Fransız Renault’ya Bursalı CEO
Dünyanın en büyük otomotiv şirketlerinden Fransız Renault, Avrupa’daki en önemli üretim tesislerinden birini Türk CEO’ya emanet etti. Renault’nun Slovenya’daki Revoz tesisinin başına Türk CEO Kaan Özkan atandı. Daha önce Bursa’daki Oyak-Renault’da Karoseri Montaj Fabrikası Direktörü olarak görev yapan Özkan, 1 Eylül itibarıyla CEO’luk görevini Raynald Joly’den sessiz sedasız devraldı. Novo Mesto merkezli Revoz’un 3 bin 500 çalışanı bulunuyor.
Tesiste yılda 360 binden fazla araç üretimi yapılıyor. Özellikle firmanın son dönem Twingo, Smart Forfour, Clio üretimi bu tesislerde gerçekleştiriliyor. 1959’da kurulan fabrikada lisanslı olarak Katrca (Catherine) adı verilen araç üretilmişti. 1980’li yıllarda küçük hissedar olarak üretim tesisine ortak olan Renault, ardından fabrikanın tamamını satın aldı.
Aydemir, ABD’ye TOFAŞ’tan atanmıştı
Kaan Özkan’ın CEO’luk göreviyle yurt dışına gitmesi aslında otomotiv sektörü açısından oldukça önemli bir sürecin de devamı niteliğini taşıyor. TOFAŞ’ın Endüstriyel Operasyonlar Direktörü olarak çalışan Akın Aydemir bu isimlerden biriydi. Aydemir, mayısta Fiat Crysler’in 1.5 milyar dolar yatırım yapacağı ABD’deki Sterling Heigsts fabrikasının başına geçmişti.
Bu arada hatırlatmakta fayda var. Son dönemde yabancı markalar Türkiye operasyonlarını da Türklere bırakıyor. Japon CEO’ların yönettiği Nissan Türkiye’nin başına ilk Türk Genel Müdür unvanıyla Sinan Özkök atanmıştı. 50 yıldır Türkiye’de hep Almanları tepeye getiren Mercedes, ilk kez bir Türk’ü Süer Sülün’ü Direktörler Kurulu Başkanı olarak görevlendirdi. Son yerli yönetici atağını ise Volvo yaptı. Türkiye’de hep yabancı genel müdür tercih eden İsveçli marka direksiyonu, ilk kez bir Türk’e; Sabri Özen’e emanet etti.
Türk şirketler tasarrufu artık verimlilikte arıyor
2008 yılında yaşanan küresel ekonomik krizin öğrettiği en önemli derslerden biri bu tür süreçlerde tasarrufun işten çıkarmayla değil verimlilikle yapılması gerektiği oldu. Birçok uluslararası şirket ilk adımda çalışanlarını işten çıkarmayı tercih ederken düşen üretime çözüm bulamadı. Ancak cesur davrananlar krizi fırsata çevirdi ve büyümesini verimlilikle sürdürdü.
Türkiye’de bu alanda faaliyet gösteren kuruluşlardan Garanti Eğitim’in CEO’su Gürcan Akçay, “Türkiye’de kriz anında ilk tercih çalışanı işten çıkarmak oluyor. Avrupa ve ABD’de ise bu son tercih olarak görülüyor. Çünkü hem şirketlerin yaşadığı toplum hem de kamu yöneticileri bu konuda hızlı tepki veriyor. Türkiye’de ise işten çıkarma çok kolay sonuçlanıyor” diyor.
Akçay, şirketlerin kârlılıklarında yaşanan düşüşü depo örneğiyle anlatıyor. Akçay’ın verdiği bilgilere göre, Türkiye'deki şirketlerin en büyük problemlerden biri stok yönetimi. Hâlâ "üretelim depoda dursun" mantığıyla hareket ediyorlar. Üretici ürünü tasarlarken tek amacı ürünü pakete koymak, verimli mi, değil mi, doğru miktarda mı, kârlı mı, değil mi düşünmüyor. Bu mantıkla hareket eden şirketler ürünün hammaddesinin ücretini peşin veriyor, işçilik ve enerji maliyetlerini ödüyor ve rafa koyuyor. Satabildiğini satıyor satamadığı çöpe gidiyor. Son kullanma tarihi olan her şey için bu geçerli. Firmalar, satamadığı üründen dolayı kârlılığı düşünce eleman çıkarmaya yöneliyor. Siparişe göre üretim yapmayı pek düşünmüyor.
'Bazen işe alım da tasarruf oluyor'
Son dönemde Türk şirketlerin danışmanlık eğitimi alarak verimli çalışmaya karar verdiklerini ifade eden Akçay, “Verimliliği artırıcı, maliyetleri akılcı yollarla azaltacak çözüm önerileri getiriyoruz. Şirketlerde üretimin işçilik maliyeti yüzde 3-10 arası değişiyor. Fakat şirketlerde kârlılık düştüğünde ilk tasarruf yöntemi olarak küçülmeye gidiliyor. Yüzde 90'lık dilime kimse bakmıyor. Yurt dışındaki şirketlerde eleman sayısı kolay kolay değişmez. Onlara daha çok operasyon süreçlerini iyileştirmeye yönelik çözümler üretiyor. Türkiye'de doğru bir ölçme sistemi de mevcut değil. 1 kişinin tek başına altından kalabileceği işlere 3 kişi görevlendiriyoruz, doğru kişiyi doğru işte görevlendiremiyoruz" diye anlatıyor.
‘Verimlilik yüzde 80’e varabiliyor’
Bu tür danışmanlıkların ne kadar etki yaptığını ise Akçay, "Türkiye'de personel sayılarında yüzde 20-25 arasında bir fazlalık var. Gereksiz iş gücü basit gibi dursa da aynı iş iki kişiye verildiğinde işlerin ortada kaldığını gözlemliyoruz, bu da riskli bir durum. Firmalara yüzde 3 ile yüzde 30 arası kâr sağlıyoruz. Verimlilikte ise yüzde 20 ile yüzde 80 arasında verimlilik sağlıyoruz. Bazı durumlarda işten çıkarma çözüm gibi görünse de bazen işe alım yapılmasını da tavsiye ediyoruz” sözleriyle özetliyor.