Fransa, Mitterand'dan 30 sene sonra kamulaştırmayı hatırladı
Fransa'da Mitterand yönetiminden yaklaşık 30 yıl sonra, ilk kez bir şirketin kamulaştırılması gündeme geldi. Arcelor-Mittal ve Fransız hükümeti arasındaki tartışma çözüme ulaşsa da, yaşanan bu süreç yabancı basında "Fransa yabancı yatırımcıları gerçekten istiyor mu?" sorusunu gündeme getirdi.
Bir süredir Arcelor-Mittal'in kamulaştırılması ile meşgul olan Fransa, nihayet rahatladı. Sorun, dünyanın en büyük demir-çelik üreticilerinden Arcelor-Mittal'in Lorrain bölgesindeki Florange fabrikasını kapatarak 629 işçiyi işten çıkarmak istemesiydi. Hintli Mittal bu kararın nedeni olarak küresel krizi gerekçe gösterdi. Fransa'nın sol hükümeti ise fabrikanın kapatılmasına karşı çıkarak, kamulaştırmayı gündeme getirdi. Mittal, 2006 yılında Fransız-Lüksemburg ortaklığı olan Arcelor'u satın almak için işten çıkarma yapmayacağı yönündeki taahhüdünü yerine getirmemekle de suçlandı.
Fransız hükümetine göre, Florange'daki demir-çelik fabrikasının kapatılması, Fransa'da çelik üretiminin sonu gibi algılandı. Hatta bazı analistlere göre, Fransa, demir-çelik devinin bir Hintliye satılmasını asla içine sindiremedi. Oysa Mittal Başkanı Hintli sanayici Lakhsmi Mittal aslında İngiliz vatandaşı. Ve Le Figaro'ya göre "Fransa'nın bir türlü benimseyemediği küreselleşmenin gerçek yüzü."
Öncelikle gelişmekte olan piyasalarda büyüyen Mittal, daha sonrasında Arcelor'u alarak dünyanın en büyük demir-çelik üreticisi olmayı başardı.
Moody's'in not kırmasından hemen sonra
Fransa'nın, 1980'lerdeki François Mitterand yönetiminden bu yana ilk kez bir şirketin kamulaştırılmasından bahsetmesi, tüm dünyanın gözlerini doğal olarak Fransa'ya dikti. Özellikle de yabancı yatırımcıların. Hem de Moody's'in ülkenin notunu düşürmesinden çok kısa bir süre sonra.
Endüstriyel Yenilenme Bakanı Arnaud Montebourg'un gündeme getirdiği geçici kamulaştırma, sadece dış değil, iş tepkilere de maruz kaldı. TÜSİAD'ın Fransız muadili olan MEDEF'in Başkanı Laurence Parisot, Montebourg'un "geçici kamulaştırma" açıklamasını "skandal" olarak değerlendirdi. Parisot'ya göre Mittal Grup CEO'su Lakshmi Mittal'in kimseden ders almaya ihtiyacı yoktu.Tepkilerini Fransız Le Figaro gazetesine açıklayan büyük bir Fransız şirketinin CEO'su, "Fransızlar, diğerlerinden farklı bir gezegende yaşadıklarına inandırılıyorlar" derken, Fransız Sanayi Federasyonları Birliği Başkanı Pierre Gattaz ise, yabancı yatırımcılara güven duyulmadığı sürece, Fransa'nın yeniden sanayileşmesinin mümkün olmadığını dile getirdi.
Fransızlar kamulaştırmaya karşı değil
Bu arada konuya dair dikkat çekilmesi gereken önemli bir diğer nokta da şu: Patronların patronu Parrisot kamulaştırma girişimini skandal olarak değerlendirmiş olsa da, Fransızların büyük bir bölümü kamulaştırmaya olumlu baktıklarını ortaya koydular.
Tilder-LCI-OpinionWay tarafından gerçekleştirilen kamuoyu yoklamasına göre, Fransızların yüzde 59'u Florange fabrikasının kamulaşmasına olumlu baktılar. Tabii ki olumlu bakanların büyük bir bölümünü solcular oluşturdu. Yani, seçimlerin ikinci turunda Hollande'a oy verenlerin yüzde 80'i; Sarkozy'ye oy verenlerin ise yüzde 35'i fabrikanın kamulaşmasını destekledi.
Batılı basın sert; Hint basını ılımlı
Tüm bu tartışmalar krizin çözülmesi ile sona erdi. Şirket, fabrikayı kapatmak konusunda geri adım atarken, Fransız hükümeti de kamulaştırmadan vazgeçti. Grup aynı zamanda, önümüzdeki beş yıl içinde en az 180 milyon euro yatırım yapacağı sözü verdi.
Her ne kadar çözüme ulaşılmış olsa da, Florange fabrikası vakası yabancı yatırımcı gözünde Fransa'nın imajını zedeleyebilir. Özellikle dünya basını bu süreci yakından izledi ve oldukça sert yorumlara yer verdi.
Örneğin The Daily Telegraph'a açıklamada bulunan Londra Belediye Başkanı Boris Johnson, şirketleri "zulüm"den kaçmak için Manş'ın diğer yanına davet etti.
ABD'de Quartz isimli haber sitesi, "Fransa işlerin nasıl yürüdüğünü hala anlamadı" yorumuna yer verirken, The Wall Street Journal, "Fransa yabancı yatırımcıları istiyor mu?" sorusunu gündeme getirdi.
Almanya'nın önce gelen gazetelerinden Frankfurter Allgemeine Zietung ise, devletin şirket yönetimlerine müdahale etmesinin son derece rahatsızlık verici olduğu yorumunu yaptı.
Batılı medyanın sert tepkileri karşısında, ekonomik liberalizmin tapınakları olarak değerlendirilen Singapur ve Hong Kong'tan gelen tepkiler daha ılımlı oldu. Çinli gazeteler durumu hiç abartmadılar. Japon ve Güney Kore basını da konuyu gündeme getirmedi.
Hatta Hindistan'da bile konuya yönelik çok fazla polemiğe yer verilmedi. Hindu gazetesi, Arnaud Montebourg'u, "hükümetin kontrol edilemeyen unsuru" olarak değerlendirdi. Times of India ise, olaya yönelik "kötü zamanda kötü mesaj" yorumunu yaptı.
Uzmanlara göre bu ülkeler, Arcelor-Mittal vakasını Fransa-Hindistan arasında bir gerilimden çok, Fransa'nın kendi içinde bir gerilim olarak değerlendirdiler. Konuyu gündemlerine taşımamalarının nedeni de bu. Aslında çok da haksız sayılmazlar, çünkü Mittal'in Fransa'daki yatırımları, Hindistan kaynaklı değil. Fransa'daki Mittal sermayesi İngiltere ve Lüksemburg'dan geliyor.