Fırsat var ama şartlı

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Görünen o ki ne dünyada ne de Türkiye'de önümüzdeki yıllarda gündem sakinleşmeyecek. Ancak sorunların ağırlığına rağmen eskiyle kıyaslanmayacak ölçüde toplum ve küresel gelişmeler ile bütünleşmekte olduğumuz, gerçek bir piyasa ekonomisi ve katılımcı demokrasi doğrultusunda daha fazla yol aldığımız da yadsınamaz. Temel yapısal zafiyetlerimizin üzerine sistemli bir çaba ile odaklanmaktaki geleneksel noksanlığımızı aşmakta zorlanıyor olsak da, doğal büyüme ve dinamik insan potansiyelimiz nedeniyle yaşadığımız küresel belirsizlik ve yeniden şekillenme döneminde sadece sıkıntılarla değil, fırsatlarla da karşı karşıyayız. Ne var ki fırsatların varlığı, onları değerlendireceğimiz anlamına gelmiyor; potansiyelimizi hareketlendirmek ve fırsatlardan yararlanma kapasitemizi arttırmak için alıştığımızdan daha etkin bir politika ve uygulama becerisini sürekli göstermemiz gerekiyor.

Yatırım sermayesi yön arıyor

Öncelikle son krizin gelişmiş ülkelerin büyük bölümünde yarattığı ekonomik daralma ve güven boşluğunun, yatırım sermayesini daha uygun piyasalara yönelttiği ortada. Üretim maliyetlerinin, getirinin ve yatırım ortamının çekici ve özendirici olduğu ülkeler önümüzdeki dönemde küresel kaynak dağılımındaki paylarını ciddi ölçüde arttırabilecek. Türkiye de beklentilerin ötesinde etkilendiği krizden beklenenin üstünde bir hızla çıkan ve büyüme tahminlerinin tedricen yükseldiği, son olarak IMF projeksiyonlarında yüzde 6'yı aştığı ekonomik performansıyla bu bakımdan şansı olan ülkeler arasında.

Öte yandan yeni küresel düzen, uzunca bir süre için kamu otoritelerinin ve onlarca verilecek kararların daha fazla ağırlık kazanacağı bir yapı kazanmakta. Bu durum bir açıdan belirsizliği arttırırken, bir diğer açıdan kamu yönetimleri arasında küresel kaynakların dağılımında belirleyici olacak etkin politikalar ve iyi yönetim uygulamaları konusunda adı konmamış bir rekabeti de başlatacak.

Türkiye'de de kamu yönetimi, bir yandan içeride aşırı borçlanmayı gerektirmeyecek bir kamu finansmanı dengesi sağlayarak faizlerin yükselmemesini, böylece yatırım ve istihdamın önünün açılmasını hedeflerken, diğer yandan ülkeye kaynak girişini özendirmek için yatırım ortamını geliştirmek ve risk primini düşürmek zorunda. Yakında yasalaşması beklenen Mali Kural uygulamasının başarısı da, kamunun yatırım dışındaki harcamalarını kontrol etmesini ve reel faizden daha yüksek bir faiz dışı fazla vermesini gerektirecek. Bu arada, etkin para ve maliye politikaları yürütülmesini güçleştiren kayıtdışılık düzeyinin de süratle makul bir düzeye indirilmesi önem kazanacak.

Kalıcı büyüme ve küresel üs

Daha önce de çeşitli vesilelerle vurguladık, yurtiçi katma değerin arttırılması, büyümenin sürdürülebilirlik kazanması ve cari açık çıkmazından kurtulmak için hayati bir ihtiyaç. Bu amaçla işgücü verimliliğinin ve niteliğinin yükseltilmesi, çalışma mevzuatının esnekleştirilmesi, ar-ge stratejilerine milli gelir içinde en az yüzde 3 pay verilmesini hedefleyecek keskinlik ve yerel yönetimleri de kapsayacak derinlik kazandırılması gibi zorlu hedeflere kararlılıkla sahip çıkılması gerekiyor.

Bu arada küresel şirketlerin (buna bu niteliği kazanmakta olan Türk şirketleri de dahil) Türkiye'yi bir yatırım ve lojistik üssü olarak seçmelerini sağlayacak mevzuat düzenlemeleri üzerinde de çalışmak zorundayız. Sadece sanayi yatırımlarının değil, çağrı merkezleri ya da ortak hizmet merkezleri gibi hızlı istihdam imkânı verecek operasyon birimlerinin de özendirilmesi düşünülmeli. Yeni istihdam stratejisinde ağırlık merkezi olacağı açıklanan hizmetler sektörünün, başta vergi ve ar-ge mevzuatları olmak üzere bugüne kadar görmezden gelindiğini de hatırlatalım. Son krizin yatırımcı şirketleri, maliyet indirilmesi konusunda daha hassas yaptığı da dikkate alınmak durumunda.

Mevzuat kalitesi

Yatırımcı gözünde sanıldığından çok daha fazla caydırıcı bir unsur da hukuk düzeninin öngörülebilir olmaması ve aşırı ya da karmaşık mevzuat düzenlemelerinin bulunmasıdır. Mevzuat istikrarı ve kalitesi, herkese ve her durumda aynı standartta uygulanacağına ve uzunca bir süre için yatırımcının önünü görmesinin sağlanacağına inanılan kurallar demektir.

Bu bakımdan TBMM'ne sevk edilen torba yasa tasarısında vergi denetimleri ve mükellef hakları ile ilgili olarak öngörülen hükümlerin, yıllardır bu konularda keyfilikten ve standart yokluğundan yakınan yerli ve yabancı yatırımcıların beklentilerine karşılama bağlamında tipik bir "iyi mevzuat" örneği oluşturduğunu ifade etmeliyiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019