Futbol kulüpleri neden satılıyor?
Geçen hafta yazılı ve görsel basında çok fazla yer almasa da, yurtdışında Liverpool'un satışına ilişkin önemli haber ve yorumlar vardı. Liverpool'un çok ciddi bir borç yükü altında olması satışı ilginç kılıyordu. Bu kadar borç batağında olan bir kulüp neden satın alınırdı ki? Liverpool'un yıllık gelirleri belli olduğuna göre bu kadar borcun altına kim neden imza atıyordu?
Bu hafta biz Liverpool özelinde futbol kulüplerinin alınıp satılmasını ele alıp, irdelemek istiyoruz. Ancak buna geçmeden önce Liverpool'un satışına ilişkin ilginç gelişmeler de yaşandı. Başlangıçta satış, kulüp yönetimince onaylanmasına karşın, daha sonra kulüp sahipleri Tom Hicks ve George Gillett'in, önerilen 300 milyon sterlini az bularak, satışın durdurulması için mahkemeye gitmeleri bir futbol kulübü için gerçekten enteresan gelişmelerdi. Öncelikle isterseniz Liverpool'un satışına ilişkin süreci kısaca bir anımsayalım.
Başkan Liverpool'un satıldığını açıkladı!
Her ne kadar Liverpool'un satışı Premier Lig yönetimince henüz onaylamamış olsa da, Liverpool Başkanı Martin Broughton, geçen hafta kulübün resmi sitesinde satış işleminin başarıyla sonuçlanmasından duyduğu mutluluğu dile getiren ifadeler kullanmış ve Amerikan şirketi New England Sports Ventures 'in (NESV) teklifinin, Liverpool yönetimine iletilen tekliflerden en iyisi olduğunu belirtmişti. Hatta başkan Martin Broughton NESV'i aynı zamanda Liverpool'un 'her zaman kazanma' felsefesine en uygun alıcılardan birisi olarak nitelemiş, satış sürecinin başarıyla tamamlandığını kulübün resmi sitesinden kamuoyuna ve taraftarlara duyurmuştu.
Kısacası, Liverpool Kulübü Yönetim Kurulu yaptığı açıklamalarla, kulübün satışı ile ilgili ABD'nin ünlü beyzbol kulübü Boston Red Sox'un sahibi de olan NESV şirketiyle anlaştıklarını bildirmiş ve kulüp açısından mutlu sona varılmıştı. Ancak daha sonradan olay birden tersine döndü. Liverpool yönetimi önce mahkemeye, daha sonra da Premier Lig'e başvurarak, satışın durdurulmasını talep etti.
Liverpool'un şu anki sahipleri Tom Hicks ve George Gillett, 2007 yılının Şubat ayında Liverpool'u 347.5 milyon dolara satın almışlardı.
Hicks ve Gillett, Royal Bank of Scotland'a olan 237 milyon sterlin borcun vadesinin yaklaşıyor olması nedeniyle kulübü bir an önce elden çıkartmaya çalışmaktaydılar.
Liverpool'un satışı mahkemeye taşınıyor
BBC'nin haberine göre; Liverpool'un Amerikalı sahipleri Tom Hicks ve George Gillett, kulübün Amerikan şirketi NESV'e satışını önlemek için mahkemeye başvurdu.
Tom Hicks ve George Gillett, Liverpool Yönetim Kurulu'nun kabul ettiği 300 milyon sterlinlik teklifi yetersiz buluyor.
Anlaşmanın yapılması halinde 200 milyon dolardan fazla kayba uğrayacaklarını ifade eden Hicks ve Gillett, Liverpool yönetim kadrosu içindeki oylamada üç kabul oyuna karşılık iki oyla azınlıkta kalınca satış kararını mahkemeye taşımıştı.
Amerikalı şirket sahipleri, kulübün yönetim kurulu başkanı Martin Broughton'un böyle bir satışı onaylama yetkisi bulunmadığını savunuyor.
Satış tartışması
Guardian Gazetesi spor ekinde ise Liverpool'la ilgili bir gelişmeye daha yer verildi. Singapurlu milyarder iş adamı Peter Lim de Liverpool için karşı bir teklifte bulunmuştu.
Guardian'a göre Peter Lim, "sahneye çıkmayı bekliyor"du. Gazete, Lim'in de Liverpool için 476 milyon dolarlık (300 milyon sterlin) bir teklifte bulunduğunu; hatta teklifin bazı yönlerinin, taraftarlar için NESV'in teklifinden de iyi göründüğünü belirtiyordu.
