Fonun akışına değil, nakışına odaklanmalıyız…
Bakan Mehmet Şimşek, ABD’de ki toplantıların ardından, “Türkiye’ye fon akışı başlayacak” dedi…
2003 sonrası 5 yıllık dönemde de ciddi fon akışı olmuştu… 2009 sonrasında da Fed’in genişlemeci politikaları nedeniyle, Türkiye’nin içinde bulunduğu gelişen ülkelere olan fon akışı coşmuştu…
Şanstı/fırsattı… O fırsatı, “Güçlü TL”, “1 dolar, 1 TL olacak” ithalat artıran sloganlarla harcadık… Eğitimden hukuka “yapısal reform” ihtiyacımızı unuttuk.
Parayı “her şey” sandık! Parayla “üretiriz”, “geliştiririz”, “kazanırız” dedik; ama tüketmeyi, üretmemeyi, yabancının ürettiğini almayı, yabancının parasıyla doymayı öğreten popülist politikalara esir kaldık…
Ve… Çalışan/geliştiren/üreten azınlığın çabaları, çoğunluğun talebine yetmeyince, cari açık artırarak, borçlandık…
Sonuç mu? Şimdilik 1 dolar=27 TL…
VELHASIL
Bu sefer… Fon akışı yerine; fonun, verimliliği artırmak zorunda olduğumuz alanlarda (eğitim vb.) nakış gibi işlenmesine odaklanmak gerekiyor…
Bakan Şimşek konuşmalarında her alanda verimliliği yükseltmemiz gerekliliğine de dikkat çekiyor…
Bir Japon, sevdiği bir insana en fazla 'suki desu' (senden hoşlanıyorum) diyebiliyormuş… Nedeni, sevginin kelimelerle değil, davranışlarla ifade edilmesi gerektiğine inanmalarıymış…
Birçok alanda eyleme odaklanıp, refah artırıyor Japonlar; bizim kültürümüz de, “hareket berekettir” diyor oysa…