Finlandiya: El yazısı bitti!
2016-17 öğretim yılından itibaren Finlandiya’da ilkokula başlayacak öğrencilere el yazısı öğretilmeyecek: Klavyede yazma öğretilecek. Zaman içinde on parmak yazmaya gidecek bu iş. Ülkedeki eğitim sistemi hakkında övücü makaleler, kitaplar yazılan, bol bol hayret edilen, kıskanılan Finlandiya, şimdi yenilikçi bir adım atıyor böylece. Çocuklarını zaten 21. yüzyıla hazırlamasıyla ünlüydü, şimdi 21. yüzyıla en “becerili” hazırlayacak ülke de olacak.
Finlandiya’nın, eğitimde neden en yukarlarda olduğuna dair birkaç ipucu:
Çocuklar, okula 7 yaşından itibaren başlar. Daha önce anaokulundalar. Okulda ilk 6 yılda hiç sınav yok. İlkokulda “teneff üs” 75 dakika. Öğretmen, sınıfta sadece 4 saat geçirir. Öğretmen, haftanın iki gününü “kişisel gelişimi” için kullanmak zorunda. Devlet, bütün öğretmenlere yüksek lisans yaptırır. Bu eğitimin masrafını devlet karşılar. Öğretmenler, bütün üniversite mezunlarının en başarılı üst yüzde 10’u arasından seçilir. Zaten üniversite mezunlarının sadece en üst yüzde 10’una öğretmenlik eğitimi izni verilir. Öyle ki, öğretmenlik eğitimi kontenjanına girmek, hukuk veya tıp eğitimine girmekten zor. Ülke kültüründe öğretmene, bir hukukçuya veya doktora gösterilen saygı, güven gösterilir, değer verilir. Öğretmenlerin İngilizce ve İsveççe öğrenmesi zorunlu. (Fince, komşuları Norveççe- İsveççe’den farklı bir dil.) Örgün eğitim, tamamen devlet destekli. Ortaöğretimde fen sınıfl arında en fazla 16 öğrenci olabilir. Mezuniyet oranı yüzde 93. Bunların en az yüzde 66’sı üniversiteye gider. Gerisi meslek okullarına...
Yukarı paragraftaki her bir cümle, bir uzmanlık kitabında uzun bölümlere sığacak yoğunlukta bilginin özeti. Konuya ilgi duyanlara şu yeni kitabı öneririm: The Smartest Kids in the World (Dünyanın En Akıllı/Zeki Çocukları). Kitabın alt başlığı daha çok şey söylüyor: Nasıl Böyle Oldular? (Yazar: Amanda Ripley. Simon&Schuster, 2013.)
Kitapta, Finlandiya’nın yanı sıra Kore ve Polonya gibi eğitimde “mucize” olarak gösterilen ülkelerde bu işlerin nasıl yapıldığı da Amerikan bakış açısıyla anlatılmış. Üç ülkede eğitim alan üç Amerikalı gencin deneyimleriyle... Türkiye’nin, PISA ölçütünde en altlarda yer almasına karşın, Finlandiya’nın sürekli olarak en üstlerde olduğunu biliyoruz artık. Aynı şekilde, 4 ve 8. sınıf öğrencilerinin matematik ve fen başarısını ölçen TIMMS’de de... 4. sınıf öğrencilerinin okuma becerileri ve alışkanlıklarını, okuma materyallerinin durumunu, analitik çözümleme yeteneklerini değerlendiren PIRLS’de de durum aynı...
Finlandiya’daki eğitim başarısının arkasında elbette hükümetlerin parti farkı gözetmeksizin, ulusal eğitim sistemini ulusun ortak amaçları ve çıkarları için koruma ve geliştirme kararlılığı var. Elbette 5+ milyon nüfuslu ufak ve nüfus yapısı benzeşen bir ülke burası. Ancak belki en birinci özelliği şu: İskandinav ülkelerinde zaten genel olarak gözlenen eşitlikçilik (egalitarianism) ilkesine kesin uyum. Fırsat eşitliği, adalet eşitliği, gelir eşitliği, paylaşım eşitliği, adeta dinsel bir gereklilik gibi uyulan, uygulanan kavramlar. Finlandiya’nın kararı, tam da ABD Başkanı Obama’nın, “Kodlama Zamanı” (Hour of Code) etkinliğinde, kod okur-yazarlığı ve algoritmik düşünme becerileri farkındalığı yaratan Code.org’un kepini başına takarak canlı yayında “bir satır” kod yazdığı haftaya rastladı.
TV konuşmasında dedi ki: “Sadece tüketici olmayın. Hayatımızın her anına dokunan bu teknolojiyi öğrenin. Kimse, bilgisayar bilimcisi olarak doğmaz. Ama bilgisayar bilimcisi olmak, korkulduğu kadar zor değildir. Ülkemizi en rekabetçi kılacak olanlar, Amerika’nın gençleridir.”