Fiyatlamalar tek yönde giderken
Ocak ayının ikinci yarısında başlayan fiyatlama anomalilerinde şiddet giderek artmaya devam ediyor. Özellikle de son haftada karşılaşılan resim, 2017 kadar kolay yatırım kararı verilmesi ortamı olmayacağını düşündürüyor. Riskler yokmuş gibi görünse de, doğru bilinen yaklaşımların sorgulandığını görüyoruz.
Bir süredir tartıştığımız “ihtiyatlılık” kavramı üzerine kafa yorulmaya başlansa iyi olabilir. Tahvil faizlerinin uzun süreli uyuklama dönemi, enteresanlıkları ile birlikte sona ermiş görüntüsü içerisinde. ABD’de getiri eğrisinin yukarı yönde hareketlenmesi, Fed’in normalleşme çabalarına ilk ve en ciddi tepkiyi gösteren kısa taraftaki kıymetlere senkronize olma çabasında. ECB toplantısı sonrasındaki duruşu bize göre euroyu ve bölge çekirdek faizlerini yukarı yönde ek destekler çaba içerisinde olmayan Başkan Draghi’ye rağmen, durum o cephede de son dönem içerisinde takındığı tavırdan uzak değil. Şirket karlılıklarının desteklediği hisse senedi piyasaları mevcutta üzerine kafa yorduğumuz “zayıf Amerikan doları-değerli euro” temasını ne ölçekte devam ettirmek isteyebilir sorusuna yanıt vermek eskisi kadar kolay değil. Avrupa kıtasının gösterge endeksi konumundaki DAX’ın değerli euro alerjisi 2017’deki azalışının ardından yeniden gündeme gelme çabası içerisinde. Bloomberg Terminal tarafından hesaplanan 10 günlük korelasyon -0.51 seviyesinde gerçekleşmekte.
Öte yandan küresel çapta getiri arayışı içerisinde olan ve kendisine gidecek liman arayışı son bulamayan likidite akışı süreci henüz hız kesmiş değil. TCMB tarafından açıklanan haftalık menkul kıymet istatistiklerine baktığımızda, Ocak ayında açıklanan rakamların toplamı, yurt dışı yerleşiklerin 1.1 milyar dolar büyüklüğünde alım yaptığını gösteriyor. Amiral gemisi ise, 2017’de olduğu üzere 700 milyon doların üzerindeki pozisyonlanma ile repo dahil DİBS kalemi konumunda. Öyle ki, aylık bazda gerçekleşen toplam rakam, Ağustos 2017’den bu yana en yüksek seviyeye işaret ediyor. Almanya’da gerçekleştirilen genel seçim ve Kuzey Irak bağımsızlık referandumu ile başlayan küresel dalgalanma süreci, 2017’nin son çeyreğinde içeriye yönelik likidite akışında aksamaya neden olmuştu. 12 Aralık’tan bu yana küreselde gerçekleşen toparlama ve iyimserlik artışı –ki temeli yine değerli euro temasına dayanıyor- portföy akımlarının ağırlığındaki fon akışını yeniden hızlandırmış görüntüsü içerisinde.
Türkiye’nin bölgesel riskler nedeniyle akışın hızlanarak devam ettiği ortamda emsallerinden negatif yönde ayrışma içerisinde olmaması gerçeği elbette ki pozitif. Makro açıdan portföy akımlarının sağlığı tartışması bir yana, trendin tersine kürek çekmemek önemli. İçeride hafta içerisinde açıklanan iki önemli haber başlığı ile yazıyı sonlandırmak gerekirse; i) Yerellerin döviz talebi tüm ivmesi ile devam ediyor. 22 Aralık haftasından bu yana 7 milyar doların üzerindeki pozisyonlanmada ağırlık kesim gerçek kişi hesapları. Bu da Türk lirasındaki değerlenmenin neden sınırlı kaldığını anlamamıza yardımcı oluyor. ii) Hazine’nin Şubat ayı sonrasında azalacak olan borçlanması. Yaz dönemine dek bu denli yüklü borçlanma ihtiyacı olmayacağı ve enflasyonda baz etkisi kaynaklı düşüş olacağı düşüncesiyle getiri eğrisinin uzun tarafında faiz düşüşleri olacağını düşünüyoruz. Denge noktası yüzde 11.50-yüzde 11 aralığında oluşabilir.