Fiyat istikrarı merkez bankalarının kredibilitesi için yeterli mi?

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

Bütün ülkelerde merkez bankaları fiyat istikrarının sağlanmasından sorumlu kuruluşlar olarak görülürler. Fiyat istikrarından genel olarak enflasyonun kontrol altında tutulması anlaşıldığından, enflasyon artışına izin vermeyen politikaların başarılı olduğu düşünülür ve bu görevi en iyi biçimde gerçekleştiren merkez bankalarının kredibilitesi artar. Kredibilitenin enflasyonun kontroluna bağlanmasının nedeni, enflasyonun ekonomik ve sosyal yapıda yarattığı hasardır.

Bunu en yakından tanıyan toplumlardan biri, uzun yıllar yüksek enflasyonla yaşamaya mahküm edilen Türk halkıdır. Gelir dağılımını sabit gelirliler aleyhine bozan; ekonomideki belirsizlikleri arttırarak, yatırımların ve büyümenin sekteye uğramasına yol açan enflasyonun, ekonomi ve toplum üzerinde neden olduğu olumsuzlukları önlemek için aralarında TCMB'nin de yer aldığı birçok merkez bankası enflasyon hedeflemesi üzerine yoğunlaşmışlardır. Evet, amaç düşük ve istikrarlı bir enflasyon oranının sağlanması olup, sıfır enflasyon değildir. Zira sıfır enflasyon fiyatlar seviyesinin negatife dönüşmesine, daha doğrusu deflasyona yol açabilir ki, ekonomiye verdiği zarar açısından deflasyonun da enflasyondan geri kalır tarafı yoktur. Deflasyon, işletmelerin bilançosundaki pasif kalemlerin reel değerlerini arttırmak suretiyle borçların geri ödenmesini güçleştirir; yatırımları yavaşlatarak büyümenin durmasına yol açar. Yaşanan son ekonomik krizin istihdam ve büyüme üzerinde yarattığı olumsuz etki, dünyanın bir enflasyondan çok deflasyon riskiyle karşı karşıya olduğu konusundaki tartışmaları arttırmış; ülkelerin fiyat istikrarı konusuna bir de madalyonun öteki yüzü deflasyon cephesinden bakmalarına yol açmıştır.

***

Maastricht Antlaşması uyarınca, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) ana hedefi fiyat istikrarını korumak. Bu, fiyat istikrarının yanısıra yüksek istihdamı da hedefleyen Amerikan Merkez Bankası'nı (FED), ECB'den ayıran en önemli fark. Maastricht Antlaşması ancak, fiyat istikrarından taviz vermemek kaydıyla istihdam artışı ve büyümeyi teşvik eden politikaların uygulanmasına cevaz veriyor. Orta vadede, üst sınırı %2 olarak belirlenen bir enflasyon oranı fiyat istikrarı şeklinde tanımlansa da, bu tanımdaki zaman boyutu pek dikkate alınmıyor.

Avrupalıların enflasyon konusundaki hassasiyetini bilen ECB Başkanı Jean Claude Trichet, görevinden ayrılacak olması nedeniyle geçenlerde onuruna verilen resepsiyonda euronun Avrupa halklarını enflasyondan korumada önemli bir rol oynadığına işaret ederek, Parasal Birliğin önemini vurguladı. Parasal Birliğin, enflasyon konusunda başarılı olduğu kabul edilse de istihdam ve büyüme sorunlarının çözümünde yetersiz kaldığı açık. AB'nin krizin yönetiminde ortaya koyduğu kararsızlık, diğer ülkeleri de endişelendiriyor. Amerikalı yetkililer krizin ekonomi üzerindeki olası olumsuz etkilerini önlemek için yeni bir parasal genişlemeye sıcak bakmaya başladılar. FED Başkan Yardımcısı Janet Yellen, ekonomide enflasyonist beklentilerin durulduğunu, buna karşılık deflasyon riskinin arttığını belirterek müdahalede bulunulabileceğinin sinyallerini verdi. Ancak, FED içinde farklı düşünenler de var. Bunlara göre deflasyondan ziyade enflasyon riski artıyor. Bu görüşte olanlara Cumhuriyetçilerden de destek geliyor. Kamu harcamalarının arttırılmasına karşı çıkan Cumhuriyetçiler, para politikasının gevşetilmesine de muhalifler. FED'in para politikası enflasyon hedeflemesi üzerine kurulu değil.

Üstelik başında Bernanke gibi enflasyon hedeflemesininin yararlarına inanmış bir başkan olmasına rağmen. Kriz, bu tür bir politika değişikliğine gidilmesini şimdilik imkânsız kılıyor. Enflasyon hedeflemesine karşı çıkılmasının nedeni, bu politikanın FED'in fiyat istikrarının korunması ve yüksek istihdamın sağlanması şeklinde tanımlanan ikili misyonuna zarar vereceği endişesi. Ancak Cumhuriyetçilerin iktidar olması halinde, bu değişikliğin gündeme gelmesi uzak bir ihtimal değil.

***

Merkez bankalarının asli görevleri arasında fiyat istikrarının önemi büyük. Yaygın görüş, bu hedefin gerçekleştirilmesinin kredibiliteyi arttırdığı yönünde. Ancak bu konuda yapılan çalışmalardan çıkan sonuç, kredibilite ve fiyat istikrari arasında sanıldığı gibi güçlü bir ilişki olmadığını gösteriyor. Şimdi İsrail Merkez Bankası Başkanlığını yapan IMF'nin eski Başekonomisti Stanley Fischer'in Guy Debelle ile 1994'de yaptığı çalışma bunlardan biri. Bu iki yazar, Almanya Merkez Bankası'nın (Bundesbank) geçmişte uyguladığı enflasyon karşıtı başarılı politikası karşılığında ödenen fiyatın yüksek olduğunu; Almanya'daki istihdam ve büyümenin ABD'dekinden daha geride kalmasının nedeninin iki merkez bankası arasındaki yaklaşım farkından kaynaklandığını ileri sürüyor. Şimdiye kadar uyguladığı politika, ECB'nin de Bundesbank'dan pek farklı olmadığını gösteriyor. Fiyat istikrarı merkez bankalarının öncelikli hedefi olsa da, özellikle kriz ortamında istihdam artışı ve büyümenin sürekliliği de bunun kadar önemli. İstihdam artışı ve büyümeyi sağlayacak olan özel sektör. Ancak, bunun için uygun ortamın yaratılması ekonomi politikalarından sorumlu olan kuruluşların görevleri arasında. Bu konuda merkez bankalarına görev düşüyor. Kredibilite sadece enflasyonu kontrol altında tutan politikalara bağlı değil; istihdam artışının ve büyümenin yolunu açan para politikalarının da bundaki önemi büyük.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016