Fren tutmayan cari açık
The Economist'in ekonomimizi değerlendirirken, cari açığın altını kalın olarak çizmesinin ardından aylık cari açık 8.9 milyar dolar gelince, cari açığın azaltılmasının zorunluluğu tartışma gündemine oturdu. Bir yandan kısa vadeli önlemler üzerine öneriler yapılmaya başlandı, bir yandan da dıış ticaretimiz yapısını uzun vadede değiştirecek reformlar konusu tartışılma gündemine oturdu. Ve "seçim dönemi" düşüncesini geriye itip Hükümetin bir an önce harekete geçmesinin zorunluluğu ortaya kondu.
Hal ozanı yüz yıllar önce durumundaki olumsuzluğu anlatırken, "Nesini söylesem canım efendim/ Gayri düzen tutmaz halımız bizim…" diyor. Cari açıkla ilgili finans servisimizin yaptığı soruşturmadaki uzman görüşlerini okurken birden, ozanın dizeleri aklıma geldi, ona nazire olarak birden, "Gayri fren tutmaz cari açığımız bizim" diye düşündüm.
Bir süredir ülkemiz ekonomisi açısından en önemli sorunun cari açık olduğu bizler dahil çok kişi tarafından yazılıp çizildi, söylendi. The Economist'in son Türkiye değerlendirmesinde de bu konu olumsuzluk unsuru olarak ortaya kondu. Ancak, önceki gün son ay için beklenenin üstünde aylık 8.9 milyar dolarlık bir cari açık rakamı açıklanınca, konu birden "korku yaratan yorumlarla" birden gündeme oturdu. Cari açığın bu yıl için milli gelirin yüzde 8.5'una ulaşacağı, 70 milyar doları aşacağı tahminleri yapılmayla başlandı. Doğal olarak bu da "Korku çanlarını" çaldırdı. "Önlem gerekir" önerileriyle, "önlemde geç kalındı" yorumlarını beraberinde getirdi.
Cari açığın fren tutmaz yükselişinin nedenleri sıralanırken,
-İç talepte aşırı artış karşısında Merkez Bankası'nın aldığı önlemlerin yeterli olmadığı,
-İthalat artışını önleyici önlemlerin alınamadığı,
-Yerli ara malı üreticilerinin rekabetçi olmasını sağlayıcı desteklerin gündeme getirilemediği,
-Petrol fiyatlarındaki artış gibi faktörler sıralanıyor.
Önlemler konusuna değinilirken, kısa vadeli önlemler olarak,
-Merkez Bankasının TL ve döviz hesaplarında artırdığı zorunlu karşılıkları daha da artırabileceği, zorunlu karşılık artışlarını bankaların diğer yükümlülüklerine de yayabileceği, TL fonlamalarını haftalık repo ihaleleriyle azaltabileceği, günlük döviz alımlarını çok hızlı artırarak ve doğrudan müdahalelerle döviz rezervini hızla artırabileceği ve politika faizini yükseltebileceği gibi önlemleri gündeme getirebileceği üzerinde duruluyor.
-BDDK'nın bankaların bilanço dışı kalemlerini sınırlayarak, resmi kredi/gelir oranı belirleyerek, kredi/değer oranını düşürerek, bankaların likidite ve sermaye yeterlik oranlarını sıkılaştırarak, montgage'lerde peşin ödemeleri artıran önlemler alabileceği belirtiliyor.
-Hükümetin alacağı önlemler arasında da tüketici kredilerinde KKDF artışına gitmek, elektronikte ve otomativde ÖTV artırımı yapmak, yüksek ithalatlı alanlarda ithalat vergisi artırmak gibi önlemleri sıralanıyor. Ayrıca, sıcak para giriş çıkışlarına süre ve vergi koyulmasının da düşünülebileceği belirtiliyor.
Kısa vadeli bu önlemler ardından uzun vade için de cari açığa neden olan yapısal sorunları çözecek reformların birbiri ardından hayata geçirilmesi öneriliyor. İthal ara malı yerine yerli üretimin artırılması, enerji de ithalatı azaltıcı, yerli üretimin payını artırıcı gelişmelerin desteklenmesi, dış ticaret yapısının reforme edilmesi gibi konular üzerinde duruluyor.
Ve her şeyden önemlisi "Seçim dönemi" düşüncesinden çıkıp, gerekiyorsa "Faiz artırımına gitmekte geç kalınmaması" isteniyor…
Yoksa duvara toslanacağı, cari açığın tetiklediği nedenlerle, bazı eski dönemlerde olduğu gibi, yüksek döviz çıkışları karşısında, yüksek develüasyona gidilmesinin kaçınılmaz olduğu iddia ediliyor.
Cari açığa fren tuturmak için önlemlerin bir an evvel hayata geçirilmesi piyasa aktörlerince ortak kanaat olarak ortaya konuluyor.