Yine gazetenin haberine göre, Liverpool'un vadesi gelen borcunu ödeyememe durumu gerçekleşirse, kulübün kayyuma devredilmesi ve takımının dokuz puanın silinmesi gündeme gelebilecekti…
Liverpool'un satışı durdu!
NESV yetkilileri, bu durumda, Liverpool'u, en azından aynı koşullarda satın almaktan vazgeçebileceklerinin sinyalini vermişti.
Liverpool'un eski sahipleri Tom Hicks ile George Gillett'in , ABD'nin Teksas eyaletindeki bir mahkemeden Liverpool Kulübü'nün NESV'e satış sürecini durduracak geçici bir karar aldığı açıklandı.
Kulübün Amerikalı sahipleri Tom Hicks ile George Gillett Jr. tarafından yapılan açıklamada, mahkemenin, Liverpool'un satışını ihtiyati tedbirle durdurma kararı aldığı iddia edildi.
Açıklamada, kulüp için teklif edilen meblağın yetersiz olduğu, satışın gerçekleştirilmesi halinde kulübün, gerçek pazar değerinin yüz milyonlarca dolar altında bir rakama satılacağı ve bu nedenle satışa onay veren 3 yönetim kurulu üyesinin mahkemeye verileceği kaydedildi.
İngiliz Yüksek Mahkemesi, Liverpool'un satışıyla ilgili açılan davada, dün Tom Hicks ve George Gillett aleyhinde karar vermiş ve kulübün satışıyla ilgili süreçte yönetim kurulunu haklı bulmuştu.
Sonunda satış gerçekleşti
Liverpool'un The Royal Bank of Scotland'a faizleriyle birlikte yaklaşık 237 milyon sterlin borcunun bulunması, Tom Hicks ve George Gillett'i vadesinde bu borcun ödenmesi için yeni bir kaynak arayışına itmişti. Ancak ilk önce yaklaşık 1 milyar sterlin, arkasından da 600 milyon sterlin değer biçtikleri kulüplerinin 300 milyon sterline Amerikan NESV'e satılmasına onay vermeyen ancak yönetim kurulunda 2'ye karşın 3 oyla satışın gerçekleşmesinin de önüne geçemeyen ortaklar, her ne kadar Amerikan Texas eyalet mahkemesinden satışı durduracak bir karar almalarına karşın, İngiliz mahkemesinin satışın durdurulmasına ilişkin Hicks ve Gilett tarafından açılan davanın ret edilmesine karar vermesi sonucunda Liverpool resmen yeni bir Amerikalı firmaya satılmış oldu.
Kulüpler nasıl satılabilir aşamaya geldi?
Liverpool örneğinde olduğu gibi bugün Avrupa'nın çoğu liginde mücadele eden futbol kulübü satıldı, hisseleri el değiştirdi veya mevcut borçlarını ödeyemedikleri için İtalyan Roma kulübü örneğinde olduğu gibi bankalara devredilmek durumunda kalındı.
Sadece futbol oyununu oynamak için kurulmuş bu asırlık kulüpler bugün nasıl oluyor da satılıyor, hisseleri el değiştiriyor? Bu soruya yanıt verebilmek için biraz geriye gitmemiz gerekecek…
Futbol endüstrileşiyor
Eğlence ve endüstriyel sanayinin en ileri dönemini yaşadığımız bu çağda, dünyanın en evrensel ve en küresel işini futbol olarak tanımlarsak, herhalde yanılmamış oluruz. Hangi sanayinin ana dalında ya da hangi endüstri kolunda, üç milyarın üzerinde bir kişiden talep yaratabilecek bir sektör ya da üründen söz edilebilir ki?
Tüketim boyutlarını fark eden kulüpler dünyanın her tarafından taraftar kazanmanın yolunu günümüzde buldu. Bugün Avrupa'nın Real Madrid, Barcelona, Manchester United, Liverpool gibi üst düzey kulüplerinin formaları ve logolu ürünleri dünyanın dört bir tarafında milyonlarca insanlara satılıyor. Dijital platformlar sayesinde bu kulüplerin maçları tüm dünyada milyarlarca insan tarafından izleniyor. Sadece Premier Lig maçları haftalık 470 ülkede canlı yayınlanıyor.
Seksenli yılların ortasından itibaren digital yayın olanaklarının (platformlarının) gelişmesine paralel olarak, futbol sektörü de niteliksel bir değişime uğradı. Globalleşme ile birlikte futbol da yavaş yavaş spor olmaktan öteye doğru yol aldı.
