Fransa'yı bırak, Portekiz'e bak

Atılım MURAT
Atılım MURAT AYKIRI FİNANS amurat@etu.edu.tr

S&P'nin not indirimlerinden sonra, Avrupa Finansal İstikrar Fonu'nun ikinci kreditörü olması nedeniyle ilgi Fransa'ya yöneldi. Oysa Portekiz'in durumuna da dikkat etmek gerekiyor. Notunun iki kademe indirilmesi ile Portekiz, Yunanistan'la aynı seviyeye geldi.

Portekiz'in durumu, Yunanistan'ın kreditörleri ile yaptığı görüşmeler ile ilişkilendirilebilir. Geçen hafta sonuçsuz kalan konuşmalar bu hafta tekrar başlıyor. Vade ve kupon ödemeleri gibi konular dışında, tahvillerin yüzde kaçının silineceği de önemli bir nokta. Yunan tahvillerini taşıyanlar, yüzde 50 oranında bir saç tıraşını, Fransa ve Almanya'nın ricasıyla 'gönüllü' olarak kabul etmişlerdi. IMF kontrolü altındaki Yunanistan, yüzde 70-75 gibi bir oranın silinmesini istiyor. Bu kadar yüksek bir oranı sineye çekmek istemeyen özel sektör, pazarlıklar sonucunda yüzde 60-65'i kabul edebilir. Büyük zarar görebileceği bir durum karşısında, özel sektörün en kısa sürede anlaşmak isteyebileceğini düşünüyorum.

Yunanistan meselesinin bir şekilde çözüme kavuşması gerekiyor. Düzensiz bir Yunan iflasına, piyasalar hazırlıklı gözükmüyor. Bu durum Portekiz'i de etkiler. Yunanistan'la aynı seviyeye düştüğü için, benzer bir süreç yaşayabilir. Avrupalı politika yapıcılar, daha fazla garantörlük yapmak istemiyor. Garantörlük mekanizmasının olmadığı bir ortamda, karşı tarafı yeni bir saç tıraşına ikna edemezsiniz. Avrupa Merkez Bankası(AMB) tahvil alımı ile ilgili yaklaşımını değiştirmedikçe, Almanya ortak euro tahviline soğuk baktıkça, Portekiz için yeni bir kurtarma planı olasılığı da artıyor.

Anlaşmazlıkla sonuçlanan görüşmelere, S&P'nin not indirimlerine rağmen piyasalarda olumlu bir hava esiyor. Yine de; borçlu ülkelerin faizlerindeki gevşeme yanıltıcı olabilir. Buradaki risklerin yukarı yönlü olduğunu düşünüyorum. Fransa'nın faizlerinde de yeni bir yükseliş başlayabilir. AAA notunu kaybetmesi, özellikle de kurumsal yatırımcıların perspektifinden riskli bir durum.

Çin verilerinin beklentilerin üzerinde gelmesi de yatırımcılara moral verdi. ABD ekonomisinin düşe kalka yoluna devam edeceğini düşünürsek, en önemli riskler olarak Euro Bölgesi ve Çin gözüküyor. Çin'deki inişin yumuşak olmasını bekliyorum. Tabii İran-ABD gerginliği de var ki, küresel ekonomideki bütün hesapları bozabilir. Olası bir çatışmanın petrol fiyatını arttırmasıyla beraber, dolar cinsi varlıklara hücum başlar. Gerçi çatışma olmasa da, piyasa genel olarak doların güçlü kalmasını bekliyor. Bu konudaki görüşlerimi önceki yazılarda paylaşmıştım. Bir savaş yaşanmayacağı varsayımıyla; Euronun dolar karşısında çakılması görüşüne biraz mesafeliyim. Aşağı yönlü baskılar devam ediyor. Ancak; EUR/USD Mayıs 2010'da bile 1.19 seviyesindeydi.

Euro/dolar paritesinin daha da düşmesini, ne Çin ne de ABD istiyor. ABD açısından bakıldığında; ihracat tarafında bir toparlanma var. Çin tarafından bakıldığında; yuan, Euro karşısında son yedi ayda yüzde 20 değerlendi. Yuan/euro arttıkça, Çin en önemli ihracat pazarı olan Euro Bölgesi'nden darbe alıyor. Çin, yuanın dolar karşısındaki değerini yeniden ayarlayabilir. Buna tepki olarak Fed'den yeni bir tahvil alım programı gelebilir. Dünya piyasaları bunu memnuniyetle karşılar. Bu programın, direkt bir tahvil alım program olmasına da gerek yok. Bir yol bulunur. Piyasa üzerinde o algıyı yarattıktan sonra ne fark eder?

ABD-AB-Çin merkezli kur savaşı devam ediyor. Hiçbiri güçlü para birimi istemiyor. Nevi şahsına münhasır bir ülke olan Türkiye dışında, parasını güçlendirmeye çalışan yok.   

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dolar yükselir düşer 28 Ağustos 2019