Fransa, Avrupa'nın yeni sorunu olabilir

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

 

 didem_logo.jpg

 

Alain Minc, siyasi danışman, ekonomist, şirket yöneticisi ve yazar. Denis Kessler, Fransız Sigorta Şirketi SCOR'ın CEO'su. Her ikisi de Avrupa ve özelde Fransa'ya yönelik oldukça olumsuz bir tablo ortaya koyuyor. Minc, "Fransa, Avrupa için sorun olmaya başlıyor" derken, Kessler, "Önümüzdeki yıllar, çok zor geçecek" uyarısında bulunuyor.

Alain Minc, son zamanlarda Fransa'da adı sıkça gündeme gelen isimlerden birisi. Son olarak, merkezlerin kaybolduğu, herşeyin kaygan ve belirsiz bir yapı kazandığı bir dünyayı anlattığı Yeni Ortaçağ kitabı ile gündeme gelen Minc'e göre, batının sorunu 2007 krizinden ziyade, 30 yıllık yeteneksizliğin bir sonucu.

Les Echos'da yer alan söyleşisinde "Fransa'nın borcu GSYH'nin yüzde 90'ına denk geliyor. Bunun yüzde 20'si 2007 krizinin faturası. Fakat yüzde 60-70'i 30 yıllık beceriksizlikten kaynaklanıyor" diyen Minc, "Batı, 2007 krizinin değil, 30 yıl boyunca borçla yaşamasının bedelini ödüyor" yorumunu yapıyor. Minc'in yorumlarından satır araları şöyle: 

Euro dramı yaşanırsa, Lehman'ın iflası komedi kalır

- "Kapitalizm her zaman eşitsizlik yaratır. Tam hızla çalıştığında ise çok daha fazla eşitsizlik yaratır. Küresel ekonomide, kapitalizm çok hızlı işler. Batı dünyası bu gelişimi dengelemek için sosyal demokrasi veya sosyal pazar ekonomisi gibi yollar yarattı.

Dünyanın geri kalanı ise bu denge unsurlarını uygulamıyor. Çin'de veya Brezilya'da kapitalizmin inanılmaz gelişimi, sosyal demokrasinin yükselişine yol açmadı. Bunun nedeni sosyal aktörlerin olmamasıydı. Bugün sorulması gereken soru ise, bu dengelemenin gelecekte başarılı olup olamayacağı."

- "Avrupa'nın sorunlarını, dünyanın yaşadığı sorunlarla karıştırmamak gerekli. Küresel ekonominin on yol boyunca yüzde 5 oranında büyüdüğü bir dönemin ardından 2007 krizi yaşandı. Küresel ekonomi bugün yüzde 3 oranında büyümeye devam ediyor. 2009'da yaşanan küresel resesyon bir istisna. Batının sorunu 2007 krizinden ziyade, 30 yıllık yeteneksizliğin bir sonucu. Fransa'ya bakacak olursak; ülkenin borç oranı GSYIH'nın yüzde 90'ına denk geliyor. Bunu yüzde 20'si 2007 krizinin faturası. Fakat yüzde 60-70'i 30 yıllık beceriksizlikten kaynaklanıyor. Batı, 2007 krizinin değil, 30 yıl boyunca borçla yaşamasının bedelini ödüyor."

- "Avrupa ve euronun dağılacağını söylemekten vazgeçelim. Euro ölümsüzdür, çünkü hiçbir siyasetçi bu derece büyük bir ekonomik dramın sorumluluğunu alamaz. Euronun dağılması karşısında, Lehman Brothers'ın iflası komedi filmi kalır. Avrupa, ABD'den çok daha iyi işliyor. Tek fark, ABD'nin güçlü bir başkanının olması. Avrupa'nın ise yüzü yok."

- "Almanya ve Kuzey ülkelerinin durumu gayet iyi. Onlar dinamik bir kapitalizm ile modern bir sosyal pazar ekonomisini birlikte yürütüyorlar. 1995 yılında Fransa, Almanya karşısında yüzde 15 rekabet avantajına sahipti. 2007 yılında Fransa Almanya karşısında yüzde 10 rekabet açığı verdi . Bunun üç nedeni var: Çalışma süresinin 135 saat olması gibi absürd bir solcu politika; asgari ücret manipülasyonu gibi absürd bir sağcı politika ve Almanya'da Schröder reformları."

- "Fransız hükümeti ekonomik büyümenin nasıl gerçekleşeceğini bilmiyor. Güven konusunu hiçe sayıyor. İtalya ve İspanya yarın yeniden güçli birer ekonomi olmayı başaracaklar. Fakat bu süre içinde Fransa aşağı kayacak. Avrupa'nın sorunu olmak üzereyiz. Londra dışında, GSYIH'nın büyük bir bölümü mal ve hizmet üretiminden geliyor. Finansal kapitalizm hala çok sınırlı. Ticaret dengelerini düzeltmek için, bir yandan üretim maliyetlerinin düşürülmesi; sosyal yükümlülüklerin bir kısmının tüketicilere aktarılması; diğer yandan enerji maliyetlerinin azaltılması gerekli."

Önümüzdeki yıllar çok zor olacak

Fransız sigorta şirketi SCOR'un CEO'su Denis Kessler de, bir yandan Fransız hükümetini eleştiriyor; diğer yandan ise, önümüzdeki yılların çok zor yıllar olacağını söylüyor.
Kessler, François Hollande hükümetini eleştirirken, "Devlet ne sıkı para politikası; ne kemer sıkma politikası uyguluyor. Harcamalarını kesmiyor; sadece miktarını sabitlemekle yetiniyor. Borcu azaltmak için hanehalkı geliri düşecek, şirketlerin marjları daralacak. Hatta tarihi bir daralma yaşanacak. Bu da üretim ve rekabette gerilemeye yol açacak" diyor.

Fransız hükümetinin hiçbir yapısal reform gerçekleştirmediğini kaydeden Kessler, kamu harcamalarının GSYIH'nın yüzde 56'sını geçtiğini, fakat bununla birlikte fakirliğin devam ettiğini, verimliliğin ve rekabet gücünün düşük olduğunu ifade ediyor.

Kessler'in tavsiyeleri ise şu yönde; "Borç konusunda bir an önce harekete geçmek için, Almanya'nın yaptığı gibi KDV'yi artırmak gerekirdi. Bu sayede rekabet gücümüz artar ve ticaret dengemiz düzelirdi. Aynı zamanda, harcamaları sürdürülebilir olarak azaltmak için gerekli olan yapısal reformları da finanse edebilirdik. Fransa'da adalet, sosyal güvenlik, eğitim gibi her alanda herşeyi yeniden düşünmek gerekiyor. 2000'li yıllarda borçlanarak çok fazla tükettik. Bu biriken borçlar, gelecekteki büyümeye yönelik bir yatırım olamadı; fakat mevcut tüketimin harcamaları oldu. Dolayısıyla şimdi bu borçları ödemek gerekiyor. Bu durumda olan sadece Fransa değil. Batı Avrupa'nın geneli bu aşırı borçlanmayı ödemek zorunda."

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar