Finans piyasalarının Siyah Kuğu'su: Fukushima
Finans piyasaları, Lehman Brothers'ın tersine, Fukushima felaketini "stressiz" karşıladı. Stres testleri bankalardan, nükleer santrallere yöneldi. Peki gerçek hayatta yaşanan riskler, finans dünyasını neden etkilemiyor? Kamuoyu ve ekonomi dünyası arasındaki kopukluk ne anlama geliyor?
"Temelde olanaksız görünen bir olay. Aynı zamanda öngörülemez, çok etkili olma özelliklerine sahip. Gerçekleştiğinde ise, onu daha az rastlantısal ve daha öngörülebilir hale getiren bir açıklamaya ihtiyaç duyuluyor."
Bu tanım, dünyaca ünlü risk gurusu Nassim Nicolas Talep'in Siyah Kuğu tanımı. Örneğin Google'ın başarısı veya 11 Eylül, bu tanıma uyan olaylar. Nassim Nicholas Taleb, dünya ile ilgili hemen her şeyin altında Siyah Kuğu'lar yattığını söylüyor. En büyük sorunumuz ise Siyah Kuğu olgusunu gerçekleştikten sonra kabul ediyor olmamız. Talep'e göre bunun nedeni, insanların bildikleri şeylere odaklanıp, bilmediklerini hesaba katmayı ihmal etmeleri.
Fransa'nın ünlü felsefe dergisi "Philosophie Magazine"in direktörü, eski bankacı Fabrice Gerschel, rakamlar dünyasından kelimeler dünyasına transfer olmuş bir isim. Her iki dünyanın önceliklerini yakından tanıyan Gerschel, düşünce ve ekonomi dünyası arasındaki kopukluğun çok ciddi bir sorun olduğunu vurgulayarak, şu soruyu soruyor: "Neden finans piyasaları Fukushima'yı yok saydı?"
"Fukushima, nükleeri nasıl algıladığımızın yanısıra, büyüme modelimizi de sorgulamamızı gerektiren bir olay mı? Yoksa sadece basit bir kaza mı?" diye soran Gerschel, Japonya'da yaşanan nükleer faciadan bir hafta sonra, finans piyasalarının dosyayı bir daha açmaksızın kapatmış olmalarına anlam veremiyor. Fukushima faciasının yaşanmasından bir gün sonra ise, borsalardaki düşüşün sadece yüzde 1 oranında kaldığını hatırlatan Gerschel, bunu izleyen günlerde analistlerin, "Japonya, küresel ekonomik büyümenin sadece yüzde 0.1'ini temsil ediyor. Daha önce yaşanan Kobe depremi, yeniden yapılanmanın büyüme üzerinde olumlu etkisi olduğunu gösterdi. Fukushima'dan etkilenen bölge, Japon GSMH'sının sadece yüzde 3'ünü kapsıyor" yönünde ılımlı açıklamalarda bulunduklarını da vurguluyor.
Bankalar "stres yok" diyor; nükleeri stres testleri bekliyor
Fukushima'nın üzerinden iki ay geçti. Nükleer konusu borsaların gündeminden çoktan çıktı. Gerschel'e göre, borsalar 2008'de yaptıklarının tam tersini yapıyorlar bu kez. Paniğe kapılıp, teslim olmuyorlar. "Stres yok" diyorlar. Bir süre öncesine kadar bankaların ensesine çöken stres testleri ise, dünya genelindeki nükleer santrallere yöneliyor.
Peki gerçek hayatta yaşanan riskler, finans dünyasını neden etkilemiyor? Kamuoyu ile ekonomi dünyası arasındaki kopukluk ne anlama geliyor? Gerschel'in cevapları ilginç: "Her ikisinin de ayrı fanuslarda yaşadığını söyleyebiliriz. Finans krizinin ardından, bir de Japonya kaynaklı sağlık ve çevre krizi yaşamadığımıza sevinebiliriz. Fakat asıl sorulması gereken çok daha ciddi bir soru var: Sosyal ve ekonomik görevi, bilgilerin etkin bir şekilde kullanımını sağlamak olan bu bilgi ve mantık ortamı, nasıl oluyor da Fukushima gibi önemli bir olayı görmezden geliyor?"
Gri Kuğu
Nassim Nicolas Taleb'in Siyah Kuğu tanımı, belli bir ölçüde durumu anlatmaya uygun. Fakat Gerschel'e göre Fukushima, siyahtan çok gri kuğuya benziyor; çünkü Fukushima kazası gerçek bir olay ve tam olarak bilinmese de, tahmin edilebilir sonuçlara yol açacak. Gerschel'in açıklamasına gelince; İşte finans piyasalarının Fukushima'yı görmezden gelmelerine yol açabilecek üç varsayım:
1. Uzaklaşma: Bu varsayım saçma görünse de, imkansız değil. 11 Eylül saldırıları ve Lehman Brothers'ın iflası, finans sektörünün merkezi sinir yapısını etkiledi. Japonya ise, geçmişte kaldı ve uzun zamandır yatırımcıları ilgilendirmiyor. Japonya ekonomisi büyümüyor, yapısal sorunlarını çözemiyor, ülkedeki siyasi sınıf oldukça etkisiz. Sonuçta kimse Japonya'yı dikkate almıyor. Ama, Japonya'nın dünya GSMH'sının yüzde 9'unu temsil ettiği unutuluyor.
2. Yaratıcı yokoluş efsanesi: Bu varsayımın dayanak noktası, yaşanan herhangi bir felaketin büyüme için olumlu olduğu düşüncesi. Bir felaket sırasında meydana gelen yıkımlar GSMH'ya dahil edilmiyor, fakat yeniden yapılanma çalışmaları, yeni inşaatlar dahil ediliyor. Dolayısıyla, görünürde zenginlik yaratılmış oluyor.
3. Mantıklı inkar paradoksu: Mantıklı bir yatırımcı, varoluşunu veya işini tehlikeye atacak her durumda, kötümser senaryoyu yok sayma eğiliminde olur. Neden mi? En uç örneği ele alalım: 1962'de dünyanın nükleer savaşın köşesinden dönmesine neden olan Küba krizi. Ya ABD, Rusya ve dünyanın önemli bir bölümü ortadan yokolacaktı; ya da herşey normale dönecekti. Tüm dünyanın yok olması, tüm yatırımcıların kaybettiği anlamına gelirdi. Dünyanın kurtulma durumunda ise, hiçbir hissesini satmamış olan yatırımcı kazanacaktı. Sonuçta en mantıklı tavır, uç riskleri hiçe saymaktı. Nükleer de, düşük olasılıklar ve sonsuz riskler barındıran bir alan. Dolayısıyla piyasaların bu konuyu fazla düşünmemeyi tercih etmesi şaşırtıcı olmamalı.
Piyasaların kör noktaları
Gerschel'in yorumlarına göre hayatımızı büyük ölçüde piyasalar belirliyor. Piyasalar bunu yapabilmek için "korkunç" enstrümanlara sahipler: Hisse değerlerini, enerji fiyatlarını belirliyorlar. Büyümeyi etkiliyorlar. Ve işte bu yüzden Gerschel'in dediği gibi, "Piyasalarla, piyasa mekanizmalarıyla ve piyasaların kör noklarıyla yakından ilgilenmek gerekiyor."