Fiyat baskısı sebze ve meyvede ithalatı artıracak
Gıda enflasyonu bahane edilerek tarımda çiftçi üzerinde dolayısıyla üretim üzerinde çok yoğun bir fiyat baskısı uygulanıyor. Merkez Bankası'nın enflasyonla ilgili her raporunda artan gıda fiyatlarına dikkat çekiliyor. Girdi maliyetlerinin artması gündeme dahi gelmiyor.
Girdi fiyatları ne kadar artarsa artsın, tarım ürünleri fiyatının hep aynı kalması isteniyor. Gübre, tohum, mazot, ilaç, yem, ambalaj, nakliye, işçilik, finansman maliyetleri sürekli artıyor. Çiftçinin yılbaşında 1 liraya mal ettiği bir ürünün bugünkü maliyeti 2 lira olsa da ürünün fiyatı hiç artmasın isteniyor.
Herkes soğanı, patatesi yaşamı boyunca 1 liradan almak istiyor. Domatese 2 liradan fazla para ödemek istemiyor. Biber 3 lirayı geçmesin deniliyor. Bu nedenle tarım ve gıda fiyatları üzerinde çok büyük bir baskı var. Girdi fiyatları ne kadar artarsa artsın fiyat hep aynı olsun baskısı çiftçiyi üretimden uzaklaştırıyor. Zarar eden, maliyetleri karşılayamayan çiftçi üretimi bırakıyor. Bıraktığı için üretim azalıyor ve fiyat artınca ithalat gündeme geliyor. Bu sarmalın kırılması ve fiyatın maliyetler dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekiyor. Eğer fiyatların artması istenmiyorsa önce maliyet artışının durdurulması gerekir.
Araba fiyatına ses çıkarmayanlar soğana isyan ediyor
Halkın temel gıda ürünlerinde, özellikle et, süt, ekmek, yaş meyve ve sebzede fiyat baskı altında tutulurken, arabanın, beyaz eşyanın, bilgisayarın, cep telefonunun hatta sigaranın fiyatını kimse sorgulamıyor. Maliyet arttı diye devletin enerji fiyatlarını artırması da normal karşılanıyor. Fakat tarımda girdi fiyatlarına bağlı olarak fiyat artınca herkes isyan ediyor.
Geçen cuma günü Antalya Ticaret Borsası'nda bu konuda çok önemli bir toplantı yapıldı. Yaş meyve ve sebze sektörünün üreticiden tüketiciye zincirin tüm halkalarını temsilen katılımcılar bir araya gelerek sorunları çözüm önerilerini tartıştılar.
Bereket TV'den Umut Özdil kardeşimle toplantıya katılanları dinledik, sorular sorduk. Türkiye Halciler Federasyonu Başkanı Yüksel Tavşan'ın toplantıdan bir gün önce Ticaret Bakanlığı'nda kendilerine sunumu yapılan Hal Yasası'nın ayrıntılarını anlattı. Bunu dün DÜNYA Gazetesi'nde ayrıntılı olarak yazdık.
Girdi fiyatları düşürülmeden sorun çözülemez
Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır'ın yönetimindeki toplantıda konuşulanları şöyle özetleyebiliriz:
1- Hükümet, Merkez Bankası ve onların oluşturduğu Gıda Komitesi, Hal Yasası ile yaş meyve ve sebze ticaretinin düzenlenmesi sonucunda fiyatların düşeceğine inanıyor. Hal Yasası daha önce de bu amaçla bir kaç kez değiştirildi. Fakat sektörün sorunu çözülmedi. Çünkü sorun üretimden başlayarak tüketiciye kadar olan zincirin her halkasında artan yüksek girdi fiyatlarıdır. Girdi maliyetleri düşürülmedikçe dünyanın en iyi yasasını çıkarsanız da yaş meyve sebze fiyatlarındaki tartışma devam eder.
2- Yaş meyve ve sebzede fiyat tartışması yanlış verilerle yapılıyor. Girdi fiyatları dikkate alınmıyor ayrıca, domatesin fiyatı konuşulurken hangi domates olduğu bilinmiyor. Onlarca çeşit domates var. Sadece pembe domatesin 4-5 çeşidi var. Kokteyl domatesin 6 çeşidi var. Salkım domates var. Standart domatesin Antalya'daki fiyatı ile salkım domatesin İstanbul fiyatını karşılaştırırsanız ortaya çok büyük fiyat farkı çıkar. Patlıcanda 5-6 çeşit var, biberde çok çeşit var. Bunların fiyatı hep birbirine karıştırılıyor. Girdi fiyatları yüzde 100 artarken domatesin, biberin, patlıcanın fiyatının sabit kalması o ürünün bir dahaki seneye ekilmemesi demek.
