Friedrich II: İmparator ve emperyal büyüklük
Nazizm’e yatkın olan “muhafazakâr devrimci” Carl Schmitt ve Ernst Kantorowicz ideolojik açıdan akraba mıydılar? Büyük Medievalist Kantorowicz, gençliğinde Almanya’da komünistlerle sokak çatışmasında yaralanacak kadar antikomünist olmasına rağmen, göç ettiği ABD’de McCarthy döneminde “bağlılık yemini et” dendiğinde hayır demekle kalmayıp, akademik özgürlüğe müdahale olarak gördüğü için olabildiğince mücadele etmiş ve sonuçta Berkeley’den ayrılmıştı. Gerçi Princeton kendisine meşhur Institute for Advanced Study’de kalıcı bir akademik pozisyon vermişti; ama olsun. Bu vakada görüldüğü gibi antikomünist olmak karşı olunan komünistlerin bile düşünce özgürlüğünü savunmamak anlamına gelmiyor. Kantorowicz bir Orta Avrupa mandariniydi. Bu tavır o yaparsa veya Alexander Gerschenkron gibi 12 dilde okuyan bir entelektüel ekonomist söylerse yerine yerleşir.
Mario Wimmer, Kantorowicz’in universitas magistrorum et scholarium olarak gördüğü –bir Orta Çağ loncası gibi- üniversiteyi savunma biçiminin yanlış anlaşıldığını, üniversiteyi “gizli Almanya’yı” –„Das geheime Deutschland”- savunduğu gibi savunduğunu ileri sürer. Bu bir tarihsel bakıştır. Wimmer’e göre Kantorowicz’in üniversiteyi savunusunda Carl Schmitt’in kısaca eleştirerek geçtiği Otto von Gierke’nin Yüksek Orta Çağ’da Alman toplumunu bir corporation/association (loncavari birleşik bir şirket) olarak gören yaklaşıma benzer bir pozisyon alış vardır. Esasen Kaiser Friedrich der Zweite Ernst Kantorowicz’in 1927’de yayınlanan tartışmalı ilk kitabının adıdır ve bu sıra dışı imparatoru anlattığı eser hem kabul gören yaklaşıma aykırı tezleri hem de dipnot/referans kullanmaması nedeniyle sert biçimde eleştirilmiştir. Kantorowicz bu eleştirilere cevap olarak 1931’de bir ek kitap yayınlayarak kullandığı tarihi belgeleri ve kaynakları açıklamıştır.
Genç Kantorowicz’in bu dönemdeki siyasi bağlılığı kitabın ilk baskısında swastika sembolünün ve Friedrich II’nin mezarında yazılı olan „Seinen Kaisern und Helden/Das geheime Deutschland“ ibaresinin (burada ‘gizli imparator’ iması önemlidir) yer almasıydı ki uzun yıllar boyunca bu (tartışmalı bir konu) “Nazi çağrışımı” –„George-Kreis“ yani yazar Stefan George’un çevresi- Kantorowicz’in yakasını bırakmayacaktı. Kantorowicz’in o dönemdeki milliyetçiliği elbette völkisch değildi; kitabında entelektüel ve yarı-doğulu imparator Friedrich II mitini muhtemelen inanarak yayması elitizminin açık kanıtıdır. “Sakalsız imparator” Friedrich II Arapça dahil 6 dil bilmesiyle ve etrafına laik bir entelektüel elit toplamasıyla biliniyor. Büyükbabası “kızıl sakallı” Friedrich I –Friedrich Barbarossa- gibi askerliği ön planda tutan bir imparator değildi. Landauer, Kantorowicz’in Friedrich’inin adeta İslami bir perspektiften yazıldığını çünkü Birinci Dünya Savaşı’nda yaralanan Kantorowicz’in Türkiye’ye gönderildiğini ve burada Arapça öğrenerek İslam dünyasına ilgi duyduğunu belirtiyor. Friedrich II’nin Almanların en az Almanı olarak görülebileceğini ima eden – “Sicilyalı” Friedrich- bu durum Yahudi olan Kantorowicz’e çekici gelmiş olabilir. Yahudileri sacerdotium hukukundan çıkararak regnum hukukuna taşımış ve sarayında yer vermiş olması seküler güce destek aramış olduğunun göstergesi de sayılabilir.
Öte yandan kitapta imparatorun kiliseyle amansız bir savaşa tutuşmuş seküler ve aydınlanmış monark olarak gösterilmesinin aşırı derecede spekülatif olduğu Albert Brackmann tarafından kitabın yayınlanmasından iki yıl sonra 1929’da iddia edilmiştir. Bu iddia genel kabul görmüş görünüyor. Kantorowicz’in dilicato parlare sevdiğini söylediği –akıllı sohbet- Friedrich II aynı zamanda Benedictine rahip Matthew’a göre stupor mundi ve immutator mirabilis –dünyanın harikası ve onun mucizevi dönüştürücüsü- idi çünkü doğulu bir despot gibi leoparlar, filler, ayılar, tavus kuşları ile seyahat ediyor ve herkesi şaşırtıyordu. „George-Kreis“ ile aynı dönemde Virginia Woolf ve John Maynard Keynes’i içeren meşhur Bloomsbury grubu da İngiltere’de faaliyetteydi. Kantorowicz’in kitabındaki Friedrich II için adeta bu tür elit ve avant-garde grupların doğal bir üyesi gibi kurgulanmış, tarihteki önemi bu şekilde mitleştirilmek istenmiş bir kişilik denebilir.
Sadece Friedrich II aşırı derecede seküler gösterildiği için değil başka nedenlerden de Kantorowicz’in çizdiği portre eleştirilmiştir. Örneğin Alain de Libera, Friedrich II’yi deneysel yöntemin öncüsü ve bir filozof olarak gösteren Kantorowicz’in yorumunu elinin tersiyle iter. Libera’ya göre imparatorun önemi bizzat filozof olmasında değil felsefe için talep yaratmasındadır –ki bence bu da önemlidir.
Kaiser Friedrich der Zweite (1927) ile The King’s Two Bodies (1957) arasında 30 yıl var; hem de ne 30 yıl. Bu süre içinde Kantorowicz’in neredeyse bütün görüşleri değişmişti. Entelektüel tarihe bakacaksak önemli insanlara bakmakta yarar var. Friedrich II dikkat çekmesi gereken bir figür ve bir tartışmayı hak ediyor. İki Friedrich de bu anlamda çok önemli. İkincisi elbette ki Friedrich der Große: Büyük Frederik. İki Friedrich de dönemleri için büyük Aydınlanmacılardı. Bu yüzden önemlilerdi veya zaten önemli oldukları için Aydınlanmacı olmuşlardı. Fark eder mi?