Fitch'in atladığı konu: "Kayıt dışı ekonomi"
Fitch ne demiş?...
Ekonomi eski Bakanı Zafer Çağlayan’ın ifadesiyle “Fitch, yine fiçliğini yapmış”.
Geçtiğimiz cumartesi günü ağırlıklı olarak Türkiye’ye yatırım yapan küresel fon temsilcilerinin katıldığı bir telekonferans gerçekleştirmiş.
Konferansta, Türkiye ekonomisi üzerine oldukça karamsar tespitlerde bulunmuş.
Türkiye’de kur krizi yaşandığını vurgulayarak bundan çıkış yollarının;
-Merkez Bankasının faiz artırması,
-IMF ile anlaşma yapılması,
-Sermaye kontrollerinin devreye sokulması,
-Çin, Rusya gibi ülkelerle kendi paralarıyla ticaret yapılması
olduğunu sıralamış. Bu çıkış yollarının bazılarının da mevcut yönetim için kapalı ve hatta imkansız olduğu vurgusunu yapmış.
Öte yandan Türkiye’nin;
-Kamu borçlarının GSYH’ya oranının çok düşük olduğu,
-Kredi koşullarının giderek sıkılaştığı ve cari açığın azalmaya başladığı,
-Merkez Bankasının aldığı tedbirlerin işe yaradığı,
-Katar’dan gelecek 15 milyar doların rahatlama yarattığı
yönündeki avantajlarını sıralamış.
Ancak; kur riskinin bankacılık krizine dönüşme potansiyeli taşıdığını, bağımsız kurumlar üzerinde etkilerin devam ettiğini, kamu borç stokunun çeşitli başlıklar altında gizlendiğini, faiz artışı olmamasının sıkıntı yarattığını, ABD ile siyasi kriz yaşandığını belirterek olumsuz senaryosunu ortaya koymuş.
Fitch Türkiye’nin “kayıt dışı” gerçeğini göz ardı etmiş!...
Kayıt dışılık bir ekonomi gerçeği. Kimi ülkelerde daha fazla, kimi ülkelerde daha az…
ABD’de de İsviçre’de de kayıt dışılık var. Az gelişmiş ülkelerde de Türkiye’de de kayıt dışılık var. Sadece nedenleri ve özellikle boyutları farklılık gösteriyor.
Bilindiği gibi; “kayıt dışı ekonomi”, ulusal gelir hesaplarına kayıtlı olmayan faaliyetlerden elde edilen gelirleri ifade eder. Ekonomik faaliyetlerin belgeye dayandırılmamasını ya da içeriği gerçeği yansıtmayan belgelerle gerçekleştirilerek resmi kurumların bilgisi dışında oluşturulan gelirleri açıklar.
Kayıt dışı ekonomi, hem yasal faaliyetlerin gizli kısmını ve hem de yasa dışı faaliyetlerin sonuçlarını kapsar; hatta önemsiz bazı küçük faaliyetlerin ulusal gelir kayıtlarında yer almamasını da içerir.
Çok önemli ve lastik gibi her yöne çekilebilecek kayıt dışı ekonomi konusunun elbette mali, ekonomik, sosyal, sosyolojik, psikolojik, politik ve hukuki nedenleri var. Bu nedenler ülkeden ülkeye ve zamandan zamana değişiklikler gösterir.
Elbette bu nedenlere bağlı olarak kayıt dışılığın yarattığı sonuçlar da vardır.
Aslında bu sonuçlar yıkıcıdır, zarar vericidir, sürdürülebilir değildir. Özellikle az gelişmiş ülkelerde kayıt dışılık oranı çok yüksektir ve doğurduğu sonuçlar gerçekten olumsuzdur. Sözün özü, bir ekonominin sağlıklı işleyişi için kayıt dışı ekonominin olmaması veya çok az olması gerekir.
Ancak; bu kayıt dışılık bazen de cankurtaran gibidir; hatta bir bakıma ekonominin küçük tansiyonu gibidir. Atakları, krizleri ve kırılmaları önler. Kayıt dışı ekonominin olumlu etkileri olduğu yönündeki görüşler buna dayanır. Ekonominin genel anlamda kötüye gittiği, kamu maliyesinin bozulduğu, sosyal, kültürel ve politik alandaki erozyon veya belirsizliklerin yaşandığı buhran dönemlerinde kayıt dışı ekonomi işe yarar. Ekonominin kayıtsız kısmının dinamikleri tüm ekonomiye katkı sağlar.
Dilerseniz size çok canlı ve çıplak gözle görülebilecek bir örnek verelim. 9 günlük bayram süresince özellikle tatil beldelerinde yaşanan canlılığın, kesilmeyen faturaların, verilmeyen yazar kasa fişlerinin, cepten yapılan nakit ödemelerin önemli bir kısmı kayıt dışılığı ifade etmiyor mu?
İşte Fitch burada yanılıyor. Ülkenin ulusal hesaplarının en az üçte birinin kayıt dışında olduğunu görmüyor veya görmek istemiyor.
Sakın bununla kayıt dışılığı savunduğumuz sanılmasın. Ama kriz dönemlerinde can simidi olduğu bilinsin. İşte tam yapılması gereken de bu noktada başlıyor. Sürdürülmesi mümkün olmayan bu gidişin önüne geçilmesi için ne yazık ki kimselerin ve özellikle siyasilerin hiçbirinin ağzına almadığı kayıt dışılığın önce azaltılması ve mümkünse yok edilmesi gerekiyor. Artık yapısal düzenlemelere bir an önce geçilmesi ve gerçekçi politika tedbirlerine başvurulması şart.
Aksi takdirde ekonomimiz, sağlıksız bir bünye gibi her türlü iç ve dış etkilere açık olur ve kalıcı yaralar alır.