Finansal zorlamaların geri tepme olasılığı artıyor!
İyimser karakterli finansal eğilimlerin ekonomik beklentiler üzerindeki etkisinin giderek azalıyor olması, son on yıl genelindeki deneyimlerin yetersiz kalacağı ve her bakımdan daha farklı bir döneme geçilmekte olduğu anlamına geliyor olabilir. Bu gözlem, kısa vadeli beklentiler yolu ile geniş kitleleri yönlendirebilmenin olanaksızlaşmaya başlayacağı ve ağırlaşmış sorunlar nedeniyle kırılganlığın yeni rekorları test edebileceği endişelerini güçlendiriyor. Eğer haklı isek, ABD para otoritesinin bu hafta gerçekleştireceği Açık Piyasa İşlem Komitesinden çıkacak kararlar ile sözel yönlendirmelerin olası etkileri peşinen ve tümü ile tüketilmiş olabilir!
Son bir ay geneline baktığımızda küresel piyasaların, dolar faizlerine ilişkin iyimser senaryoları fazlası ile fiyatlamak ve olumsuzlukları görmezden gelmek konularında birbirleri ile yarıştığını gözlemliyoruz. Uluslararası kurumların çalışmaları ise küresel ekonomik beklentilerin istikrarlı bir şekilde olumsuzlaştığını teyit eden raporlamalarına devam ediyor; hiç biri mucize beklemiyor. Başka bir deyişle para otoritesi yönlendirmelerine dayalı kısa vadeli finansal eğilimler ile orta vadeli ekonomik beklentiler arasındaki etkileşimin sıfıra koştuğu bir anlamda genel kabul görüyor. Oysa eğilimlerin sürdürülebilir ve politikaların geleneksel olmadığı son yirmi beş yıl genelinde çok daha farklı etkileşimlere tanık olmuştuk!
1995-2002 döneminde, büyüyen tek bir ekonomi kalmamıştı
1995 ile 2002 yılları arası küresel anlamda tuhaf bir dönem olmuştu. Sürdürülebilir olmayan eğilimlere karşı sergilenen refleks tepkiler küresel krizler fırtınasına dönüşmüş ve büyüyebilen tek bir ekonomi kalmamıştı. Geleneksel olmayan politikalar önce Asya ve hemen ardından Rusya krizlerini tetiklemiş, bulaşıcı etkilere ilişkin endişeler kırılganlık algısını düzenli olarak yeni rekorlara taşımıştı; 2000’li yılların başında hale büyüyebilen son ekonomi de daralma ile tanışmak durumunda kalmıştı.
2002 yılında rasyonel davranışlar anlayışından yararlanmak üzere yeni bir yaklaşım piyasaya sürüldü. ABD para otoritesi parasal gevşemeyi hızlandırdı, kısa vadeli spekülatif beklentiler üzerine küresel bir oyun kuruldu. Dolar en kolay ve uygun maliyetle borçlanılan para oldu; bu durum hem finansal eğilimler ve hem de ekonomik beklentiler üzerinde en önemli belirleyici güç haline dönüştürüldü. Bu çılgınlık 2008 küresel kredi krizinin altyapısını hazırladı; ABD para otoritesinin 2004 yılında faizleri yükseltmeye başlaması bile bu çılgınlığı durduramadı ve daha yıkıcı olmasını önleyemedi.
2009 ile 2018 arası bir çeşit geçiş dönemi gibiydi! İlk yarısı ile ikinci yarısı tam aksi yöndeki eğilimler açısından belirgindi. İlk yarısında ABD para otoritesi parasal genişleme sürecini güçlendirmişti; bankalar ve sermaye piyasaları kriz öncesindeki oyunu yeniden canlandırmak için öncülüğe soyunmuştu; fakat sonuçlar umdukları gibi olamıyordu ve risklerini azaltabilecekleri ortamı yaratamıyorlardı. Dolara alternatif yeni bir fonlama parası yaratılması çabaları sonuçsuz kalmıştı. 2013 yılında ABD para otoritesinin normalleşme sürecine ilişkin açıklamaları tüm eğilimleri sarstı; finansal eğilimlerin ekonomik beklentiler üzerindeki etkisi hızla azalmaya başladı.
Finansal eğilimler ABD para otoritesinin mesajlarıyla şekilleniyor
Ayrıca jeopolitik gerginlikler artmış ve ticaret savaşları adı altında korumacı eğilimler sahne almış, istikrarsızlık endişelerini çok güçlendirmişti. Yeni düzenin çok kutuplu olacağının genel kabul görmesi ve derinleşmiş uzlaşmazlıkların nasıl aşılacağının tanımlanamıyor oluşunun yarattığı güvensizlikler aşılamıyordu. ABD para otoritesinin verdiği güvercin mesajların, güçlü engelleri aşarak ekonomik beklentiler üzerinde etkili olabilmesi olanaksız hale gelmişti. Faizler ve döviz kurlarındaki eğilimlerden bağımsız olarak, kredi arz ve talebi artmıyordu; iç talepler ve yatırım eğilimleri canlandırılamaz hale gelmiş, ortaya çıkan bu tablo finansal eğilimleri ve tüm finansal kesimi aşırı kırılgan hale getirmişti!
ABD para otoritesinin alacağı karar ve mesajlara ilişkin beklentilerle şekillenen finansal eğilimler, umulanın gerçekleşmesi ile ekonomiyi teğet geçerek yön değiştirmeye başlayabilir. Sonbahar öncesinde yaşanacak böylesi bir durum, ekonomimize ilişkin tüm eğilimleri de fazlası ile etkileyerek böyle olmayacağı varsayımına dayalı hesapları bozabilir!