Fındık (Her yıl aynı hikaye)
Fındık, Türkiye’nin önemli bir ihraç ürünü. Çok kişi fındıktan para kazanıyor. Veya kazandığını sanıyoruz. Ama yıllardır her yıl tekrarlanan bir hikaye var: Fındık üreticisi sahipsizlikten kandırılıyor. Veya yanlış bilgilendirme sonucu zarar ediyor.
Bu yıl henüz üretim miktarı belli olmadan şikayetler başladı. Geçen yıl zarar eden üreticinin bu yıl da zarar edeceği, yanlış bilgilendirme sonucu fiyatların önce yükseleceği sonra gerileyeceği, ihracatta sorunlar çıkacağı haberleri yayılır oldu.
Fındık bir zamanlar sadece Giresun, Ordu ve Trabzon’da yetiştirilirdi. 1960-1965 döneminde 3 ilin üretimdeki payı yüzde 87 idi. 1975-1980 döneminde yüzde 70’e düştü. Şimdi toplam üretimde bu 3 ilin payı sadece yüzde 50 oranında.
Rize’den İzmit’e fındık yetiştiren il sayısı 3’ten 39’a, fındık ekim alanı 220 bin hektardan 700 bin hektara, yıllık fındık üretimi 80-90 bin tondan 700-750 bin tona yükseldi.
Şimdilerde düz ve sulak yerlerde bile fındık yetiştiriliyor. Karadeniz yamaçlarında dönümde verim 80-100 kg dolayında. Gençleştirilmiş ağaçlarda ve Batı’da düz ve sulak arazilerde verim 150-200 kg.’a kadar yükselebiliyor. Yaklaşık 400 bin aile geçimini fındık satarak sağlıyor.
700-750 bin ton kabuklu fındık üretim kapasitesi oluştu. İki kilo kabuklu fındıktan bir kilo iç fındık çıkıyor. Yılda 600-650 bin ton kabuklu, 300-325 bin ton iç fındık üretimi gerçekleşiyor. İç tüketim 50 bin ton dolayında. Her yıl en az 250 bin-300 bin ton iç fındık ihraç ediyoruz. Fındık ihracatından 2.5 milyar doların üzerinde gelir elde ediyoruz.
Fındığın en büyük alıcısı, yurtdışındaki 8-10 yabancı firma. İçeride alivre alım yapanlar onların ortak olduğu şirketler veya onların büyüklü küçüklü 800 dolayındaki tüccarı.
Sınırlı sayıdaki alıcılar, Türkiye’deki üretim miktarını gözleyerek yurtdışında alım fiyatını belirliyor. Bu fiyat Hamburg Borsası’na tescil ettiriliyor. Böylece fiyat (güya) Hamburg Borsası’nda oluşmuş oluyor (!)
Bir zamanlar fındıkta fiyat oluşumunda, ihracatta Fiskobirlik hâkimdi. Birlik, üreticinin ürününü yok pahasına satmasını önlerdi. 200 bin ton kabuklu depolama kapasitesi vardı.
Karadeniz Bölgesi’nde 12 ilde 50 kooperatifi ve yaklaşık 250 bin fındık üreticisi aileyi şemsiyesi altında toplayan dev bir kuruluş haline gelmişti.
Dünya Bankası bir rapora dayalı olarak tarım satış kooperatiflerinin ve birliklerinin kapatılmasını emretti. Bu emir üzerine, ana tarım ürünlerini pazarlayan birlikler çökertildi. Bu çerçevede Hükümet, 2006 yılında Fiskobirlik’i devre dışı bıraktı, TMO’yu fındık alımıyla görevlendirdi. Bir süre sonra TMO da fındık alımlarını sonlandırdı.
Fiskobirlik, üretim tahmini yaparak, piyasa açılmadan kabuklu fındık fiyatını belirliyordu. Bu fiyat genelde piyasa fiyatını oluşturuyordu. Tüccar bu fiyatı vermezse, üretici fındığı Fiskobirlik’e satıyordu.
Fiskobirlik’ten sonra piyasa düzenleyicisi bir kurum veya kuruluş olmadığı için piyasayı ihracatçı ve tüccar yönlendirir hale geldi. Fındık üreticisi, bu durumda ihracatçı veya tüccarın fiyatını kabul etmek zorunda kaldı.
İlke olarak fiyatın serbest piyasada oluşması normaldir. Normal olmayan, fındıkta üretici sayısının çok ve üreticinin güçsüz olmasına karşılık alıcı sayısının az ve alıcının güçlü olmasıdır. Bunun sonucu olarak da alıcı istediği fiyatı dikte etme imkânını elinde tutmaktadır.
Gerçekçi olalım. Sorun fındıkta üreticinin teşkilatlanamaması, üretici birliklerinin kurulamamasıdır. Fındık üreticisinin geleceği doğru dürüst kooperatiflerin kurulmasına ve üreticinin kooperatif şemsiyesi altına girmesine bağlı.