Milyarların ilgisini çeken bir spor dalı olarak futbol, bugün olimpik ruhtan hızla uzaklaşarak; günümüzün en yaygın tüketim kalıplarını belirleyen, ticari iş kollarından birisi olup çıktı. Bu ticari gelişme, futbolun pazar için yeniden üretimini sağlayan bir sürecin kaçınılmaz sonucudur da aynı zamanda. Yani futbol, gelişen ve değişen koşulların sonucunda, nitelik ve içerik olarak ciddi bir evrimsel süreç geçirdi. Alınıp satılan bir meta haline geldi.
200 milyar dolarlık bir pazar
Bunun parasal anlamı ise, tüm dünya genelinde dışsal etkilerini de dikkate aldığımızda 200 milyar dolara yaklaşan devasa cirodur. Bu anlamda futbol bugün sportiflikten endüstriyelliğe çevrilirken; spor kulüpleri de birer ekonomik örgüt olup çıktı. Bu değişim ve gelişim sürecini; futbolun yan ürünlerinin pazarlanmasında, futbol-medya ilişkisinde, taraftar ve yıldız futbolcu profilinde, hatta taktik anlayışlarda bile gözlemleyebiliyoruz. Bu dönem futbolun bir çeşit kabuk değiştirme dönemi bir bakıma…
Doksanlı yıllarda endüstriyel ve ticari yönünü daha da küreselleşerek milyonları peşinden koşturan bir etkinlik, sosyal hayatın önemli bir parçası, gündelik yaşamda hakkında en çok konuşulan tartışılan konu haline geldi futbol. Bu dönüşüm futbolu yalnızca bir spor dalı olmaktan çıkardı ve adeta büyük bir sektöre dönüştürdü. Dünya sporu haline gelen futbolda temel amaç da tüketim olmaya başladı. Günümüzün futbolu artık bir gösteri endüstrisine (show bussines) dönüş bulunuyor.
Bu endüstriyel süreç tam anlamıyla futbolun niteliksel dönüşüm süreci aslında… Yeşil sahalardaki her hamle, her taktik, her diziliş ve kurgu tam anlamıyla bu sürecin ve endüstrinin bir parçası konumunda. Zenginler için stadyumlardaki localara kurulan VIP'ler, kulüplerin borsadaki işlemleri, sponsor firmalar, televizyonlardan alınan yayın hakkı ücretleri, takımların logosunu taşıyan forma, kaşkol, kasket, eşofmanları ve minik bir servet oluşturan kombine biletleriyle, yıllık yüzmilyon dolarlara ulaşan gelirleri ve harcamalarıyla bir futbol ekonomisi oluştu.
Kulüpten özel şirkete
Futbolun bu süreçte giderek parasallaşıp ticari bir karaktere bürünmesi başta futbol kulüpleri olmak üzere çoğu şeyin niteliğini ve içeriğini değiştirdi. Çünkü yıllık gelirlerin ve giderlerin yüz milyon dolarlara ulaşması, kulüpleri birer sportif organizasyon olmaktan daha çok ekonomik-sportif organizasyonlara dönüştürdü. Böylesine büyük bütçeler doğal olarak kendi örgütlenmesini ve ekonomisini de yeniden yarattı. Aslında kulüplerin ilk şirketleşmesi, bugünden çok daha farklı bir anlam ve sorumluluk taşımaktaydı.
İlk şirketleşen kulüplerde amaç farklıydı
Başlangıçta bütün futbol kulüpleri gönüllü üye kuruluşları olup amaçları spor yapmaktı. Seyircilerden para almak veya futbolculara para ödemek gibi bir anlayışları yoktu. Günümüzde çeşitli federasyonlara kayıtlı çok sayıdaki futbol kulübü hala bu anlayışla varlığını sürdürüyor.
Zaman içinde futbolun para karşılığı da yapılabileceği, insanların bunu ödemeye hazır oldukları ortaya çıkınca, futbol giderek profesyonelleşti ve para ile dönen bir örgütlenme şekline dönüştü. Bunun çeşitli hukuki ve finansal sorunları da beraberinde getirmesi, özellikle İngiltere'de kulüplerin hızla anonim şirketler şekline dönüşmesine yol açtı.
Kulüplerin ilk şirketleşmesinin profesyonellikle birlikte ortaya çıktığını söylemek yanlış olmayacaktır. Nitekim bu bağlamda ilk şirketleşen kulüpleri İngiltere'de görüyoruz. İngiltere'de geçen yüzyıl başında kulüplerin şirketleşmesi, futbolun profesyonelleşmesine paralel olarak gerçekleşti. Kulüpleri yönetenler para hareketlerinin kendilerini sorumluluk altına sokmasını istemiyorlardı ve buna göre kulüpler sınırlı mali sorumluluk gerektiren limited şirketler (PLC) haline dönüştürüldü ve bu yapı aynı zamanda kulüp yöneticilerinin kulüplerden mali çıkar sağlamasına da olanak veriyordu.
