Fiyat oynaklığındaki azalış neler söylüyor?..

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Finansal piyasalardaki yatay eğilim kafa karıştırıyor: bu durumun fırtına öncesindeki hareketsizlik mi yoksa ılımlı bir düzelmenin başlangıcımı olduğu net bir şekilde anlaşılamıyor. Sistemi oluşturan kurumlar tarafından üretilen bilgi kirliliği bu sonuçta kısmen belirleyici oluyor. Yatay eğilime rağmen risk alma isteğinin düşüklüğü, yüksek likidite ve düşük faize olan bağımlılığın yüksekliği, temel eğilimlerin sürdürülebilir olmayışı ve artık eğilimi sergileyen jeopolotik riskler genelde olumlu düşünmeyi zorlaştırıyor; küresel düzeyde kırılganlık ve belirsizliğin azalmadığı kanaati güçlenmeye devam ediyor. Orta uzun vadeli tehlikelerin görmezden gelinerek fiyatlanmaması yanı sıra kısa vadeli ve geçici olumlulukların abartılması günün kurtarılmasına katkı yapıyor. 

ABD ekonomisi bu yılın ilk çeyrek döneminde yüzde 2.9 daralmış fakat enfl asyonist baskı artıyor ve Federal Reserve parasal genişlemeyi kısmaya kararlı bir şekilde devam ediyor. Bu durumu sadece olumsuz hava koşulları ile açıklamak pek mümkün olamıyor, ortada belirsizlik yaratan büyük bir çelişki var… 

Durgunluğun devam edeceği, makro ihtiyati önlemlerin desteği ile kısa vadede fiyat istikrarsızlığının önlenmeye çalışılacağı, bol likidite ve düşük faizlerin faydadan çok zarar üretebileceği bir dönem bizi bekliyor olabilir. 
Durum böyle olunca risk alma isteğinin kaçınılmaz olarak azalması, küresel ticaret hacminin daralması ve gelişmekte olan ekonomilerin istikrarsızlaşması kaçınılmaz olacak gibi görünüyor. Başka bir deyişle yeni bir küresel krizin ayak sesleri herkesi rahatsız etmeye başlamış, ve buna bağlı endişeler de şimdilik bekle göre anlayışı ile tepkisizliği ön plana çıkarmış olabilir… 

Sözel müdahaleler yolu ile yaşanacakların ani ve yıkıcı olmasını önlemek ve alıştıra alıştıra zamana yayılmasını temin amacı ön plana çıkıyor… 

Risk alma isteğinin hesapsısca artması veya azalması kesinlikle istenmiyor. Zira finansal balonların oluşması ve enfl asyon baskısının iyice güçlenmesi de defl asyonist baskının tehlikeli hale gelmesi de kırılganlık unsuru olarak görülüyor. Getiri potansiyeli düşerken, risk algılamaları artıyor; bu gerçeğin seri bir şekilde fiyatlanması hiç istenmeyiro. Yaklaşık iki yıldır bu açmazın içinde sıkıntı yaşanıyor ve hareket yeteneği giderek daralıyor. Yüksek likidite ve düşük faiz bağımlılığı giderilemediği için gerginlik artıyor… 

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız genel tablo uluslararası yatırımcıların Türkiye’ye bakış açısını ve tercihlerini olumsuz yönde etkiiyor. Hal böyle olunca ülkemize yönelik kırılganlık algılaması güçleniyor, içeride ki faiz tartışmalarının da sebebi haline gelerek yeni ve daha olumsuz sonuçlara doğru bir tetikleme yapıyor. Enfl asyon konusunda aşırı iyimser söylemler ile içeride kontrolü sağlamaya çalışmak ve küresel koşulları tümüyle görmezden gelmek çaresizliğin itirafı dışında bir anlam taşımıyor. Pozisyonlarına aşık olanlar veya mucize yada kolay başarı peşinde koşanlar bu gerçekleri göremiyor…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar