Filler tepişiyor, otlar eziliyor!
Finansal piyasalar olumsuz baskılar altında bunalıyor ve küresel beklentiler kademeli olarak olumsuzlaşıyor. Gelişen ekonomiler merkezli yeni bir krizin yola çıkmış olma olasılığı güçlenmeye devam ediyor. Bu senenin başındaki ikinci yarıyıla ilişkin tahminler tümü ile anlamını yitirdi, böyle olmayacağı varsayımına göre alınan riskler yeni kırılganlıkların sebebi olmaya başladı.
Küresel ölçekte makroekonomik göstergelere ilişkin beklentiler hızla bozuluyor, gelişen ekonomiler olumsuz yönde ayrışmakta başı çekiyor. İstikrarsızlığın daha da artacağı algısı güçlendikçe, herkes kendi başının çaresine bakmak üzere risklerini azaltmaya çalışıyor. Son bir hafta genelinde yaşananları, daha farklı bir şekilde özetlemek pek mümkün olamıyor. Doğal olarak Türkiye ekonomisi de bu durumdan aşırıya kaçan oranda etkileniyor.
Geride bıraktığımız yılın son çeyrek döneminde, benzer nitelikte sert sarsıntılar yaşanmış ve beklentilerin olumsuzlaşması ile birlikte riskten kaçınma eğilimi yıkıcı olabilecek şekilde güçlenmişti. OPEC’in petrol arzını kısmaması nedeniyle fiyatlar paraşütsüz inişe geçmiş ve ortalık karışmıştı. Emtia fiyatlarındaki sert geri çekilme hem Rusya’yı krize yuvarlamış, hem de diğer sorunları baş ağrıtacak şekilde ağırlaştırmıştı. 2015 yılının ikinci çeyrek döneminde, döviz piyasalarının kısmen sakinleşmesi ile sorunlar bir süreliğine rafa kalkmıştı. Çin’in Rusya’ya verdiği destek ve doların diğer paralara karşı kazançlarını geri vermeye başlaması bu sonuçta etkili olmuştu.
Temmuz ayı içinde Çin’in sermaye piyasalarında başlayan sarsıntılar sebebi ile ağırlaşmış sorunlara bağlı olumsuz algılar geri dönüş yapmaya başladı; ortalık yeniden karıştı. Emtia fiyatlarındaki sert geri çekilmeler ve gelişen ülke paralarındaki kayıplar, kırılganlık endişelerini arttırarak sabır sınırlarını fazlası ile zorladı. Bu kez durum, bir önceki riskten kaçınma dalgasına göre çok daha ciddi olabilir: Çin merkezli bir türbülans yalnız gelişenleri değil, gelişmişlerin pek çoğunu da sarsarak yıkıcı bir istikrarsızlığın sebebi haline dönüşebilir.
Bu arada küresel egemenlik mücadelesi içine girenlerin siyasi hamleleri ile riskten kaçınma dalgaları arasında ilişkileri de sorgulamak gerekiyor! Eğer OPEC kendi çıkarları gereği petrol arzını kıssa ve ABD’nin yönlendirmesine boyun eğmese her şey daha farklı olabilirdi! Trans Atlantik ve Trans Pasifik tasarımları olmasa, Hindistan ve Pakistan Şanghay İşbirliği Örgütüne katılmak konusunda acele etmeyebilirdi ve devamında İran’la yapılan nükleer görüşmeler daha uzun süre devam edebilirdi. Bu gelişmelerin, piyasaları ve algıları etkilemediği iddia edilebilir mi? Bulunduğumuz coğrafyadaki siyasi ve askeri hareketliliklerin, büyük satranç tahtasındaki karşılıklı hamlelerden bağımsız olduğu düşünülebilir mi? Karşılıklı hamlelerin hızlanması ve riskten kaçınma dalgalarının buna paralel seyir izlemesi basit bir tesadüf olabilir mi?
ABD’nin başını çektiği kutup önce küresel ticaret hacmindeki belirleyiciliğini kaybetti! Şimdi askeri ve finansal belirleyiciliğini korumak adına direnmeye çalışıyor! Çin Borsasında yaşanan olumsuzlukların, finansal akımları yönlendirme gücünü elinde tutmaya devam eden karşıt güçleri daha fazla rahatsız etmesi anlamak isteyenlere çok şeyler söylüyor! Gelişen ekonomiler merkezli bir küresel krizin, egemenlik mücadelesi yapan her iki kutbu ve diğerlerini çok olumsuz etkileyeceği biliniyor; fakat yeni düzen konusunda bir uzlaşı olasılığı da giderek azalıyor. Bu süreçte nimet külfet dengelerinin bozulması, küresel düzeyde kırılganlık algısının artması ve riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesi önlenemiyor.
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız gelişmelere rağmen, kısa vadeli gelişmelere bağlı tepkisel duygusallık olumlu anlamlar taşımıyor: edilgen olmak ve eğilimler tarafından yönlendirilmek, güçlülerin sofrasında meze olmak riskini bünyesinde taşıyor! Döviz kuru yükseldi diye üzülüp ve düştü diye sevinenlerin, gerçekçi olabilme şanslarını tümü ile tüketmiş olabileceklerini hesaba katmak gerekiyor! Sorunları ağırlaştırma pahasına günü kurtarmaya çalışanların, hayal ettikleri türden bir geleceği olabilir mi?