Finans gelişmezse büyüme olmaz

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Son yıllarda, başka alanlardaki sorunlarımızı bir yana bırakırsak, ekonomik olarak her şey iyi giderken ve neredeyse ülkeler liginde küme atlamışız gibi moralliyken tek can sıkıntısı gibi görmeye başladığımız carı açığın aslında tek bir sorun değil, pek çok sıkıntının bir sonucu olduğunu daha önce de belirtmiştik. Bu açıdan, bunca yıllık piyasa ekonomisi serüvenimiz boyunca oluşup birikmiş kurumsal yapımız, karar süreçlerimiz, örgütlenme anlayışımız, davranış kodlarımız, değer yargılarımız gibi özelliklerin neredeyse tümünü gözden geçirmeyi gerektiren bir sorunlar bileşkesi diye de bakabiliriz. Dolayısıyla sadece mevzuat değiştirme ya da bütçede kaynak ayırma ile aşılması mümkün olmayan, toplumsal yaşamın tümünü kapsayan bir yapısal ve kurumsal değişim sürecine ihtiyaç gösteren bir durum söz konusu. Zaten çare diye yazılıp çizilen gelişmelerin ya da önerilerin TL'nin değer yitirmesi ya da daha düşük büyüme gibi kendi başına olumlu ve arzulanan nitelik taşımamaları da değişim olmazsa elimizdeki alternatiflerin ne kadar kısıtlı ve kısır olduğunu ortaya koyuyor.

Üretim kültürü ve finans sistemi

Bazıları sözkonusu değişimin yönünü, sürecin karmaşıklığını yeterince ifade etmese de yanlış sayılamayacak bir niteleme ile, üretim kültürüne geçiş olarak belirtiyor. Cari açık sorununun arkasında verimlilik ve katma değer üretimi ile ilgili bir yetersizlik bulunduğu yolundaki ortak kanaat düşünülürse bu bakımdan da isabetli görünüyor bu yaklaşım. Ancak son küresel krizin finans sistemindeki balonlardan doğmuş olmasının da etkisiyle bunu farklı bir noktaya taşıyan, neredeyse finans sistemini üretimin gelişmesi önündeki başlıca engel sayarak reel kesimin rakibi konumunda gören kimi yorumlarda da karşılaşıyoruz.

Normal koşullarda yanlışlığını fark etmek için fazla bilgiye ihtiyaç duyulmayacak böyle yaklaşımlar, kontrol altında olduğu kadar hatta ondan fazla kontrol dışı pek çok parametrenin dikkate alınması gereken bugünkü gibi karmaşık durumlarda karar birimlerinin ve politika yapıcıların önündeki bulanıklığı gereksiz yere arttırdığı gibi önlemlerin geliştirilmesinde ve uygun ortamın oluşturulmasında zaman kaybına yol açabilir. Kısaca belirtelim, ekonomik faaliyetin canlılığı için gelişmiş bir finans sisteminin vazgeçilmez bir önemi var.  Sistemin gelişmiş olması başka bir şeydir, rayından çıkması ve arızalarla sakatlanması başka. Düzenleyici otoritelerin varlığına da, sistemin gerektiği gibi işlemesi için ihtiyaç duyulur.

Hele finans sistemini kan damarlarını oluşturduğu, beslediği reel kesimin alternatifi, rakibi gibi görmek akla ziyan. Bilançosundaki kaynakların büyük bölümünü üreticilere fon olarak kullandırmayı temel misyon alan kurumlar, nasıl onların rakibi olabilir ki? Bu kesimlerin ancak birlikte var olabileceği, birbirini tamamladığı çok açık.

Sağlıklı ama sığ ve cılız

Tabii finans kurumlarını diğer işletmelerden ayıran önemli bir özelliği de unutmamalı. Özenle yapmaları beklenen kaynak tahsisi işlevi yanında, bu kaynakları temin ettikleri topluma karşı hayati bir sorumlulukları var. Bu nedenle sadece sermayedarlarının değil, mevduat sahiplerinin ve kamu güvenini kollamakla görevli otoritelerin istek ve çıkarlarını da gözetmek zorundalar. Özel sorumluluğun doğal bir sonucu olarak da daha fazla yükümlülük taşımak ve daha fazla denetime hatta müdahaleye açık olmak durumundalar.

2001 krizinden sonra mecburen başlattığımız ve ne iyi ki ciddiye alıp sonuna kadar götürdüğümüz bankacılık sistemi reformu ile yapısal dönüşümün ilk aşamasını başarıyla tamamlamak, artık herkes biliyor, bize çok şey kazandırdı. Ülkeye sermaye akışının artmasında, en önemlisi yıllar sonra patlak veren finans krizinin dışında kalmamızda büyük rolü oldu. Ancak sistemin sağlıklı ve güvenli olması, hala yeterince büyük ve güçlü olduğu anlamına gelmiyor. Hala gelişmiş ülkelerden farklı olarak milli gelire oranla oldukça sığ; ayrıca sistemin büyük bölümünü bankalar oluşturuyor. Sermaye piyasaları, başta emeklilik fonları ve girişim sermayesi olmak üzere kurumsal yatırım ayağı çok cılız. En güçlü parçası olan bankacılık sisteminin küresel krizdeki koruması da güçlü olmasından çok, fazla gelişmiş olmamasından ve karmaşık enstrümanlara hemen hiç bulaşmamış olmasından kaynaklandı.

Kriz başka büyüme başka

Gelgelelim, karmaşık enstrümanların gizlediği balonlardan doğan bu değişik krizden kurtulmakta çok yararlı olan bu özellik, ekonomideki potansiyelin hareketlendirilmesinde ve kaynakların etkin bir şekilde yönlendirilmesinde yeterince işe yaramıyor. Bunun için tasarrufu özendiren, kayıt dışında kalmayı caydıran, kurumsal yatırımcıları güçlü, kaynakları verimli alanlara yönlendirebilen, işletmeleri optimal ölçek doğrultusunda yapılanmaya sevkeden, iş yapış biçimlerini ve kurumsal altyapılarını geliştirmelerine yardım eden, alternatif çözümler üretebilen gelişmiş ve çok ayaklı bir finans sistemi olmadan güçlü, verimli ve rekabetçi bir reel kesim de oluşmuyor.

Kuşkusuz bu gelişmiş ve olumlu anlamda karmaşık sistemin raydan çıkmasını, yozlaşmasını önleyecek kurumsal yapı kurulmak ve sürdürülmek kaydıyla...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019