Fırsatları kaçırmayalım!

Dr. Bertan KAYA
Dr. Bertan KAYA YENİ DÜNYADA YÖNETİM bertan.kaya@dunya.com

Şirketlerimizi yöneten kıymetli iş lider­leri ülke içinde siyasetle, faizle, kur­la o kadar ilgili ki, çoğu zaman dış dünya­da neler olup bittiğini anlamıyorlar.

Dün­ya radikal biçimde bir sistem değişikliğine gidiyor. 1990’ların başından itibaren hız­lanmış olan ve dünyaya refah getiren kü­reselleşme süreci, Trump yönetimi tara­fından adeta feshediliyor. Başkan Trump ve ekibi, kurallarını ABD’nin belirleyece­ği yeni bir ekonomik düzen peşinde. Bazı açılardan haksız olmadıklarını düşünüyo­rum. Ancak bu işi hızlı ve uzlaşı olmadan yapmaları, işi karmaşık hale getiriyor.

Neler oluyor?

Trump Yönetimi, ekonomik acil du­rum kapsamında, Çin'den yapılan tüm ithalatlara yüzde 20, Meksika ve Kana­da'dan yapılan ithalatlara ise yüzde 25 oranında vergi koydu. Ancak petrol, do­ğal gaz ve elektrik dahil olmak üzere Ka­nada'dan ithal edilen enerji kalemleri yüzde 10 oranında vergilendirilecek.

Meksika buna karşılık derhal gümrük vergileri uygulanmasını emretti ve Ka­nada da ülkesinin 155 milyar dolarlık ABD ithalatına yüzde 25 gümrük vergi­si uygulayacağını duyurdu. Pekin yöne­timi ise Trump'ın Çin'e yönelik gümrük vergisi oranını yüzde 20'ye çıkarma ka­rarına misilleme olarak ABD'den gelen bazı tarım ve gıda ürünlerine yüzde 10 ile yüzde 15 arası ek vergi uygulama ka­rarını yürürlüğe soktu. Avrupa Birliği (AB) ise, Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) AB'ye ihraç ettiği, teknelerden burbon ve Harley-Davidson motosiklet­lere kadar çeşitli Amerikan ürünlerini hedef alan bir dizi orantılı karşı önlem başlattı. Bu önlemler AB’nin tarifeler ne­deniyle uğradığı 26 milyar Euro’luk kay­bına denk olacak.

Türkiye için fırsatlar nerede?

ABD- AB- Çin- Meksika ve Kanada arasında başlayan ve yakında genişleme­si beklenen ticaret savaşları pek çok açı­dan Türkiye gibi bağımsız duran ülke­ler açısından fırsatlar ortaya çıkartıyor. Türkiye, daha sağlıklı bir kur, işgücü ma­liyeti ve ihracat destek programını dev­reye alır ise, bu ülkelerin birbirlerinde boşalttıkları alanları doldurabilir.

Örneğin, AB’nin ABD ihracatına yö­nelik kısıtlamaları çelik ve alüminyum, tekstil, deri ürünleri, ev aletleri, plastik ve ahşap ürünler gibi sanayi ürünleri­nin yanı sıra kümes hayvanları, sığır eti, bazı deniz ürünleri, fındık, yumurta, süt ürünleri, şeker ve sebze gibi tarım ürün­lerini kapsıyor. Yine ABD’den ithal edi­len elektronik ve beyaz eşya ürünlerinin Avrupa’da pahalılaşmasıyla, Türkiye gi­bi istikrarlı üretim merkezi olan ülkeler avantaj kazanacaktır.

İşin ABD tarafına baktığımızda, tica­ret savaşları kızışırsa, Çin’den ithal edi­len otomotiv ürünleri ve yedek parçalar, tekstil ürünleri ve tarım ürünleri daha pahalı hale gelecek ve Türkiye bu nokta­da rekabetçi olabilecektir. Benzer şekil­de AB, Kanada ve Meksika ürünleri de rekabetçiliklerini kaybedebilir. Otomo­tiv, tekstil, elektronik, gıda gibi alanlarda fırsatlar ortaya çıkabilir.

Cazip bir seçenek olabiliriz

Konuya sektör sektör bakmak ve de­ğerlendirmek gerek. Türkiye, Avrupa ve ABD için önemli bir alternatif tedarik­çi konumuna gelebilir. Ticaret savaşları, ABD ve Çin gibi ülkeler arasındaki teda­rik zincirlerinin zorlanmasına ve Türki­ye'nin öneminin artmasına sebep olabi­lir. Küresel şirketler tedarik zincirlerini yeniden şekillendirmek durumundalar. Batılı şirketler, Çin’e alternatif üretim merkezleri arıyorlar. Türkiye, Avrupa’ya yakınlığı, genç iş gücü ve gelişmiş sanayi altyapısıyla cazip bir seçenek olacaktır.

Ancak bu fırsatları yakalamak için hü­kümetimiz de gerekli adımları atmalı. ABD ve AB’ye yönelik ihracat yapan fir­malar için özel ihracat destek program­ları, özellikle savunma sanayi, otomotiv, tarım ve yenilenebilir enerji sektörlerin­de yüksek katma değerli üretimin teşvik edilmesi ve rekabetçi bir kur politikası bunların başında geliyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Büyümek zorundayız 11 Şubat 2025