lig'in yayın hakları karşılığında 60.4 milyon sterlin almıştı. İngiliz kulübünün son Deloitte Para Ligi raporuna göre ise, tüm platformlardaki maçlarından elde ettiği toplam yayın geliri 128 milyon euro'yu (104.8 milyon sterlin) buluyor.
Yayın gelirleri son dönemde İspanya Ligi'nde de tartışma konusu oldu. Real Madrid ve Barcelona gibi devler La Liga'dan yıllık 140 milyon euro gibi rakamlar elde ederken, Sevilla'nın geliri ise ancak 40 milyon euro'yu buluyor. Yayın gelirleri, statlarından fazla para kazanamayan İtalyanların da en önemli kazancı. Milan'ın yıllık TV geliri 141.1, Inter'in ise 137.9 milyon euro. Fransa'da ise Lyon yıllık 78.4 milyon euro'yu kasasına koyuyor.
Naklen yayın gelirinde rekor Fransızlarda!
Aşağıdaki tablodan da görülebileceği üzere, en fazla naklen yayın geliri elde eden Lig, Fransız Lig 1. Lig 1'de naklen yayın hakkı toplam 2.004 milyon euro'ya satılırken, Lig 1'i 1.996 milyon euro'yla İngiliz Premier Lig takip ediyor. Diğer beş büyük ligden Alman Bundesliga 1.182 milyon euro, İtalyan Serie-A ise 1.016 milyon euro yayın geliri elde ediyor. İspanyol La Liga ise, havuz uygulaması bulunmadığı için naklen yayın gelirleri kulüpler tarafından pazarlıkla ayrı ayrı satılıyor. Bu lig'de Real Madrid ve Barcelona'nın maçları dışındaki kulüplerin maçlarını yayınlamak üzere La Sexta 120 milyon euro ödüyor. Real Madrid ve Barcelona kendileri yayın haklarını ayrıca satıyorlar. Barcelona'nın yıllık yayın geliri 178.1 milyon euro, Real Madrid'in ki ise 158.7 milyon euro civarında…
Beş büyük ligdeki toplam gelir içinde yayın gelirlerinin payının en yüksek olduğu lig olarak yüzde 60 ile İtalyan Serie-A geliyor. İtalyanları %55 ile Fransız Lig 1 takip ediyor. Diğer ligler ise aşağıdaki tabloda görülüyor.
Beş büyük ligdeki naklen yayın gelirleri
Gelir
Milyon euro içindeki
Lig Ülke Sezon Yayıncı kuruluş Toplam Yıllık payı (%)
Premier Lig İngiltere 2010-13 sezonları Bskytv+ESPN 1996 666 49
İtalyan Serie A İtalya 2010-12 RTL Sport Mediaset 1016 508 60
La Liga İspanya 2009-12 La Sexta 120 40 41
Bundesliga Almanya 2009-12 Skytv-ARD 1182 394 31
Lig 1 Fransa 2008-11 Canal +, Orange sport 2004 668 55
En yüksek yayın geliri Barcelona'da…
Avrupa'nın en zengin takımlarından birisi olan Barcelona'nın toplam yayın geliri 178.1 milyon euroya ulaşırken, bu tutar Barcelona'nın gelirlerinin %44'ünü oluşturuyor. Barcelona'yı bir başka İspanyol devi Real Madrid 158.7 milyon euroyla takip ediyor.
Deloitte'un Para Ligi'ne giren kulüpler içinde en fazla yayın geliri elde eden 10 kulüp aşağıda görülüyor. Bu tabloya göre, toplam gelirleri içinde en fazla paya sahip yayın geliri ise %69 ile Juventus.
Avrupa'nın en yüksek naklen yayın gelirine sahip 10 kulüp
Milyon Toplam gelir euro İçindeki payı
Sıra Kulüp (%)
2 Barcelona 178.1 44
1 Real Madrid 158.7 36
7 Milan 141.1 60
9 Inter 137.9 62
10 Juventus 135.2 69
3 Manchester United 128.0 37
5 Arsenal 105.7 38
6 Chelsea 105.0 41
8 Liverpool 97.1 43
4 Bayern Munih 83.4 26
Her şeyi televizyon yönetiyor
UEFA eski Genel Sekreteri Gerhard Aigner'e göre "Her şeyi televizyon yönetiyor". Gerçekten de özellikle 1990'lı yılların başından itibaren giderek yaygınlaşan dijital platformlar sayesinde futbol tam anlamıyla televizyonun esiri olmuş durumda. Televizyonun futbol üzerinde tam bir hâkimiyeti bulunuyor. Bu hâkimiyet, yayın gelirleri yükseldikçe adeta bir tahakküme dönüşüyor ve futbol takımları televizyonun yönlendirimi ve çıkarları doğrultusunda hareket etmek zorunda kalıyor.
Bugün futbol maçlarının oynandığı statlar, adeta birer televizyon stüdyosuna dönüşmüş durumda. Oyuncular da birer televizyon yıldızı…
1986 Dünya Kupası öğle sıcaklarında oynandı!
86 Meksika Dünya Kupası'nda, Valdano, Maradona ve diğer öbür oyuncular maçları öğleyin, güneşin kavurucu sıcakları altında oynadılar. Meksika'da vakit öğleyken, Avrupa'da geceydi ve Avrupa televizyonları için en uygun zaman bu saatlerdi.
Yayın hakkının satışı, oyunun kalitesi ve futbolcunun sağlığından daha mı önemliydi? Futbolcuların görevi koşmaktı, konuşmak değildi ve FIFA Başkanı Havalange devreye girerek tartışmaya şu sözüyle kesti; "Çenelerini kapatıp oynamaya baksınlar".
Sonuç
Bugün futbol ve televizyon simbiyoz bir yaşam içindeler. Ne televizyon futbolsuz, ne de futbol televizyonsuz yapamaz konuma geldiler. Futbolun endüstriyel bir karaktere bürünmesi ona farklı bir misyon yükledi. Bu da futbol aracılığıyla diğer ürünlerin tüm dünyada pazarlama ve satışının gerçekleştirilmesi. Bu ürünlerin satışı ise televizyonun medya ve reklam gücüne dayanıyor. Televizyon sattıkça futbola daha fazla para aktarıyor. Bu anlamda yayın gelirleri ticarileşen futbolun dinamosunu oluşturuyor. Bu dinamonun enerji üretimi ise naklen yayın gelirleriyle mümkün oluyor. Bu durum kulüplerde nispi anlamda bir parasal bolluğa yol açarken, diğer taraftan kulüpler naklen yayın bedelleri nedeniyle televizyona muhtaç duruma geliyor, aralarında bir kovalent bağı oluşuyor. Göbeğinden televizyona bağımlı bu yaşam, kulüplerce eğer yeterli daha başka futbol geliri yaratılamazsa futbolu vesayeti altına alıyor. Bu ise futbolun sağlığını ve geleceğini tehdit eden en önemli unsur haline geliyor. Bu nedenle TV gelirlerinin payı, toplam gelirler içinde giderek artıyor.