İngiltere Federasyonu (FA) kulüp yöneticilerinin kulüplerden çekebileceği kaynaklara bir sınır getirdi (Kural 34). Bu kurala göre hisselere ödenecek maksimum temettünün bir sınırı vardı ve kulüp yöneticilerine ödeme yapılması yasaklanıyordu. Ayrıca kulübün iflas ederek tasfiye edilmesi halinde aktifleri bir yerel spor kuruluşuna devredilmeliydi. Bu anlayış bir çok ülkede kulüpler ve yerel yönetimler ve Barcelona gibi taraftar kuruluşları ile derinlemesine ilişkilerin gelişmesine yol açtı.
Şirket olarak futbol kulübü
Genellikle dernek şeklinde örgütlenen futbol kulüpleri tarafından yürütülen sportif faaliyetler önemli bir ekonomik faaliyetin konusunu oluşturuyor. Bu oyunda futbolcular profesyonelleşirken, kulüpler de şirketleşiyor. Avrupa'daki takımların neredeyse tamamı şirketleşirken, Türkiye'de de bu sayı giderek artıyor.
Bir çok durumda kulüpten şirkete dönüşme, pratik bir uygulama olarak karşımıza çıkıyor. Şirketleşmenin çeşitli yararları bulunduğu tartışılabilir. Endüstriyelleşmenin değişik meyvelerinden yararlanabilmek amacıyla şirketleşen kulüpler, ilk zamanlar profesyonel futbol için çok önem taşıyan stadyumları inşa edebilecek fonları yaratabilmeyi amaçlıyorlardı. Ancak günümüzde kulüplerin halka arzda bulunabilmeleri için öncelikle şirketleşmeleri gerekiyor. Bu yasal zorunluluk, şirketleşmeyi hızlandıran temel katalizör olarak karşımıza çıkıyor.
Şirketleşme yeni sorunlar yaratıyor
Futbol kulüplerinin şirketleşmesi bugün Liverpool ve Manchester United örneklerinden de görülebileceği üzere kulüplere kaynak yaratmak değil, kulüp kaynaklarının kolaylıkla sektör dışına aktarılabilmesine olanak sağlamak için tasarlanıyor.
İngiltere'de ilk şirketleşmeler 20. yüzyıl başlarında gerçekleşmiş ve kulüp yöneticilerinin kişisel borç yükü altına girmelerini engellemek amacını taşımıştır. Kulüplerin şirketleşerek halka açılması ise sanıldığı gibi ekstra finansal kaynak yaratmak yerine, mali yapıların daha da çarpıklaşmasına yol açmıştır.
Halka açılma
1983 yılında Tootenham Hotspurs halka açılan ilk İngiliz kulübü oldu. O zaman bunun iyi bir fikir olduğunu çok az kişi düşünüyordu, taraftarlar ve sektördeki diğer kulüpler kuşkucu yaklaştı ve borsa oldukça kayıtsız kaldı. 1989 Hillsborough stad faciasından sonra Lord Taylor raporu futbola yatırımlar yapılmasını gerektiren öneriler ortaya koyunca kaynak yaratabilecek finansal mekanizmalar sektörün de gündemine girmeye başladı.
Bugün Avrupa'da otuza yakın kulüp borsada işlem görüyor. Bu kulüplerin piyasa değerleri yüzmilyon eurolara ulaşmış durumda… Sadece Man.Utd.'ın piyasa değeri 1.2 milyar dolar civarında.
Ancak günümüzde yanlış model ve yöntemlerle halka arza gitmek kulüpleri gelecek yıllarında içlerinden çıkamayacakları bataklıklara da sürüklüyor. Bunun en tipik örneği olarak ülkemizde Galatasaray'ı görüyoruz. Başkan Adnan Polat bir süreden beri Sportif AŞ ile Futbol AŞ'yi birleştirerek, yanlış halka arzın kulübe verdiği milyonlarca dolar zararın önüne geçmeye çalışıyor.
Ticarileşme sorunları da beraberinde getirdi!
Futbol kulüplerindeki ticarileşmenin yüksek boyutlara ulaşması, sektörde borçlanmanın önünün açılmasına; fon akışlarının giderek bozulmasına, kulüp dışına fon transferinin giderek artmasına ve buna bağlı olarak kulüp aktiflerinizi zaman içinde erimesine neden oldu.
