Finans piyasası öncü bir ismi kaybetti
Önceki gün finans piyasalarında büyük bir değişime neden olan bir ismi John Bogle’ı kaybettik. 89 yaşında vefat eden Bogle 1976 yılında dünyanın ilk ‘endeks’ fonunu kuran isimdi. Hayatı boyunca ilki 31 yaşında olmak üzere 6 kalp krizi geçiren Bogle piyasalarda yatırımcılar aleyhine çalışan sistemi belki ilk tespit eden isim olmasa da değiştirmek için en çok çaba harcayan isimlerden birisi oldu diyebilirim. Wall Street’in yani fon yöneticilerinin, yatırım danışmanlarının ve şirketlerin yüksek komisyonlu hizmetleri karşılığında düzenli olarak endeks getirisini yenemediklerini gören Bogle basit bir fikirle endüstrinin yapısını değiştirdi. Elbette çok başarılı fon yöneticileri olduğunu ve bu isimlerin bir ‘alfa’ yarattığını biliyoruz. Bu isimlerin ortalamanın üzerinde yönetim ücretleri ve başarı primleri alması doğal. Ancak bir fon endeks getirisini düzenli olarak veya uzun vadede yenemiyorsa o zaman ne yapmak gerek? Bogle bu sorunun cevabını pasif bir endeks fonu yaratarak verdi. Yani aktif olarak yönetilen, yöneticinin vaktini endeksi yenecek hisseleri aramakla harcadığı bir yapıdan ziyade endeksin kendisini birebir takip edecek bir yapı. Bu fon, S&P500 Endeks Fonu, 11 milyon dolar büyüklükle kurulmuştu. Şu anda 250 milyar dolar büyüklüğünde ve dünyanın en büyük fonu olma özelliği uzun süredir aktif yönetilen bir fondan ziyade pasif yönetilen fonların tekelinde. Tarih ve İngiliz Amiral Nelson’a özel ilgi duyan Bogle şirketinin adını da donanmanın amiral gemisi Vanguard’ın adı olarak belirlemişti.
Bloomberg’de 2016 yılında çıkan bir analiz söz konusu şirketin doğrudan ücretler üzerinden ABD’li yatırımcılara 175 milyar dolar, rekabet nedeni ile düşen komisyonlar ve artan hizmet kalitesi nedeni ile de dolaylı olarak ek 200 milyar dolar daha tasarruf ettirdiğini iddia ediyordu.
İnternet sayesinde online yapılan işlemlerin getirdiği yeniliği bir kenara bırakırsak yatırımcılar lehine en büyük adımlardan birinin Bogle sayesinde atıldığını söyleyebiliriz. Dahası bu tip fonların varlığı sayesinde yatırımcılar ucuz bir şekilde hisse bazında riskleri bir kenara bırakarak endeksin dinamiklerinden faydalanmayı başarıyor. Daha önce bir benchmark yani performans ölçüm cihazı olan endeksler artık kendileri bir yatırım aracı haline dönmüş durumda. Ancak bu fonların varlığı elbette başka komplikasyonlara da kapı açmış durumda. Yatırımcılar ve dolayısı ile fonlar hisse bazında değil de, örneğin Apple pahalı satıp ucuz olan Google’ı alalım, endeks bazında hareket ettiği için satışa veya alışa geçtiğinde kendisini besleyen hareketlere neden olabiliyor.
Nitekim 2018 başında yaşadığımız VIX volatilite krizinde VIX ETF’leri de büyük rol oynamıştı. Her hâlükârda John Bogle ‘küçük yatırımcı aleyhine çalışan Wall Street’ imajına karşı devrim yaratan bir fikirle sermaye piyasalarına damgasını vuranlar arasında yerini almış durumda.