Finansman yükünün gerisinde faiz değil kur riski var
ISO 500 Büyük Firma‘nın 2015 yılı sonuçları, şirketler için “faiz”in mi yoksa “kur riski”nin mi önem taşıdığı konusunu öne çıkardı.
Faiz ve kur riski konusunu iyi değerlendirebilmek için ISO araştırması sonuçları ile TCMB’nın son Finansal İstikrar Raporu’nda yer alan ve reel sektörün finansman yapısını ortaya koyan bilgilerin birlikte değerlendirilmesi gerekir.
• TCMB’nın Finansal İstikrar Raporu’nda yer alan bilgilere göre, reel sektörün toplam borçlarında TL kredilerin payı yüzde 41.8 oranında. Toplam kredilerin yüzde 58.2’si döviz kredilerinden oluşuyor.
• ISO 500 Büyük araştırmasına göre, toplam 450.5 milyar TL olan net satışlarda finansman yükü (faiz+ kur riski) yüzde 6.2 oranında. Toplam 305.7 milyar TL olan borçlara göre finansman yükü yüzde 9.1 oranında. • 500 Büyük özkaynaklarının yüzde 150’si kadar yabancı kaynak kullanıyor.
• ISO 500’ün 2015 yılı finansman maliyetleri (faiz + kur farkı) 27.9 milyar TL. • Toplam 27.9 milyar TL finansman giderinin 9.7 milyar TL’si faiz gideri.
• 18.2 milyar TL’si (açıklıkla belirtilmiyor ama, büyük olasılıkla) döviz kuru yükselmesi sonucu oluşan döviz riski.
• Ticari kredi faizleri 2015 yılı başından yüzde 10.04 iken, yıl sonunda yüzde 14.85 oldu. Yıl ortalaması dolar fiyatı ise 2014 yılında 2.17 iken, 2015 yılında 2.63 TL’ye yükseldi. Finansman yükünü, döviz borçlarından kaynaklanan kur riski yükseltti.
ISO 500 Büyük araştırması gösteriyor ki, finansman yükünü artıran faizden çok kur riski.
TCMB faizi aşağıya çeksin de şirketlerimiz rahat etsin diyoruz ama, şirketlerin TL borcu, toplam borçlarının sadece yüzde 41.8’i büyüklüğünde.
Reel sektördeki yatırımcılar, üreticiler, işletmeciler TL yerine dövizle borçlanıyorlar. Bu nedenle TL faizinin ucuzlaması onları etkilemeyecek.
Onlar doların, euronun faizini izliyorlar. Onlar döviz fiyatının artışından etkileniyorlar.
ISO 500 Büyük firmanın finansman yükünde kur riskinin ağırlığı, TCMB Finansal İstikrar Raporu’ndaki verilerle uyum içinde. TCMB Finansal istikrar Raporu’ndaki verilere göre:
• Reel sektörümüz, yurtdışından 278 milyar TL, yurtiçinden 1 trilyon 94 milyar TL karşılığı TL ve döviz kredisi kullanıyor.
• Toplam kullanılan kredinin yüzde 20’si yurtdışındaki yabancı bankalar ile Türk bankalarından TL ve döviz olarak alınmış durumda. Kredilerin yüzde 80’lik bölümü yurtiçindeki bankalardan alınmış.. • Yurt dışındaki bankalardan kullanılan kredilerin tamamına yakını döviz kredisi ama en çarpıcı olan, yurtiçinde kullanılan kredilerin yarısının döviz kredisi olması.
• Toplam kredilerin yüzde 34.4’ü dolar, yüzde 22.6’sı euro (kalanı diğer) para birimi ile alınan krediler.
• Reel kesimin kullandığı kredilerin yüzde 58.2’si döviz kredisi olunca, tabii olarak “Açık Pozisyonları” da büyüyor. Döviz borçları ile döviz varlıkları arasındaki açık 545 milyar TL karşılığı döviz.
Reel kesimin kredilerinin yüzde 60’a yakınının döviz cinsi kredi olmasına ek olarak hane halkının bankalardaki tasarruflarının yüzde 40’a yakın kısmının döviz cinsi birikim olduğu dikkate alınır ise, ekonominin ne ölçüde “İkili- hatta Üçlü Para Birimi” ile (Dolar-Euro- Türk Parası ile) işler hale geldiği ortaya çıkar.
İkili, üçlü para birimi kullanımı giderek yayılınca TCMB’nın TL ile ilgili politikaları ile ekonomiyi etkileme gücü zayıflıyor. Bunun en açık örneği TL faizi ile ilgili politikalar. Ucuzlayacak TL faizinin etkili olabilmesi için, faizin ucuzlaması yetmiyor. Bu ucuz faizle verilecek TL kredi imkanlarının artması gerekiyor.
Yatırımcılarımız, üreticilerimiz, işletmecilerimiz döviz kurunun istikrarda kaldığı dönemlerde maliyetin ucuzluğu nedeniyle döviz kredisi kullanmaya alıştılar. Döviz kredisinden TL krediye kısa dönemde dönüş zor görünüyor.