Domates yerine Kaliforniya biberi
3- Seracılar domates üretiminden çekiliyor. Para kazanamadıkları için, ihracatta sorunlar yaşandığı için domates üretimi azalıyor. Şu anda domatesi ayakta tutan Irak pazarı, Rusya sorun çıkarmaya devam ediyor. Üreticiler domates yerine, Avrupa'da, Rusya'da yaygın olarak tüketilen Kaliforniya biberi ekiyor.
4- Rusya için üretilen dikenli salatalık üretiminde de azalma var. Çünkü, Rusya dikenli salatalığı İran'dan alıyor. Türkiye daha çok Ukrayna'ya satıyor. İç piyasada iki aydır salatalığın kilosu 60 kuruş. Ama hiç kimse bundan rahatsız değil. Üretici bundan nasıl para kazanacak? diye soran yok.
Soğanda hasat bitti, hastalık fiyatı artırıyor
5- Sektörü bilmeyenler, kuru soğan hasadının 12 ay boyunca devam ettiğini zannediyor. Hasat belli dönemler de yapılıyor ve soğan depoya konuluyor. Bunu "stok yapıyorlar" diye eleştiren oluyor. Üreticiyi, tüccarı stokçulukla suçlayanlar bile var. Oysa, soğan hasat edildikten sonra mecburen stoklanması, depolanması gerekir. Çünkü, gelecek Nisan'a kadar kuru soğan hasadı olmayacak. Hasat dönemi bitti. Soğan depoda. Hastalık nedeniyle ciddi kayıplar yaşanıyor.
Hastalık neden oluştu? İthal soğan tohumunu tarlaya eken çiftçi yağışlar nedeniyle hasadı zamanında yapamadı. Ekilen tohuma göre bazı soğan türlerinde 100 günde, bazılarında 120 günde, bazıları ise 140 günde hasat edilmesi gerekiyordu. Fakat iklim koşullarına bağlı olarak bu türlerin çoğu birlikte hasat edildi ve birlikte depolandı. Erken hasat edilen ile geç hasat edilen soğan aynı depoda birbirini olumsuz etkiledi. Küf hastalığı çıktı ve yüzde 20-30 oranında kayıp var. Bu nedenle Nisan'a kadar soğan yetmeyebilir. Fiyat bundan dolayı artıyor.
6- Sera üretiminde ürünün KDV yüzde 8, sera malzemelerinde, nakliyede ve kiralamada yüzde 18 bu verginin bir yerden çıkarılması gerekiyor. Herkes bunu tüketiciden çıkarıyor.
7- Serada biber, domates, salatalık ve diğer ürünleri üretenler, 1990'larda çok daha iyi para kazandıklarını, bugün elde ettikleri gelirin çoğu zaman girdileri karşılamaya yetmediğini bu nedenle üretimin azalacağına dikkat çekti.
Marketler de para kazanamıyor
8- Marketler sebze ve meyvenin yüzde 60-70'ini büyük üreticilerden, sözleşmeli üretim yaptırdıkları çiftçilerden alıyor. Ülke genelinde yaygın marketlerin toplam cirosunda yaş meyve sebzenin payı yüzde 5-8 civarında. Marketler sanıldığı kadar bu ürünlerden para kazanmıyor.
9- Antalya'dan ürünü bedava alsanız bile İstanbul'a maliyeti en az 1.5 lirayı buluyor. Meyvede kayıp oranı daha düşük, sebze de ise yüksek. Üretilen toplam yaş meyve ve sebzenin ortalama yüzde 25'i çöp oluyor. Marketlerde, manavlarda seçerek almak yerine paketli ürün satışı ile kayıp oranı düşürülebilir.
Özetle, yaş meyve sebze başta olmak üzere tarım ve gıda ürünlerinde maliyeti dikkate almadan yapılacak her türlü düzenleme, atılacak her adım başarısız olur. Tarım ürünleri üzerindeki bu fiyat baskısı devam ederse çiftçi üretim yapamaz sebze ve meyvede de en büyük ithalatçı oluruz.