Finlandiya ve İsveç’te son durum
NATO’nun genişleme sürecindeki iki ülke, İsveç ve Finlandiya’nın ilerleyiş süreci ve bilhassa Türkiye ile ilişkiler gitgide hararetli bir noktaya geliyor. İki ülkenin NATO’ya katılma talebi, geçen seneki toplantıda davetin yapılması sonrasında, ülke parlamentolarından onay bekleme sürecine girdi. Bu süreç birçok ülke tarafından tamamlandı bile.
Gelinen noktada, Macaristan ve Türkiye’nin bu iki ülkenin üyeliği konusundaki çekinceleri herkesin malumu. Ancak, ABD yönetimi ve kişisel olarak Biden; İsveç ve Finlandiya’nın Temmuz 2023’te yapılacak olan Litvanya Zirvesi’nde, NATO üyesi olarak birliğe katılmalarına adeta gövdesini koydu.
Bu ABD için iki ülkenin NATO üyeliğinden ya da Ukrayna-Rusya savaşının dünyaya getirdiği noktadan çok daha ötesinde bir karar. Adeta Stalin’den 1946’nın rövanşı alınıyor. Türkiye’nin durumu tabii ki çok daha farklı, haklı bir veto gerekçesi var. Düşünün ki NATO; bir askeri ittifak, bir güvenlik örgütü, silah arkadaşlığı, biri diğerine sırtını dayayıp harp edecek, bir güven meselesi.
Oysa ki İsveç; Türkiye, Irak ve İran’dan 1970‘lerden beri göç eden ciddi bir kürt nüfusa sahip. Bu nüfusun içerisinde göç ettikleri bölgelerle siyasi alakası neredeyse kalmamış, işinde gücünde ve kendi hayatını kurmuş insanlar çoğunlukta. Hem İsveç’e hem de göç ettikleri ülkeye faydası olan bir sürü iyi niyetli insan mevcut. Ama gelgelim İsveç nüfusunun içerisinde bazıları vatandaş, bazıları vatandaş olmayan ve terör örgütü sempatizanı ve aleni destekçisi birçok kişi de var.
Türkiye, haklı olarak, Türkiye’de suç işlemiş, farklı örgütlere mensup terör örgütü üyelerinin Türkiye’ye iadesini istiyor. İsveç hükümeti, bunu kolay kolay hayata geçiremez. Bunun iki önemli sebebi var. Birincisi; kanunları, ikincisi ise; demografik olarak nüfus baskısı.
Terör örgütü sempatizanı bir vekilin parti değiştirmesi ile hükümet düşüp, diğer parti iktidar olmuştu, hem de yakın bir tarihte. O yüzden de İsveç hükümetleri kolay kolay bu siyasi riski göze alamıyor. Kanun değişikliği çalışmaları ocak ayında yapıldı ve meclise sunuldu. Diğer değişiklikler ise, haziran ayının başında yürürlüğe girecek. Bu değişiklikler ve haziran ayı içerisindeki diplomatik görüşmeler olumlu sonuç verirse, İsveç’in Türkiye tarafından NATO üyeliğine kabulü onaylanabilir.
Şahsi kanaatim; bu ihtimalin çok olmadığı doğrultusunda. Çünkü, İsveç’in NATO’ya girmesini istemeyen birçok İsveçli de var. Türkiye ile olan ilişkiler ve NATO onay süreci provokasyona açık bir süreç. Dolayısıyla; İsveç’in temmuz ayındaki toplantıya NATO üyesi olarak katılma ihtimali çok zor. Ama küçük de olsa ihtimali göz ardı edemeyiz.
Bu sefer olmasa bile İsveç’in terör örgütleri ve Türkiye’nin hassas olduğu konulardaki tavır değişikliği bir altı ay sonra veya bir yıl sonra İsveç açısından olumlu bir noktaya getirebilir. Yalnız unutulmaması gereken bir gerçek var ki; İsveç, Türkiye’nin istediği her şeyi yapsa ve her denileni kabul etse bile, üye olduğunun ertesi günü bütün yapılanları geri almasına hiçbir mani yok.
Dolayısıyla ne pahasına olursa olsun, bu süreçte veto kartının bir koz olduğu unutulmamalı ve daimi kalacak, geri dönülemeyecek kazanımların da üstünde durulmalı. Finlandiya’da ise durum net. Zaten 2023’e girdiğimiz günlerde hem Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu Finlandiya ile İsveç’in ayrı değerlendirildiğini, kararların da farklı olacağını söylemişlerdi. Geçtiğimiz hafta Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö’nün ziyaretinden sonra resim daha da netleşti.
Muhtemelen Litvanya, Temmuz 2023 NATO toplantısında, Finlandiya NATO üyesi olarak birliğe katılacak. İsveç ise; Stockholm ve Ankara hattından ziyade, Washington ve Ankara arasında ilerleyecek bir süreç arasında akıbetini devam ettirecektir.