Finansal işlemlerin transfer fiyatlandırması karşısındaki durumu ve grup içi borçlanmalar
Umurcan GAGO / Emre AKARKARASU
OECD’nin Matrahın Aşındırılması ve Kârın Aktarılması Eylem Planı’nın (BEPS Aksiyon Planı) önemli bir parçası olan transfer fiyatlandırmasına (BEPS Aksiyon Planı Aksiyon 8-10) ilişkin olarak OECD tarafından geçmiş dönemlerde birçok rapor taslağı yayınlanmış, bunlardan bir kısmı nihai hale gelerek OECD Transfer Fiyatlandırması Rehberi’ne (OECD Rehberi) dahil edilmişti. Ancak, yayımlanan taslaklar içerisinde finansal işlemlerin transfer fiyatlandırması açısından durumu ile ilgili açıklamalar yer almıyordu. Finansal işlemlerin karmaşıklığı ve ülkeler bazında farklı yaklaşımların olması nedeniyle bu konuya özel bir rapor taslağının yayımlanması tarihi OECD tarafından birkaç kez ötelenmişti. Nihayet, OECD tarafından 7 Eylül 2018 tarihine kadar paydaşların değerlendirmeleri alınmak üzere ilk rapor taslağı yayınlandı. OECD, piyasalardan bazı yorum ve görüşler talep etti. Şu an için gelinen noktada tüm görüşler toplandı Taslak nihai haline getirildi. Önümüzdeki birkaç aylık süreçte de kamuoyu ile paylaşılması bekleniyor.
Her ne kadar hali hazırdaki OECD Rehberi’nde finansal işlemlerin transfer fiyatlandırması açısından değerlendirilmesine ilişkin olarak kredi notu metodolojisinin kullanılması ve emsal analizlerinde dikkat edilmesi gereken bazı hususlara değinilmiş olsa da, Türk transfer fiyatlandırması mevzuatında bu konulara özel olarak yer verilmemiş olup, yakın geçmişe kadar bu işlemler vergi incelemelerinde de özel bir yer edinmemişti. Ancak, son birkaç yılda özellikle garantörlükler ve köprü kredilerin transfer fiyatlandırmasına ilişkin vergi incelemelerinde fiyatlamaların eleştiri konusu yapıldığı gözlemlenmekteydi. Bu bağlamda, özellikle holding gruplarında önemli etkileri olduğunu düşündüğümüz Taslak’ta yer alan başlıkları kısaca inceledik.
Taslağın kapsadığı finansal işlemler
Taslak ile birlikte finansal işlemlerin transfer fiyatlandırması açısından analizine ilişkin olarak daha kapsamlı açıklamalar yapılmış, finansal işlem özelinde dikkat edilmesi gereken hususlara değinilmiş ve net olmayan bazı noktalara ilişkin belirlemeler ve değerlendirmeler yapılmıştır.
Taslak incelendiğinde belki de ilk göze çarpan husus, finansal işlemlerdeki çeşitlilik nedeniyle taslağın bazı ana finansal işlemlere ve özellikli konulara (örneğin, kredi notu metodolojisinin kullanılması, piyasadaki emsal verilerin nasıl bulunabileceği, nakit havuzu uygulamaları, vb.) ilişkin değerlendirmelerle sınırlı tutulmuş olduğu.
Taslak, toplam 4 ana bölümden oluşuyor:
(a) OECD Transfer Fiyatlandırması Rehberi ile Karşılaştırma
(b) Hazine Fonksiyonları
(i) Grup içi borçlanmalar
(ii) Nakit havuzu
(iii) Hedging işlemleri
(c) Garantörlükler
(d) Grup içi sigortalar
GENEL HATLARIYLA TASLAK NE DİYOR?
a. İşlemin doğru bir şekilde tanımlanması
Taslak, OECD Rehberi paralelinde, ilişkili taraf finansal işlemlerinin, mükelleflerce oluşturulan politikalar ve stratejiler ile “bir bütün olarak” ele alınması gerekliliğinin altını çizerek başlıyor. Türkiye’de mükelleflerin genellikle yazılı transfer fiyatlandırması politikalarının bulunmadığı düşünüldüğünde Taslak’taki bu vurgunun politikaların hazırlanmasını daha da önemli kıldığını söyleyebiliriz.
“İşlemin doğru bir şekilde tanımlanması” sürecinde, ilişkili taraflar arasında gerçekleşen fonlama işlemlerinin ekonomik açıdan “borçlanma” (kredi) olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunda bir çerçeve sunuluyor. Buna göre; borçlunun kredibilitesinin değerlendirilmesi, belirli şart ve koşullar, fonlamanın amacı, geri ödeme kabiliyeti gibi unsurların analiz edilmesi gerekiyor.
Hiç kuşkusuz ürün yelpazesinin ülkemize kıyasen çok daha geniş olduğu uluslararası piyasalarda, yaygın olarak kullanılan hibrid ya da yapılandırılmış finansal ürünlerde işlemin gerçek mahiyetini tespit etmek daha çok önem arz ediyor. Zira şekli olarak borç olarak gözüken bir finansal işlemin özü itibariyle borçlanmadan çok sermaye gibi değerlendirildiği veya bunun tam tersi durumlar ortaya çıkabiliyor.
Ayrıca, OECD Rehberi’nde dile getirilen karşılaştırılabilirlik analizinin, finansal işlemler kapsamında nasıl uygulanacağı konusunda bazı açıklamalar getirilmiş.
Taslak, finansman işlemlerinde faiz oranının yanı sıra, kredinin tüm şart ve koşulların ve işlem hacminin emsal fiyat prensibine göre analiz edilmesinin altını da çiziyor.
b. Hazine fonksiyonları
Taslak, işletmelerin hazine fonksiyonlarını işletmenin ait olduğu grup (holding şirket veya gruba bağlı herhangi bir şirket) bünyesinde merkezileştirilmiş ve merkezileştirilmemiş oluşuna göre karşılaştırmakta, bu noktada grup şirketlerinin finansal/likidite kararlarındaki bağımsızlık seviyelerinin ölçülmesini ana unsur olarak dikkate almaktadır. Akabinde, hazine politikalarının aslen grubun stratejisinin bir parçası olarak gerçekleştiğinden hareketle, grubun hazine stratejisinin bulunduğunun kabul edilmesi gerektiğini belirtiyor.
Taslak, grup içerisinde gerçekleştirilen hazine fonksiyonlarını analiz ederek, işlemlerin fiyatlandırılması, boyutu, hizmet bedelinin belirlenmesi gibi hususları ortaya koyarak, fiyatlandırma aşamasında uygulanabilecek transfer fiyatlandırması yöntemlerini değerlendiriyor.
Bu noktada, Türk yerel piyasaları göz önünde bulundurulduğunda, hazine fonksiyonları içerisinde grup içi borçlanmalara ilişkin yapılan yorumların emsal analizlerinde önemli etkisi olacağını öngörüyoruz.
Grup içi borçlanmalar özelinde dikkat çeken hususlar neler?
Taslak, borç alan ve verenin, işleme girme anındaki ihtiyaçlarının arasındaki farkların önemini vurgulayarak, uygulanan grup politikalarını ve borçlu açısından alternatifleri (özellikle teminat yapıları gibi) analiz ederken aşağıdaki başlıklarda kapsamlı açıklamalar getiriyor.
- Kredibilite analizinin kullanımı
Borç veren açısından, borçlunun kredibilitesi, diğer bir deyişle kredi riski (ya da kredi notu) finansman sağlanmasında ve finansman koşullarının belirlenmesinde önemli bir etken olduğundan Taslak mevcut piyasa koşullarının da (sektörel farklar, güncel ekonomik koşulları gibi) kredi riskinin belirlenmesinde göz önünde bulundurulmasını öneriyor.
Ülkemizdeki yaygın uygulamadan farklı olarak uluslararası uygulamalarda her finansal işlem özelindeki emsal analizlerinde ilk adım olarak borçlunun kredibilitesini ölçmek için bağımsız kredi notu tespit ediliyor. Dolayısıyla taslakta açıkça belirtilen ve detaylı olarak etkilerine yer verilen bu hususun, hem uluslararası uygulamalara hem de OECD Rehberi’ne uyum açısından Türkiye’deki mükellefler açısından önemli bir yol gösterici olacağını düşünüyoruz.
- Grup şirketlerinin etkisi
Taslak, grup içindeki bir şirketin kredibilitesinin belirlenmesinde, grubun diğer üyelerinin de kredibilitesinin etkisinin önemini vurguluyor. Dolayısıyla şirketin tek başına bağımsız kredi notu düşük olsa da, eğer bağlı bulunduğu grubun genel kredibilitesi daha yüksek ise, bunun borçlunun kredi notuna yansıtılması gerektiğini dile getiriyor. Bu bağlamda bağımsız kredi derecelendirme kuruluşların kullandığı kriterler ile paralellik gösteren bazı kriterler saptıyor. Örneğin, hem niteliksel hem de nicel faktörlerin dikkate alınması gerektiğini, borçlu şirketin mevcut finansal rasyolarının yanı sıra geçmişteki borç ödeme kabiliyetinin de dikkate alınmasının gerektiğini, borçlunun bulunduğu sektörün durumunun ve sektördeki yasal düzenlemelerin de dikkate alınması gerektiğini belirtiyor.
- Sözleşme hükümleri
Taslak, ilişkili kişiler arasında yapılan kredi sözleşmelerinde, ilişkisiz kişiler arasında yapılan sözleşmelere kıyasen farklı hükümler olması halinde bu hükümlerin işlemin fiyatının belirlenmesinde etki edip etmediğinin analiz edilmesi gerektiğini belirtiyor. Örneğin, ilişkisiz kişi kurumlar ile yapılan kredi sözleşmelerinde borç veren tarafından katlanılan çeşitli maliyetlerin (örneğin, dokümantasyon ve teminatlara ilişkin yükümlülüklerin yerine getirilmesine ilişkin) borç alana yansıtılması gibi hususların grup şirketleri arasında yapılan sözleşmelerde yer almaması halinde faiz oranlarının karşılaştırılabilirlik analizinde bu ek maliyetlerin ayrıştırılması gerekiyor.
- Garantörlük Hizmeti
Borçlunun temerrüde düşmesi riskine karşı borç veren garanti talep edebildiğinden kredi işlemlerindeki karşılaştırılabilirlik analizinde test edilen işlem ile ilişkisiz kişi işlemlerinin garantörlük açısından karşılaştırılmasının önem arz ettiği Taslak’ta vurgulanıyor.
Öte yandan bilindiği üzere grup içi borçlanmalarda ise, aynı grubun üyesi olmanın doğal bir sonucu olarak teminat ya da üçüncü kişi garantörlüğü talep edilmesi olağan bir durum değildir. İşte bu nedenle, Taslak’ta ilişkili kişiden alınan borcun emsal analizinde ilişkisiz kişiler arası borçlanmalardaki teminat ve/veya garantörlük faktörlerinin faiz oranına etkisinin analiz edilerek bu etkinin giderilmesi gerektiği ifade ediliyor.
- Fiyatlandırma yöntemleri
Taslak’ta grup içi borçlanma işlemi ile ilişkisiz kişilerin gerçekleştirdiği kredi işlemlerinin emsal analizinde kullanılan yöntemleri irdeleniyor.
a. Karşılaştırılabilir Fiyatlama Yöntemi (“KFY”): Taslak’ta öncelikle karşılaştırılabilirliği etkileyen başlıca hususların tanımlanması gerektiği belirtilerek, OECD Rehberi’nde yer aldığı üzere karşılaştırılabirliğin beş adımda analiz edilmesine vurgu yapılıyor. Bu analizleri takiben, test edilen işlem ile karşılaştırılabilir ilişkisiz kişi işlemleri arasındaki farklılıkların giderilmesi (örneğin vade farkı, faiz yapısı vb.) gerektiği belirtiliyor. Aksi halde, test edilen işlem ile bu işlemlerin karşılaştırılabilir olmayacağı vurgulanıyor.
b. Borç Verenin Fonlama Maliyetinin Kullanılması: Taslak, kredi fiyatlamasında alternatif bir yöntem olarak borç verenin fonlama maliyetinin analizini ele alıyor. Bu bağlamda, borç veren için doğrudan fonlama maliyetinin yanı sıra, finansman hizmeti maliyetlerinin de dikkate alınarak bir kar marjı uygulanması öngörülüyor. Ancak, fonlama maliyeti metodolojisinin uygulanması halinde, üçüncü kişiler tarafından sağlanan finansman ile karşılaştırılabilirlik noktasında fonlama maliyetine dahil edilen unsurların benzer olmasının önemini vurguluyor.
Bilindiği gibi ilişkisiz kişiler arasındaki borçlanmalarda ekseriyetle borç veren kurumlar bankalar veyahut kredi vermeye yetkili finansal kuruluşları olup ve bu tip kuruluşların kendilerini fonlamasında katlandıkları maliyetler hem birbirlerinden hem de finansal olmayan kurumlardan çok ciddi farklılık gösterebiliyor.
- Banka tekliflerinin kullanılması
Taslak, bankalardan alınan teklif mektuplarının ya da fiyat görüşlerinin, bağlayıcı olmadıklarını ve emsal olarak dikkate alınamayacağını vurguluyor. Ayrıca, taslağın bankalardan alınan teklif mektupların ya da fiyat görüşlerinin, aslen bağlayıcı olmadığından hareketle emsal olarak dikkate alınamayacağı vurgulaması, Türkiye özelinde ilişkili kişi kredi işlemlerinde emsal analizlerindeki bu mevcut uygulamanın değişmesine yol açabilecektir.
Türkiye’deki mevcut grup içi borçlanma yapıları özelinde bir değerlendirme yapıldığında, fiyatlamaların emsallerine uygunluğunda genel olarak pratik metodların uygulandığına şahit olunmakla olup, taslakta yer alan açıklamalar sonrasında bu metodların gözden geçirilerek, transfer fiyatlandırması açısından en uygun yöntem paralelinde iyileştirilmesi gereken hususlar olacağını bekliyoruz.