Finansal (ekonomik) analiz 102
Geçen hafta merkez bankamızın sitesindeki reel sektör istatistiklerini analiz etmeye başlamıştık. Şirketlerimizin finansallarından hareketle, fiyatlama davranışlarında dolayısı ile enflasyondaki temel sorun sermaye açığı ve kısa vadeli mali borçlardaki artışla finansman giderleri demiştik.
Dünyaya paralel şekilde sorun; emeğin, işgücünün yarattığı ücret, talep veya hizmet enflasyonu değil, pandemi çıkışında başlarda enerji ve arz (maliyet) enflasyonu, sonrasında şirket kar güdümlü enflasyon baskın demiştik. Enflasyon muhasebesi yok, ondan karlar yüksek görünüyor deniyor.
Ücretlinin enflasyon muhasebesi, indirilecek KDV'si, yatırım teşviki de yok. Yerine koyma maliyeti vatandaş için de varken stok veya kasa affı yok, tersine ek MTV var. Nüfusumuzun yüzde52’si hane halkı kullanılabilir gelir seviyesinde son dört yüzde20’lik dilimi oluşturuyor. Ortalama 64 bin TL ile talep yaratmaları zaten zor. Benzer yanılgıya Fed de düşüyor uzun zamandır.
Phillips Eğrisi işlemiyor, enflasyon ve (pandemi öncesi seviyesine ancak dönen) işsizlik arasındaki bağ kopuk diyorlar. Keza kredi kartları yüzde25 faize ulaşmışken, 1 trilyon dolar ile rekor kırarken, bankalardan kaçan rekor mevduat ile tarihin en düşük tasarruf oranını gördüler. Keza tüketici kredileri artmaya devam ediyor. Ve takibe düşen krediler de artmaya başladı. Bu şu demek. Hane halkı borçla dönüyor. Greedflation dışında shrinkflation gerçeğini de unutmamak lazım.
Borcu borçla çeviren halkın enflasyon nedeni ile talebi öne çektiğini söyleyenlerin gözden kaçırdığı nokta, fiyat artışları durmuyor hızı azalıyor sadece. Yani satın alma gücü düştükçe daha fazla cepten yeniyor, varlık elden çıkarılıyor ve borç miktarı bu yüzden artıyor. Bu yüzden kredi kartı ve KMH ile talebi baskılarken (?!) bu gerçekleri göz ardı etmemek gerekir(di).
Tam üniversite kayıt döneminde, artan faizlerle zaten revize edilmiş fiyatlar için bankalardan kredi almakta zorlanan veya ödeme gücü kalmayan birçok öğrencinin kayıt olmaması veya kaydını yenilememesi de bu yüzden. Özel okullarda durum farklı değil. Servis, kıyafet, yemek ücretlerini maalesef birçok veli yeni kredi faizi oranları ile takside bölmek zorunda kaldı.
Nitekim dünyada yeniden artışa geçen enflasyon oranı bu kadar parasal sıkılaştırmaya rağmen neden oluyor sorusunun cevabını enerji (petrol) fiyatlarında kolaylıkla bulmak mümkün. Bizde sanayi tarafında elektrik ve doğalgaza gelen zammı da göreceğiz.
Esnafımızın çoğunun KMH ve ticari kartlarla işletme sermayesi çevirdiğini de hatırlatalım. On-us ve not-on-us işlemlerde bankaların ertesi gün yüzde3’lere yaklaşan POS komisyonlarının, şubeler cari faizine göre 40 gün blokeye tekabül ettiğini düşünürsek, bu maliyetin nereye yükleneceğini tahmin etmek için bankacı, ekonomist, finansçı, trader olmak gerekmiyor.
Dönelim finansal analize. ISO 500 raporundan da benzer başka verilerdeki gibi ücret artışlarının FAVÖK ve Vergi Öncesi Kar artış oranlarının altında kaldığını görmek mümkün. ISO 500 şirketlerinin Vergi Öncesi Karı ve FAVÖK son iki yılda yüzde100 üzerinde artarken, TCMB reel sektör istatistiklerinde Dönem Net Kar artışı yüzde423.
En başta işaret ettiğimiz 2016 sonrası Fed politikası ile iyice açmaza giden gerçeğimiz sermaye açığını ISO 500 raporunda da görüyoruz. Kısa vadeli borçlar yüzde99,2 artarken uzun vadeli borç yüzde37,3 artıyor. Kısa vadeli mali borçların toplam mali borçlarda oranı yüzde52,1’e zıplamış. Nitekim borç/ özkaynak oranı yüzde35,7’ye tekrar artış trendine girmiş.Kambiyo kar ve zararı ISO 500’de yine birbirini dengeliyor. Yani kurdan çok ticari kredi faizleri düşükken yüzde32,6 artmış finansman giderlerine odaklanmak lazım.
Dolayısı ile faiz artışlarını 2023 sonuçlarında ISO 500 ve TCMB reel sektör istatistikleri ile birlikte göreceğiz. Enflasyonda ise hissedeceğiz. 2016 Fed politika değişikliği başlangıcı ile oluşan özkaynak ve sermaye erimesinin kısa vadeli borçlanma ile giderildiği net bir şekilde görülüyor. Keza şirketlerimizin duran varlık yatırımları yerine likit kalemlere kayışı da. Şirketlerimizde kapasite artışı için yatırım ve verimlilik için tevsi olmadan, net satışlara veya kara oranı yüzde1’i geçmeyen ARGE giderleri ile faiz artışları arzı ve enflasyonu düzeltir mi? İşte bütün mesele bu.