Fonlarda tüzük değişikliği hazırlığı….
Türkiye’nin iki derecelendirme kuruluşundan yatırım yapılabilir seviye notu aldığı hafta başlayan BİST’teki düşüş, bugün dolar cinsinden yüzde 50 civarında…
Kredi derecelendirme kuruluşlarının notlarına güvenerek, Türkiye borsasına yatırım kararı alan yabancılar 3 yılda dolar bazında yüzde 50 zararda…
Bazı bankalarda dolar cinsinden zarar yüzde 80’lerde…
* * *
Sadece Türkiye’de değil…
Gelişmiş bazı ülkelerde de durum bu…
Bu nedenle, “Kredi derecelendirme kuruluşları zarar veriyor” algısı tüm dünyada güçleniyor…
Bazı fonların, tabandan gelen baskı nedeniyle tüzük değişimine gideceği konuşuluyor…
* * *
Soru şu…
Gelişmekte olan ülke ekonomilerinde yaşanan kaosun tek suçlusu yatırımları yönlendiren, kimin kazanacağına karar veren derecelendirme kuruluşları mı?
* * *
Yıllarca, iç tüketim ve kamu harcamaları ile büyüme ortalamamızı yüzde 5’lerde tuttuk.
Döviz kurunun baş aşağı gitmesi ithalatçılar ve döviz cinsinden borçlananların garantisi olurken, gerçek üretici ve ihracatçılarımızın kabiliyetini azalttık, alanını daralttık…
Bu nedenlerle verdiğimiz cari açığın rekor üstüne rekor kırmasını ise hiç üstümüze almadık…
* * *
Cari fazla veren gelişmekte olan ülkelerde durum farklı mıydı?
Petrol başta olmak üzere hammadde fiyatlarında gelinen nokta Rusya ve Brezilya gibi ülkeleri tembelliğe alıştırdı…
Arazi ve su zengini bu iki ülke, bu nimetleri değerlendirmeyi, enerji kaynaklarından gelen paralar nedeniyle akıllarına bile getirmedi ve tarımsal ürünlerde net ithalatçılığını korudu…
* * *
Türkiye verimli topraklarını kimyasallar, yabancı tohumlarla yorarken…
Ve bu ‘kolay’ yolla elde ettiği ürünü, Rusya gibi ülkelere yüzde 3’lere düşen karlarla satabilirken…
Kazanan kimyasalları ve tohumları satanlar oldu!
* * *
Hindistan gibi, Endonezya gibi diğerleri de bu listeye eklenebilir…
Bu listenin bir diğer ortak özelliği de şu…
İstihdam ve yatırımda yıllardır özel sektörün ‘rolü yok’...
Türkiye’de tam iki yıldır yok…
* * *
Sonra suçluyu buldu bu ülkeler!...
“Kredi derecelendirme kuruluşları”
* * *
Elimizdekileri net olarak görmemiz ve değerlendirmek için adım atmamız gerekiyor…
Dedikodularla işten kopmamamız ve elimizdekilere göre planlama yapmamız gerekiyor…
* * *
Mesela…
“İstihdam ve yatırımda yıllardır özel sektörün ‘rolü yok’...” dedik ya…
Sonuçta işsizliği, kamu alımları ve kamu yatırımları ile düşürmeye çalıştık.
Kaynakların büyük bölümünü ‘bankamatik’ dediğimiz, verimsiz kamu personeline aktardık…
Bolu’nun AK Partili Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz anlatmış Ankara Haber Müdürü Hüseyin Gökçe’ye,
“Görevi geldiğimde yıllık bütçenin yüzde 95’i personel giderleri için harcanıyordu.
Bu oranı bugün yüzde 20’lere düşürdük.
Bu yolla yatırım yapmak ve daha fazla işçi çalıştırmak için zemin hazırladık.
Ve bu tasarrufla Bolu’nun çehresini değiştirdik, 50-100 yıl sonrasını planlayabildik.”
Aklın yolu bir…
* * *
Tüketilen üretilenden fazla olunca, ya daha fazla üretmenin, ya da daha az tüketmenin yolları aranır.
Ya da gelişmekte olan ülkelerin, gelişmekte olan ülke olarak kalmasına ve beklemesine vesile olan “Fonlarda tüzük değişimi… gibi olaylar gerçekleşir mi acaba?” gibi sorularla zaman harcamaya devam edilir.