Finans birimlerini gelecekte neler bekliyor?
Dünya Ekonomi Forumu’nda 700 kişiyle ilk kez yapılan ankette CEO’lara, CFO’lara, kanun hazırlayıcılara ve düşünce liderlerine en çok endişe duyulan 10 global risk soruldu ve 2014 Global Risk Raporu hazırlandı. Raporda 10 temel risk belirlendi. Bu risklerin ekonomi, politika, sosyal düzen ve çevre üzerinde gelecekte yaratacağı etkileri tahmin etmek geçmişe göre oldukça zorlaştı. Ancak, yine de şirketler stratejilerini oluştururken yukarıdaki faktörleri mutlaka düşünüyor. Şimdi gelin, bu riskler finans birimlerini nasıl etkileyecek PwC penceresinden birlikte göz atalım:
Demografik değişimler
Dünya nüfusunun bazı bölgelerde hızla büyümesi bazı bölgelerde ise artışın yavaşlaması ekonomik güç dengesinin değişmesine ve kaynakların azalmasına yol açmakta. Dünya nüfusu her bir dakikada 145 kişi artmakta ve 2025 yılına kadar nüfusun 8 milyar kişiye ulaşması, aynı zamanda da 65 yaşın üzerine geçişin hızlanması bekleniyor. Tüm bu etkenler önümüzdeki 20 yıl içerisinde 100 milyon yeni iş kolu yaratılmasını zorunlu kılıyor. Demografik değişimler tabii ki fırsat ve tehditleri beraberinde getirmekte. Genç nüfusla birlikte tüketimin artması, daha yaratıcı bir neslin gelmesi fırsat olarak tanımlanabilir ancak bu da beraberinde kaynak kıtlığı riskini getirmekte. Şirketler gelecekte finans birimi dahil olmak üzere her fonksiyonunda farklı yetkinliklere ve değişime açık, yenilikçi ve yaratıcı iş gücüne yer verecek.
Global ekonomik güçteki değişimler: 2030 yılına kadar E7 ülkelerinin (Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, Meksika, Endonezya, Türkiye) G7 ülkelerini (ABD, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Kanada) GSMH açısından geçmesi bekleniyor. Asya Pasifik ülkelerinde orta sınıf Avrupa’ya göre artış gösteriyor. Altyapı yatırımları gelişmekte olan ülkelerde ciddi bir şekilde artmakta. Bu nedenle şirketler için özellikle ihracat önem kazanacak. Finans birimleri bu alandaki teknik yetkinliklerini mutlaka geliştirmek zorunda.
Hızlanan şehirleşme
Araştırmalara göre her hafta 1.5 milyon kişi şehirlere göç etmekte. 1950’lerde nüfusun %30’undan azı şehirlerde yaşarken bugün bu oran %50 civarında. 2025’te ise dünyada nüfusu 10 milyonun üzerinde 40 şehir olması bekleniyor. Tüm bu gelişmeler şirketlerin müşteri ihtiyaçlarını daha iyi anlamasını zorunlu kılacak. Bu nedenle Finans Birimlerinin de analizlerinde müşteri ağırlıklı konuları ön plana çıkarması gerekecek. Diğer taraftan hızlanan şehirleşme ile birlikte sabit maliyetlerin artacağı öngörülmekte bu nedenle Finans Birimi dahil tüm destek fonksiyonlarının daha az maliyetli bölgelere taşınması gündeme gelecek.
İklim değişimi ve sınırlı kaynaklar
Yukarıda bahsi geçen tüm etkenler enerji ve gıda ihtiyacını tetikleyecek. Diğer taraftan iklim değişiklikleri nedeniyle şirketler yatırım kararı alırken artık küresel ısınmanın etkilerini de düşünmek zorunda. Enerji talebinin 2030 yılına kadar %50 artacağı ve su kaynaklarının %40 azalacağı öngörülüyor. Bu nedenle de sürdürülebilirlik kavramı ortaya çıktı ve artık şirket ortaklarının değerinin arttırılmasından çok paydaşların değerinin arttırılmasına önem veriliyor. Pek çok şirket sürdürülebilirlik ile ilgili ölçümleri artık Ar-Ge süreçlerinin içine entegre ediyor ve bunu ürün seviyesine indiriyor. Bu nedenle finans birimlerinin raporlamalarında bu bilgileri daha çok ön plana çıkarması beklenecek.
Teknolojik ilerleme
Amerika Birleşik Devletleri’nde sabit telefonların nüfusun yarısına ulaşması 76 yıl sürerken, mobil telefonların nüfusun yarısına ulaşması 10 yıl sürdü. Bu etki bile tek başına, teknolojinin ne kadar ilerlediğini kanıtlıyor. Şirketler artık müşteri ilişkilerini yönetmek için teknolojiyi kullanıyor. Dijital dönüşümde üç temel dalga öngörülüyor. Birinci dalgada web istesi dönüşümü, e-ticaret gibi konular hemen hemen tamamlanmış durumda. İkinci dalgada şirket operasyonları müşterileri ile birlikte çözüm üretmeye çalışıyor ki şu anda tam da bu evredeyiz. Üçüncü dalgada ise müşterilerin tamamen kendi ihtiyaç ve isteklerine göre şirketleri yönetmesi bekleniyor. Bu nedenle tüm şirket fonksiyonları bugünlerde dijital dönüşümü konuşuyor ve stratejilerini buna göre belirliyor.
Önümüzdeki 20 yıl içinde şu anda yapılan işlerin yarısı bilgisayarlar tarafından yapılacak. Finans birimleri de bu dönüşümün içinde yer alıyor ve hangi fonksiyonlarını otomatize ederek verimlilik sağlayabileceğini araştırıyor.
Özetlemek gerekirse, finans birimi liderleri yukarıdaki konuların kendi iş yapış şekillerine etkilerinin aşağıdaki temel alanlarda olacağını düşünüyor:
• İş modeli yönetimi
• Kâr marjı baskısını yönetmek
• Gelişmekte olan ülkelere yapılacak ihracat/Yeni pazarlara açılmada dengeli dağılım
• Kaynak kısıtlarının finansal etkileri
• Teknolojik dönüşüm, yeni teknolojiler/ finans birimi dönüşümü
• Büyük verilerden karar destek fonksiyonunda yararlanma
• İç-dış paydaşların zamanında ve kaliteli verilerle bilgilendirilmesi
• Sürdürülebilirlik raporlarının finansal raporlarla entegrasyonu
• Kişisel gelişim
Tüm bu konuların şirketlerin operasyonlarını ve organizasyon modelini ciddi bir şekilde değiştirmesi bekleniyor. Artık rekabet tamamen yeni iş yapış şekillerinin bulunmasına odaklanacak. Finans birimi liderlerinin %73’ü teknoloji ve dijital alanındaki gelişmelerin iş yapış şekillerini değiştireceğini düşünürken bu değişime hazır olduğunu söyleyenlerin oranı sadece %20. Diğer taraftan finans birimi liderlerinin %63’ü teknolojik ilerlemenin kendilerini en çok etkileyecek alan olduğunu düşünürken uçtan uca entegre sistemler kullanarak raporlama yapanların oranı ise sadece %19. Mevcut durum ve beklentiler arasında ciddi bir fark göze çarpmakta ve önümüzdeki yıllarda Finans Birimlerinin bahsi geçen alanlardaki açıklarını kapatmaya odaklanması kaçınılmaz görünüyor.