Bugün Liverpool'un içine düştüğü durum tamamen kulüp sahipleri Hicks ve Gilette'in kulübü satın alırken kullandıkları banka borçlarının, kulübün pasifine kaydedilmesinden kaynaklanıyor. Kulübü borçlandırmak suretiyle, mali durumunu finansal baskı altına sokmak ve süreç içinde kulüpten fon transferinde bulunmak, Liverpool'u içinden çıkılmaz bir noktaya getirdi.
Yine Manchester United 2005 yılına kadar kar eden ve sıfıra yakın bir banka borcuna sahip kulüpken, bu tarihte Malcolm Glazer'ın kulübü satın almasıyla giderek artan banka borçlanması yüzünden kulübün yüksek bir finans baskısına maruz bırakılması, kulübü bu senenin mart ayında 600 milyon sterlinlik tahvil ihracına sürükledi.
Yine yukarıdaki faktörlerin yanı sıra, futbol sektöründe faktör fiyatlarının belirsiz olması, futbolculara yapılan transfer ödemelerinin ve ücretlerin ciddi bir ekonomik hesaba dayanmasını engelliyor. Bu durum da kulüpleri irrasyonel finansal yöntemlere sürüklüyor. Mantık ve finansal denge sınırlarını zorlayacak şekilde borçlanan kulüpler, çoğu zaman bu borçları ödeyebilmek için diyet olarak, uzun yıllarda edindikleri değerli taşınmazlarını, aktiflerinden çıkartıyorlar. Birçok ülkede kulüplerin değerli arsalarının sporla ilgisi olmayan ticaret merkezleri haline dönüştüğü görülüyor. Futbol kulüpleri kendi konuları olmayan seyahat ve otelcilik gibi sektörlerde para ve enerji harcamak durumunda kalıyor.
Kısacası, bugün futbolun endüstriyel bir karaktere bürünmesi, kulüpleri her ne kadar şirketleşmeye zorlasa da hala dernek statüsünde olup Avrupa'da başarılı olan Barcelona, Real Madrid, Bayern Münih gibi dev futbol kulüpleri de bulunuyor.
Ancak, günümüzde giderek yüzmilyon dolarlara ulaşan ciroları ve sahip oldukları şirketlerle komplike bir yapıya bürünen kulüplerde çoğu zaman dernek yapılanmasının da yönetim, denetim ve paydaşlar bakımından yeterli bir örgütsel model oluşturamaması, ibra müessesesinin iyi çalıştırılamaması kulüpleri şirketleşmeye yöneltiyor. Hal böyle olunca da sorunlar da beraberinde geliyor. Tüm bunların içinde en önemli ögeler ise kulüplerin iyi yönetilmemesi ve gerekli denetimin yapılamaması olarak karşımıza çıkıyor. Bu durum ise, kulüplerin sportif ve finansal geleceklerini tehlikeye atan, sportif rekabette geride kalmalarına yol açan bir olumsuzluğa neden oluyor.
Sonuçta;
Bugün futbol kulüpleri ulaştıkları popülariteleri sayesinde dünyanın dört bir tarafında kendilerine taraftar müşteri bulabiliyorlar. Küreselleşmenin getirdiği tüm kolaylıklardan yararlanan futbol günümüzde artık, başka ürünleri pazarlar konuma geldi. Bu durum çoğu iş sahibinin kendi ürettiğini, dünyanın dörtbir tarafına pazarlayıp satabilmesi için iyi bir olanak sağlarken; diğer taraftan da futbol sayesinde yeni iş olanakları yaratılabiliyor, ilave katma değerlere ulaşılabiliyor.
Futbol kendisi aynı zamanda çok ciddi parasal gelirler yaratabiliyor.
Yine OECD'nin 2009 yılında yayınladığı bir rapora göre futbol kulüpleri aynı zamanda yoğun bir şekilde kara paranın aklanmasında, yasal olmayan servetin yasallaştırılmasında ve başka alanlara para transferinde yoğun bir şekilde kullanılıyor.
Yukarıda değinilen özellikler futbol kulüplerini yüzmilyon dolarca borcu bulunsalar dahi çoğu zaman alınıp satılmada cazip hale getirebiliyor.
Kısacası günümüzde futbolun öyküsü, Uruguaylı büyük yazar ve şair Eduardo Galeano'nun ifadesiyle, "…zevkten zorunluluğa uzanan hüzünlü bir öyküye" dönüşmüş durumda ve "spor bir sanayi dalına dönüştüğü oranda, iş olsun diye oynandığı zamanki güzelliğinden bir şeyler kaybetmiş" durumda.