Freud'un gözlüğüyle bakış: Eğitim ve iş dünyasında derin bağlar ve gizli etkileşimler

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Murat KARCIOĞLU

“Öğretmen kutsaldır ‘ana’ gibi, 

Öğretmen kutsaldır ‘baba’ gibi 

Öpülesi elleri var…”

Bu sözler, Ali Rıza Binboğa’nın unutulmaz “İlk Öğretmen” şarkısından. Bu şarkıyı ilk duyduğumda belki “ilk öğretmenim” aklıma gelmedi ama zihnim beni hayatıma paraf atan bazı öğretmenlerimle duygusal bir yolculuğa çıkardı. Peki, bu bağ neden bu kadar güçlüydü? Bir çay, kahve molasında Freud'un gözlüğünü takıp etrafımıza bakalım, istedim. İş dünyasının parlak koridorları, okul sıraları, ebeveynlerin endişeli yüzleri... Neden bazı öğretmenlerimiz kalbimizde özel bir yer edinir, bazı iş arkadaşlarımızla anında bir bağ kurarız? Freud, tüm bu manzarayı nasıl yorumlardı?

Zihnin gizemli dünyasının keşifçisi Freud’un aktarımı

Psikolojinin en önemli alt dallarından biri olan psikanaliz alanının kurucusu olarak da tanınan nörolog Freud, Türkçe karşılığı “aktarım” olan ‘’transferans’’ı ilk kez psikanalitik terapide tanımlasa da insanların birbirleriyle olan ilişkilerinde geçmiş deneyimlerinin ve duygularının bu ilişkilere nasıl yansıdığını anlamak için transferans kavramı günümüzde de kullanılır. Bu aktarıma geçmiş yaşantılarımızdan kaynaklanan duygularımızın, mevcut ilişkilerimize yansıması, diyebiliriz. Peki, bu durum sınıfın içindeki bir çocuğun, öğretmeninde belki de farkında olmadan annesinin ya da babasının izlerini aradığını düşündürebilir miydi, bizlere?

Peki ya yetişkinler ve iş dünyası…

Freud’un gözlükleriyle bakıldığında; ofis koridorları, eski anıların, gizli dürtülerin ve bilinçdışı beklentilerin sahnesi haline gelir. Bir yöneticinin çalışan üzerindeki etkisinin veya iş arkadaşları arasındaki dinamiklerin, çocukluk dönemindeki otorite figürleri, arkadaş veya kardeş ilişkilerine dayanan derin psikolojik motifler taşıdığını görebiliriz. İş yerindeki bir figür, bilinçdışı bir şekilde bize annemizin ya da babamızın özelliklerini hatırlatabilir. Ya da iş arkadaşlarımızla kurduğumuz ilişkiler, belki de çocuklukta yaşadığımız arkadaşlık veya rekabet duygularının bir tekrarı olabileceği gibi kıskançlık ve rekabet dolu kardeş ilişkilerinin gölgesinde de şekillenebilir. İş yerindeki her tartışma, her iş birliği, Freud'un gözlükleriyle bakıldığında, geçmişin gölgeleriyle dolu bir sahneye dönüşmez miydi? Öğretmenlerimiz, bilinçaltımızın gizli rehberleri olamaz mı? Öğretmenin sınıftaki karizması, bir çocuğun gözünde ansızın devleşir. Bu, sadece öğretmenin pedagojik yeteneklerinden mi kaynaklanır, yoksa çocuğun bilinçdışında yatan eski bir hayranlık mıdır? Freud, öğretmen ve öğrenci arasındaki bu duygusal ilişkiyi de “transferans” olarak adlandırır mıydı?

Peki, bu transferans, çocukların öğrenme serüvenini nasıl etkilerdi?

Çocukların öğretmenleriyle olan ilişkisini sadece akademik bir etkileşim olarak görmüyorum, bu dinamik aynı zamanda çocuklarının iç dünyasının bir yansıması olarak da görülebilir. Bir öğretmenin çocuğunuz üzerindeki etkisi, sadece onun öğretme tarzından değil, aynı zamanda çocuğunuzun “geçmiş deneyimlerinden” ve “duygusal ihtiyaçlarından” da kaynaklanıyor olabilir. Öğretmen-öğrenci ilişkisini anlamak, çocukların eğitim sürecindeki başarılarının ve zorluklarının daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabilir. Sonuç olarak Freud'un psikanalitik teorileri, eğitim ve iş dünyasında insan ilişkilerini anlamak için kullanabileceğimiz değerli birer araçtır. Bu teoriler, bireylerin kendilerini ve diğerlerini daha iyi anlamalarına olanak tanıyarak hem kişisel hem de profesyonel gelişim için zemin hazırlar. Öğretmenler, yöneticiler, ebeveynler bilinçaltı düzeyde etkileşimlerin güçlü yönlerini anlayarak daha etkili liderlik ve eğitim yöntemleri geliştirebilirler. Çalışanlar ve öğrenciler de iç dünyalarının yansımalarını fark ederek, ilişkilerini ve kariyer yollarını bilinçli bir şekilde şekillendirebilirler. Bu bilinç düzeyi, hem eğitimde hem de iş dünyasında daha sağlıklı, daha üretken ve daha tatmin edici ilişkilerin kapısını aralayabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar