Finansal piyasaların ezberleri bozuluyor!
Küresel düzeyde ve finansal piyasalar açısından, geride bıraktığımız haftanın kapanış seviyeleri eski ezberlerin bozulmaya başladığını düşündürüyor. Dolar Euro’ya karşı son iki ayın en değersiz seviyesine geriliyor, fakat gelişen ekonomi paralarına karşı güçlü konumunu koruyor! Emtialar içinde farklı eğilimler boy gösteriyor: Petrol güçlenmeye devam ederken altında kısmi bir gerileme yaşanıyor! Tahvil piyasalarında son aylardaki eğilimlerin aksi yönündeki hareketlenmeler dikkat çekiyor, gelişmekte olan ülkelerin risk primleri olumsuz yönde hareketlenme sinyalleri veriyor! Çelişkiler büyüdükçe ortaya çıkan aksi yöndeki değerlendirmeler, kafaları iyice karıştırıyor.
Özetle söylemek gerekir ise Amerikan Doları’nın euroya karşı değer kaybetmeye başlaması ile birlikte, risk alma isteğinin sınırlı da olsa artabileceğini umanların hayal kırıklığı büyüyor. Gerek yatırımcılar ve gerekse piyasa yapıcıları, neler oluyor diye birbirine danışma ihtiyacını daha fazla hissediyor. ABD’den gelen son verilerin bu sonuca katkıda bulunmuş olabileceğini hesaba katmak gerekiyor. Zira ABD para otoritesinin söylemleri de oluşan belirsizliği azaltamıyor. Hadi ilk çeyrek büyümesinin beklenenin çok altıda kalarak hayal kırıklığı yaratmasını olumsuz kış koşulları ile açıkladık diyelim; nisan ayı satın alma müdürleri endeksinin kötü çıkmasını nasıl açıklayacağız?
Belli ki dolardaki değerlenme gelişenlerden sonra ABD’ye de zarar vermeye başlamış! Fakat olası eğilim değişikliğinin, Euro Bölgesi için sahneye konmaya çalışılan iyimser senaryoları etkisiz kılabileceğini da hesaba katmak gerekiyor! Sonuçta normalleşmeye başlayan ekonomi bulunmadığı ve küresel kırılganlığın artmaya devam ettiği gerçeği açığa çıkıyor. Riskten kaçınma eğiliminin daha güçlü bir şekilde geri dönmesi ve yıkıcı olmaya başlamasından endişe ediliyor. Görece daha kırılgan olduğu düşünülen ekonomiler ve piyasalar üzerindeki olumsuz baskıların güçlenmesi, yeniden gündeme geliyor; karamsar da olsa farklılaşmış endişeler ilk elde çelişkileri besliyor ve kafaları karıştırıyor.
Hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız koşullarda, altını yükselmesi ve petrolün bir miktar gerilemesi daha yüksek bir olasılıktı; ABD’nin güvenli liman olmaktan uzaklaşması altına yarayabilir ve riskten kaçınma eğiliminin yaratacağı ek durgunlaşma petrol ve sınai metalleri zayıflatabilirdi. Fakat tam aksi yönde bir eğilimin ortaya çıkması beklenen bir durum değildi! Bu tuhaflığı görmezden geldik diyelim; emtialar da yaşanan fiyat hareketleri nedeniyle gelişenlerin kısmen de olsa rahatlaması söz konusu olabilirdi; ancak yine tam aksi yöndeki eğilimlere tanık olduk! Türk lirası, geride bıraktığımız haftanı kapanışında ve döviz sepeti bazında, tarihinin en düşük seviyeleri açısından yeni rekorlar kırdı!
Ortaya çıkan çelişkiler belirsizlik ve kırılganlığın arttığını, güvensizliğin büyüdüğünü düşündürüyor. Eksik bilgilendirmeler, fiyatlanamadığı için görmezden gelinen gerçekler ve beklentilerin bozulmasını engellemek adına devreye sokulan yapay müdahaleler bu sonuçta belirleyici olmuş olabilir. Bu durum işlem hacimlerinin istikrarsızlaşarak gerilemesi ve fiyat oynaklıklarının artması olasılıklarını güçlendiriyor. Başka bir deyişle evdeki hesapları çarşıya uydurmanın giderek olanaksızlaştığını düşündürüyor. Küresel düzeyde ödemeler sisteminde fiilen yaşanan kırılganlaşmayı gizlemek, daha da zorlaşmış gibi görünüyor. Eski ezberler işe yaramıyor.
Gelişen ekonomiler ya doların tüm paralara karşı güçlenmesinden, ya da tahvil piyasalarındaki kırılganlığa bağlı olarak ilginin yön değiştirmesi ve risk primlerinin artmasından olumsuz yönde etkileniyor. Bu faktörlerin dönüşümlü olarak devreye girmesini önlemek yönünde herhangi bir çaba gözlenmiyor; tam aksine böyle olması için sözel ve örtülü eylemleri devreye almaktan kaçınılmıyor. Her ikisinin de yokluğunda sorunların hızla ağırlaşabileceği ve daha yıkıcı olabileceği biliniyor! Görece güçlü olanlar gelişenlere yönelik risk alma isteğinin geri dönmesini ve buna paralel olarak hızla yükselebilecek emtia fiyatlarının yaratabileceği enflasyon baskıları ile yeniden karşılaşmayı hiç istemiyor!
Sonuçta hareket yeteneği daralıyor, normalleşme pek mümkün olamıyor; çelişkiler arttıkça kafaların karışması ve güvensizliğin artması önlenemiyor. Ekonomi cephesindeki eğilimlerden bağımsız olarak, finansal yapının olduğundan farklı görünebilmesi giderek olanaksızlaşıyor.