Fenerbahçe
Fenerbahçelilik öyle ilginçtir ki; zengin-yoksul, eğitimli-eğitimsiz, sporla ilgili-ilgisiz olmanızın bir önemi yoktur. Gündem Fenerbahçe ise muhakkak kendinizi içerisinde bulursunuz. Sonra mı? Fenerbahçe ile yatıp, kalktığınızı ve tüm takviminizi ona göre planladığınızı anladığınızda artık tedavi edilemeyecek bir durumun esirisinizdir. O andan itibaren fanatik, aşk, tutku gibi kelimeler tek başlarına Fenerbahçeliliğinizi ifade edemez. Çünkü hepsinin bir karmasıdır Fenerbahçelilik. İşte bu durum, bu köşenin yazarını da dış politika yazacakken “Fenerbahçe” yazmaya zorlar.
Türkiye gibidir Fenerbahçe. Dışarıya bir yumruk gibi gözükebilir ama içerde kimin daha fazla Fenerbahçeli olduğu kavgalarından kaçamaz. Özünde değişmeyen şey vatan, millet, bayrak, cumhuriyet aşkıdır. Balkan Savaşları’nda asker toplama birliği gibi çalışır. I. Dünya Savaşı’nda işgal kuvvetleriyle yaptığı maçlar Türk halkı için Fenerbahçe’yi “Zafer” ile eşanlamlı hale getirir. Yeter mi? Tabi ki yetmez. Türkiye ne zaman cumhuriyetine kastedecek bir olayla karşılaşsa o hainler, işgalciler gibi gelip yine sarı-lacivert duvara çarparlar. İşte tüm bu geçmiş ve yarattığı değer Fenerbahçe’yi önemli kılar. O’nu önemli bir sivil toplum örgütü haline getirir. Türkiye’de her kulüp taraftarının her kulvarda yenmek isteyeceği belki de tek spor kulübüdür.
Böyle olunca Fenerbahçe gündemden düşmez. Başkanlık seçimi bir kenara dünyanın en önemli teknik direktörlerinden biri olan José Mourinho’yu getirebilecek güce sahipsen Şampiyonlar Ligi finalinde bile birçok yabancı medyada gündem olursun.
Bu sefer 46 bin Kongre üyesinin katılabileceği çok çetin geçecek bir yönetim seçimi var. Kongre üyelerinin hepsi katılacak olsa sayı 60 binin üzerine çıkacaktı. Türkiye’deki 922 ilçenin seçmen sayılarına bakıldığında 40 binin üzerinde seçmeni olan ilçe sayısı 258. Bunların çoğu büyükşehirlerde ve diğer illerin merkez ilçeleri durumunda. Bu sayı Tunceli, Bayburt gibi illerin seçmen sayısına yakın.
Ali Koç ve Aziz Yıldırım, 2018 seçimleri sonrası yeniden yarışacaklar. Bir nevi rövanş olacak. Kimse ne kadar oy alabileceğini kestiremiyor. Keza 2018’de Yıldırım’ın rengini taşıyan zarfla seçim çadırına girip Koç’a oy veren binler vardı. Tarafların seçim çalışmaları İstanbul dışındaki illeri hatta Almanya gibi Türklerin çok yaşadığı ülkeleri de kapsıyor. Bu durum siyasi seçim havasında bir propaganda sürecini mecbur kılıyor.
Her iki adayın ne kadar iyi bir Fenerbahçeli olduğuna bizzat tanığım. Ama her ikisinin bilmesi gereken en önemli konu Fenerbahçelilerin bu rekabetin bir türlü bitmemesinden ve isimleri üzerinden ayrışmaktan duydukları rahatsızlık. Bu ayrışma Fenerbahçe’ye çok zarar verdi.
Öyle ki biz her ikisini de seviyoruz ama ikisine de oy vermeyeceğiz diyen kongre üyelerinin sayısı kenara atılamayacak kadar fazla. “Azizci” ya da “Alici” olarak lanse edilmek ya da olmaya zorlanmak istemiyorlar. Emin olun iddialı olmayan bir 3’üncü aday bile “Sinan Oğan” etkisi yapabilirdi. Üzücü olan ise 25 milyon taraftarı olan bir camiadan farklı isimlerin başkanlık yarışı için çıkmaması. Seçim sonrası kim kazanırsa kazansın aynı havanın devamı yorgun Fenerbahçelileri daha da kırılgan hale getirebilir.
Her iki tarafın eleştirildiği noktalar var. Koç’un “ben varken bizi şampiyon yapmazlar” söylemiyle, Yıldırım’ın “Şampiyon olamaz isem, Kongre’ye giderim” söylemi fazlasıyla eleştiriliyor. Ama beni ilgilendiren her iki adayın birbirlerine olan eleştirilerinin düzeyi. Bu düzey seçim sonrası ayrışmayı ya büyük ölçüde bitirecek ya da Fenerbahçelileri yine Fenerbahçe üzerinden değil isimler üzerinden tartışmaya itecek. Koç’un “kaybedersem kabul ederlerse her türlü yardıma hazırım” sözü önemli. Yıldırım’ın da böyle bir söylem üzerinde durması eleştiri düzeyini ılımlaştırabilir.
Her iki tarafında birbirlerini eleştirdiği diğer nokta ise kimin iktidar ile daha yakın olduğu. Bu kongre üyelerinde karşılık bulabilir mi? Evet ama genelinde olumsuz bir karşılık. Ancak işin gerçek yanı her iki adayın listelerinde iktidara yakın isimlerin yer alması. Bu da garipsenecek bir durum değil. Önemli olan kişinin iktidar ya da muhalefet yanlısı olması değil Fenerbahçe duruşuna sahip olması.
Geçen sene Kongre üyeliğinin bedelinin düşük kalması üye olmayı cazip hale getirdi. Bir nevi kongre bir taraftar topluluğu haline geldi. Dolayısıyla taraftar etkisi yeni başkanın belirlenmesinde etken olacak. Seçime katılımın 35 bin düzeyinde olması bekleniyor. Bu seçmenin ne yönde karar vereceğini kestirmek güç ama sonuç 8 Haziran’daki konuşmalardan sonra biraz daha netleşecek gibi görünüyor.
Sonuç ne olursa olsun; Fenerbahçe için “Türk sporunun lokomotifi” mottosunun devam edeceğinden kimsenin şüphesi yok.
Çok adaylı seçimler demokrasiler için önemlidir. Darısı Türkiye Futbol Federasyonu’nun başına….